İSTERSEK ÇİÇEKLER YENİDEN AÇABİLİR

İSTERSEK ÇİÇEKLER YENİDEN AÇABİLİR

ABONE OL
08:43 - 29/10/2024 08:43
İSTERSEK ÇİÇEKLER YENİDEN AÇABİLİR
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Gece olmuştu… Çankaya’ya gitmek üzere Meclis binasından ayrılırken, koridorlarda beni beklemekte olan Kemalettin Sami ve Halit Paşa’lara rastladım.

Ali Fuat Paşa, Ankara’dan hareket ederken bunların Ankara’ya geldiklerini o günkü gazetede ‘Bir Uğurlama ve Bir Karşılama’ başlığı altında okumuştum.

Daha kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca, akşam yemeğine gelmelerini, Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa vasıtasıyla kendilerine bildirdim.

İsmet Paşa ile Kazım Paşa’ya ve Fethi Bey’e de Çankaya’ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya’ya gittiğim zaman, orada, beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey’lerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum.

Yemek sırasında: ‘Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz’ dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar..

28 Ekim 1923 tarihli geceyi , Nutuk ta Atatürk böyle anlatıyordu.

24 Temmuz 1923 yılında Lozan Antlaşması ile Türkiye, ‘bağımsız devlet’ ünvanını kazanmıştı ve artık sıra yeni kurulan bağımsız devletin rejimini ilan etmeye gelmişti.

“Efendiler ,yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz.. “

İşte bu sözleri ile başlattı genç Türkiye Cumhuriyeti’nin  mucizelerle  dolu serüvenini.

Sanayi devrimine geç katılan ve tüm kaynaklarını savaşlarda harcayan Türkiye’nin ekonomik kalkınması hiç kolay olmadı.

1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından ilk on yılda  bir dizi ekonomik reform ve modernizasyon çalışmaları başlatıldı. Tarımın yapısının değiştirilmesi, altyapının geliştirilmesi, yeni sanayi kollarının oluşturulması bu dönemin önemli meseleleri oldu.

Tüm bunların gerçekleştirilmesinin en değerli anahtarını yine, Mustafa Kemal Atatürk  “Efendiler, dünyada her şey için, uygarlık için, muvaffakiyet için en hakiki mürşid ilimdir, fendir, ilim ve fenin dışında mürşit aramak, gaflettir, cehalettir, dalalettir.” sözleri ile ifade etmişti.

Ve bu ilkeler ışığında, genç Türkiye Cumhuriyeti, toplumsal yaşamda,  eğitimde, bilimde ve sanatta ardı ardına yıldızlaşan devrimlerle hızla büyümeye başlamıştı. 

Cumhuriyetin birbiri adına gerçekleşen mucize devrimleri kadınların özellikle siyasal ve ekonomik anlamda daha görünür olmasını hedefliyordu. Bu nedenle, kadınların işgücüne katılımı modernleşmenin en önemli göstergelerinden biriydi. Sayısız reform ve kanunla belirlenen hedefler hızla başarıldı.

Tam 101 yıl geçti üzerinden o günlerin.

Ancak mucize gibi emanet aldığımız ,Cumhuriyetimiz hoyrat ellerde savrula savrula 101 yaşına ulaştı.

Devletin kıt imkânlarıyla kurulan sanayi tesisleri…

Maalesef şimdi yoklar.

Tamamına yakını ya satıldı yada kapatıldılar..Üretim yok denecek kadar azaldı.

Tarım ve hayvancılık  tükenme noktasına geldi.

İlim,bilim ve eğitimde çok ivme kaybetti.

En çok kadınlar için nefes borusu gibidir Cumhuriyet. Cumhuriyet savruldukça kadınların nefesi kesilir oldu .

Cumhuriyet,Adaletti,hukuktu, vicdandı,çocukların gülümsemesi, tabiatın çiçek açması idi…

Cumhuriyetin kuruluşundan 1939 yılına dek , toplumsal yaşamda , bilimde, teknolojide ,tarımda ve sanayide verilen mücadelede yakalanılan başarı bıkmadan ,usanmadan çok daha iyi anlaşılmalı  ve anlatılmalıydı ki, gaflete düşülmesin daha da kötüsü ihanete fırsat verilmesin .

Şimdi yeniden,tüm nesillerin hafızasına mıh gibi kazınmalı ki, ,akıl,bilim ve adil yaşam hakkımızın yittiği gün aslında kutsal emanet cumhuriyetimiz de yitecektir.

Halbuki Atatürk bize ne  demişti ;

“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP