Bir ülkede devleti “yönetenlerin” görevlerini en iyi biçimde yapması, “adil” olması ve ülkeyi “çağdaş uygarlık yolunda” bir refah toplumu yapabilmesi beklenir.
Yöneticilerin, devlet adamlarının “hukuk devleti kuralları” içinde kalması ve “yasa dışı” işlere göz “yummaması” gerekir.
Yasa dışı ile “mücadele” etmesi ve yasalara “uyması gereken yöneticilerin, devlet görevlilerinin yolsuzluklara karışmasına tahammül edilemez.
Ülkeyi yönetenlerin yolsuzluk ve rüşvet çarkının içinde olması, mafyalaşma, kara para aklama, kumar, bahis, çeteleşme, uyuşturucu… gibi yasa dışı işlerden pay alması son derece vahim ve tehlikeli bir durumdur.
Bu işler anında görülemez ve belgelenemezse de bir “an gelir” hepsi ortaya dökülür.
Halk sıkıntı ve bunalım içine düşer, öfke duyar, devlete olan “güvenini” yitirir.
Böyle bir ülkenin durumu ne yazık ki çok kötüdür.
Ülkenin tüm gelirlerinden bu tür yasa dışı örgütlenmeler “pay” alamaya başlar ve ekonomik, toplumsal, ahlaksal “çöküntü” başlar.
Yapılan yolsuzluklar basında, haberlerde açık, açık anlatılıyor ise “yargının” hızla gerçek bir “hukuk devletine yakışır” biçimde üstüne gitmesi gerekir.
“Çağdaş demokratik hukuk devleti” olmanın koşulları bunu gerektirir.
Yöneticilerin yasa dışı işlere karışması, “hukukun herkes için eşit” uygulanması ilkesini temelden sarsar. “Hukukun üstünlüğü” her zaman ve herkes için gereklidir.
Devlet görevlilerinin suç işlemesi, yurttaşların “adalet sistemine” olan güvenini yok eder.
Yolsuzluk ve “suç örgütleriyle” bağlantılı bir yönetim, halkın gözünde “devletin meşruiyetini” yitirmesine yol açar.
Yöneticilerin kötü örnek olması, toplumdaki dürüstlük, adalet ve etik değerlerin zayıflamasına, ahlaki değerlerin çöküşüne yol açar.
Devletin temel değerlerinin yozlaşması tüm toplumu olumsuz etkiler.
Güvensizlik ve yozlaşma kültürünün yaygınlaşması, devletin tepesindeki yolsuzluk, toplumun diğer kesimlerinde de benzer davranışların normalleşmesine neden olabilir.
Yasa dışı yollardan elde edilen gelirlerin haksız bir şekilde dağılması, “sosyal adaletsizliği” derinleştirir.
Kamu kaynaklarının kötüye kullanılması, yolsuzluk, devletin vergi gelirlerinin ve diğer kamu kaynaklarının “yasa dışı” amaçlarla harcanmasına yol açar.
Hukukun üstünlüğünün olmadığı ve yolsuzluğun yaygın olduğu bir ülkede yerli ve yabancı yatırımcılar çekinir.
Devlet içinde birilerinin suç örgütleriyle iş birliği yapması, kara para aklama ve ekonomik suçların artmasının ve diğer ekonomik suçların yaygınlaşmasına zemin hazırlar.
Devletin koruması altına giren, korunan organize suç örgütleri daha da güçlenir ve faaliyet alanlarını genişletir.
Devlet içindeki yolsuzluk, mafya ve çetelerin devlet kurumlarına sızmasını ve yaygınlaşmasını kolaylaştırır.
Devletin bu tür uyuşturucu ticareti ve diğer yasa dışı faaliyetlerden pay alması, yasa dışı ticaretin önlenmesini zorlaştırır, artmasına neden olur.
Ülkeyi yönetenlerin bu tür “yasa dışı” faaliyetlere karışması, devletin “temelini sarsan”, toplumsal dokuyu bozan, ekonomik kalkınmayı “engelleyen” ve “güvenlik ile istikrarı” tehdit eden çok ciddi bir durumdur ve tüm bunlarla mücadele edilmelidir.
Bu durumla “mücadele” etmek, “hukukun üstünlüğünü” yeniden oluşturmak, “şeffaflığı” sağlamak ve “hesap verebilirliği” artırmak yaşamsal önem taşımaktadır.
Ülkedeki herkesin yararına olmak üzere demokratikleşmeye ve parlamenter çağdaş bir hukuk devletini gerçekleştirmeye yönelmek gerekir.
.Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.04.27
ALMANYA
9 saat önceALMANYA
12 saat önceALMANYA
13 saat önceALMANYA
14 saat önceALMANYA
14 saat önceALMANYA
16 saat önceDÜNYA
16 saat önce