Dün yine, güz serinliğinde erkenden uyandı tüm Türkiye Atatürk’ün anmak için. Günlerden pazar olmasına karşın herkes, kendisine uygun bir yerde Ata’sına koştu anma için. Kimi resmî törenlere yetişti sabahın köründe. Kimi de bugün dinlence günümdür, demeden önceden belirlenmiş yerlerde saygı duruşunda bulundu. Bazıları evinin camlarında, balkonlarında yerini aldı. Ben ise grip olduğum için evdeydim.
Sabahleyin altıda uyandım. Hava aydınlaşmamıştı daha. Yatağımdan kalkar kalkmaz televizyonu açtım. Birkaç haber kanalında Atatürk’le ilgili konuşmalar vardı eskiden kalma. Çay demledim ivedilikle. Önümüzdeki ana cadde ıssızdı henüz. Kahvaltı hazırladım.
Kahvaltımı yaparken farklı televizyonlara baktım. Bazıları erkenden canlı bağlantılar kurdular tören yerlerindeki arkadaşlarıyla. Çay doldurmaya her gidişimde aşevinin camından caddeye baktım. Birçok insan bayrakları ellerinde sahile doğru yürümeye başlamıştı. Kalabalık giderek arttı. Belli ki sahilde yapılacak Atatürk’e saygı için insan zincirine katılacaklar.
Kahvaltım bitti. İlaçlarımı içtim. Keyif çayımı içerken gözüm ve kulağım ekranlarda. Öncelikle söyleyeyim ki televizyonlarda sunuculuk yapanların çoğunun Atatürk’le ilgili bilgileri çok yetersiz. Birkaç basmakalıp sözü yineleyip durdular gün boyu. Bu arada bazları, yanlış bilgiler de veriyor.
Saat dokuzu beş geçe kentte yaşam durdu sanki. Siren seslerinden başka bir şey işitilmiyordu ne insan bağırışları ne de motor gürültüsü. Gökyüzünde kanat çırpan kuşlar bile yoktu nedense. İstanbul’un Avrupa yakasında yağmur vardı, ancak Anadolu yakasında bir damla bile düşmedi yere.
Durmadan terliyorum sayrılığım nedeniyle. Baş ağrısı çekilmez durumda. Televizyonların neredeyse hepsinde Atatürk anlatılmakta. Anlatanların bazıları güya konunun uzmanı. Bu kişiler, bilindik sözlerle anlatmaktalar Atatürk’ü. Atatürk’ün tam bağımsızlıkçı antiemperyalist, antikapitalist yönüne değinen yok nedense! Herkes kendince bir Atatürk yaratmış kafasında. Daha çok duygusal yaklaşımlar söz konusu. Oysa Atatürk’ün yazdıkları, söyledikleri, ne ile savaştığı belli.
Bu yıl Cumhuriyet Bayramı kutlamaları çok güzeldi. Halk, Cumhuriyet’ine sahip çıktı. Dün de Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 86. yılında halkımız yediden yetmişe her yandaydı. Türk ulusu, bu 10 Kasım’da sorunlarla boğuşan ülkemizin tek çıkış yolunun Atatürk olduğunu gösterdi dosta düşmana. Bir de siyasetçiler anlasalar halkın bu düşüncesini.
Anmalarda yapılan konuşmalara, sosyal medyadaki paylaşımlara bakıldığında simgesellik öne çıkmakta. Simgesel bakış açıları, basmakalıp sözler Atatürk’ün yeterince anlaşılmadığını gösteriyor. Bu nedenle Atatürk’ü doğru anlama zamanının geldiğini düşünenlerdenim. Atatürk’ü doğru anladığımızda ülkemizde birçok olumsuzluğun üstesinden geliriz. Böylece Ulu Önder’in ulusumuza amaç olarak gösterdiği “muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmayı” başarabiliriz.
Atatürk’ü anmak kadar anlamak önemli. Ulu Önder’i yalnızca anmak yeterli değil, anlamak da gerek. Büyük Devrimci’yi, duygusallığın yanı sıra düşünselliğe de taşımak zorundayız. Onu anlamak için birincil kaynaklardan okumalıyız sözlerini ve yaptıklarını. Şehir efsanelerine inanıp Kemalist düşünceyi sığlaştırmaya karşı çıkılmalı. Ayrıca Atatürk’ü magazin konusu yapmak, ülkemize de ulusumuza da en büyük zarar. Atatürk’ü doğru anlamak her Türk’ün başlıca ödevi. Atatürk’ü basmakalıp söylemlerden kurtarıp gerçek Kemalizm’e dönüştürdüğümüzde ülkemizin önü apaydınlık olacak.
Adil Hacıömeroğlu
ALMANYA
24 dakika önceGÜNCEL
42 dakika önceGÜNCEL
1 saat önceALMANYA
1 saat önceGÜNCEL
6 saat önceAVRUPA
7 saat önceGÜNCEL
8 saat önce