Mustafa Kemal Atatürk, ebediyete intikalinin 86. yıl dönümünde Berlin`de düzenlenen törenle anıldı.
Berlin Başkonsolosluğundaki anma törenine konsolosluk çalışanları, Berlin’de faaliyet gösteren Cumhuriyetçi ve Demokrat Türk kurumlarının temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan törende konuşan Başkonsolos İlker Okan Şanlı, Mustafa Kemal Atatürk’ü ebediyete intikalinin 86. yıl dönümünde de hiç dinmeyen bir özlem, minnet, saygı ve sevgiyle andıklarını belirtti.
Şanlı, Türk milletinin, vefatının üzerinden bunca yıl geçmesine karşın atasına olan yüksek duygularını en güçlü biçimde muhafaza ettiğini belirterek, “Bizler de bugün Berlin’de Türkiye’den binlerce kilometre uzakta olsak da yine onun sayesinde bir araya gelebiliyor. Sizlerle birlikte onun yasını tutuyor, Atatürk’ümüzü şükran ve sevgiyle yad ediyoruz.” dedi.
Atatürk’ün mücadelelerle dolu hayatından gereken derslerin çıkarılması gerektiğine işaret eden Şanlı, “Onu ve eserlerini çocuklarımıza en iyi biçimde anlatabilmenin yollarını aramalıyız. Almanya’da anavatanımızdan uzakta olduğumuz için bu vazifenin önemi daha da belirginleşmektedir. Türk çocukları atalarını ve tarihlerini daha iyi öğrendikçe ve anladıkça hem bugünlerine hem geleceklerine daha özgüvenle bakabileceklerdir.” ifadelerini kullandı.
Başkonsolos İlker Okan Şanlı konuṣmasını söyle sürdürdü:
“Cumhuriyetimizin kurucusu, İstiklal Savaşımızın kahramanı, başöğretmenimiz Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü, ebediyete intikalinin 86. yıldönümünde de hiç dinmeyen bir özlem, minnet, saygı ve sevgiyle anıyoruz. Atamızın ruhu şad olsun!
Bütün Türk milleti, vefatının üzerinden bunca yıl geçmesine karşın Atasına olan bu yüksek duygularını en güçlü biçimde muhafaza etmektedir. Bizler de bugün Berlin’de, Türkiye’den binlerce kilometre uzakta olsak da, yine onun sayesinde bir araya gelebiliyor, sizlerle birlikte onun yasını tutuyor, Atatürk’ümüzü şükran ve sevgiyle yad ediyoruz.
Ölümünün ardından, bir yabancı gazetenin yazdığı gibi: “Böyle insanlar, bir kuşak için doğmadıkları gibi, belirli bir dönem için de doğmazlar. Bu gibi dehalar, milletlerin anlayışlarında derin ve silinmez izler bırakan eserleriyle daima yaşarlar.”
10 Kasımlar şüphesiz sadece yas tutmadan ibaret değil. Değeri bunun çok ötesinde. Bu anlamlı günlerin, aynı zamanda Atatürk’ü daha iyi anlamak ve O’nun milletimize olan eşsiz hizmetlerini daha iyi kavramak amacıyla birer vesile teşkil ettiğinin bilincindeyiz.
Birbirinden kıymetli hasletleriyle, herkesin aklındaki Atatürk imgesi tabiatıyla farklılık arz edebilmektedir. Naçizane benim için Atamızın en fazla öne çıkan ve aslında milletimizin karakteriyle tıpatıp özdeşleşen özelliği, her şeyden önce “bağımsızlık” ilkesine derin bir inançla olan bağlılığıdır. Öyle ki, bu özellik, onun düşünüş ve hareket tarzını anlamada adeta bir anahtar işlevi gösterir ve hayatı boyunca sürdürdüğü mücadelenin de özünü oluşturur. Zira, yüzlerce yıl ülkemize uzak coğrafyalarda bile gücün simgesi olan Osmanlı İmparatorluğu’nun, isyanlar ve savaşlar nedeniyle zor koşullarla cebelleştiği, milletimizin yorgunluğa ve yoksulluğa hapsolduğu, işgal zamanlarında bağımsızlık mücadelesinin fikrinin bile gerçekçi bulunmayarak geri plana atıldığı bir süreçte, üstün bir cesaretle milli iradeyi adeta hiç yoktan örgütleyebilmek şüphesiz onun bu karakter özelliği sayesinde mümkün olabilmiştir. İşgal dönemine hakim olan umutsuz ve kaderci hava, bu sayede dağıtılabilmiş, “ya istiklal, ya ölüm” sözü böylelikle Kurtuluş Savaşımızın simgesi olabilmiştir. Bu noktada, Atamızın, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı 23 Nisan 1920 tarihinde mecliste bulunan milletvekillerine yönelik olarak Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmadan kısa bir alıntıyı müsaadenizle sizlerle paylaşmak istiyorum:
“İşittim ki bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla Milli Meclise davet etmedim. Herkes kararında hürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. Ben bu kutsal davaya inanmış bir insan sıfatıyla buradan bir yere gitmemeye karar verdim. Herkes gitse dahi, asker Mustafa Kemal olarak mavzerimi elime alır, fişeklerimi göğsüne dizer, bir elime de bayrağımı alır, bu şekilde Elmadağı’na çıkar, orada kurşunum bitene kadar vatanımızı müdafaa ederim. Kurşunlarım bitince bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunlarıyla yaralanır, temiz kanımı, kutsal bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna and içtim.” Atamızın bağımsızlık ruhuna bugün de hep birlikte sahip olmanın gururunu yaşıyoruz.
Atatürk, katıldığı savaşlarda ve Millî Mücadele’de ortaya koyduğu askeri dehasıyla, Kurtuluş’un fitilinin ateşlendiği Samsun’dan başlayan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşuyla ivme ve biçim kazanan ve Cumhuriyetin ilanıyla zirveye ulaşan, devletimizin kuruluş sürecindeki teşkilatçılığıyla, ayrıca, Cumhuriyetin ilk döneminde gerçekleştirilen, zamanının en ileri seviyesindeki ekonomik, hukuki, siyasi ve kültürel reformlarda gösterdiği devlet adamlığıyla 20. Yüzyılın kuşkusuz en büyük lideridir. Bu reformlar ve ekonomik kalkınma hamlesi sayesinde, Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası toplumun saygın bir üyesi olma yolunda sağlam bir temel atmış, Atatürk’ün gösterdiği hedefler doğrultusunda daima ileriye bakarak, bugün büyük başarılara ve büyük projelere imza atan, dünyada sözü dinlenen, dostluğu aranan bir ülke olmuştur. Ülkemizin sahip olduğu konum ve dinamizm Atatürk’ün bıraktığı eserin büyüklüğünü ortaya koymakta, O’nun diğer konularda olduğu gibi milletimize olan inancında da yanılmadığını göstermektedir. Milletimiz geçmişte olduğu gibi bugün de yeni işgal girişimlerine karşı aynı mücadeleyi vermekte, canı pahasına özgürlüğüne ve bağımsızlığına sahip çıkmaktadır.
Hepimiz Atatürkümüzün mücadelelerle dolu hayatından gereken dersleri çıkarabilmeliyiz. O’nu ve eserlerini, çocuklarımıza en iyi biçimde anlatabilmenin yollarını aramalıyız. Almanya’da anavatanımızdan uzakta olduğumuz için bu vazifenin önemi daha da belirginleşmektedir. Lütfen bu konuda sahip olduğunuzu bildiğim hassasiyeti devam ettirelim ki, gelecek kuşaklarımız da Cumhuriyetimize gereğince sahip çıkabilecek bilinç düzeyine erişebilsinler. Zira, şüphemiz yoktur ki, Türk çocukları atalarını ve tarihlerini daha iyi öğrendikçe ve anladıkça, hem bugünlerine hem geleceklerine daha özgüvenle bakabileceklerdir.
Sözlerime son verirken, ebediyete intikalinin 86. yılında, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü, O’nun şahsında dava ve silah arkadaşlarını, milli mücadelemizin tüm kahramanlarını ve 1071 Malazgirt Savaşı’ndan beri Anadolu’nun Türk yurdu olması ve öyle kalması için canlarını feda etmiş tüm şehit ve gazilerimizi bir kez daha rahmet ve şükranla anıyor, aziz hatıralarının önünde saygıyla eğiliyorum.”
ALMANYA
3 saat önceABD
3 saat önceDÜNYA
3 saat önceABD
3 saat önceGÜNCEL
4 saat önceALMANYA
5 saat önceAVRUPA
5 saat önce