İzmir merkezli orman yangınlarına müdahale, kurumlar arası koordinasyon ve arazi politikaları.
Türkiye, 2000’li yılların başından itibaren orman yangınlarında ciddi bir artışla karşı karşıya kalmıştır. Özellikle Ege Bölgesi’nde yer alan İzmir ve çevresi, kıyı şeridindeki yoğun yapılaşma baskısı, kurak iklim koşulları ve rüzgâr etkisi nedeniyle bu durumdan en fazla etkilenen bölgeler arasında yer almaktadır (OGM, 2023). Bununla birlikte yalnızca doğal etkenlere dayandırılamayacak kadar sistematik şekilde tekrar eden yangınlar, bu olayların altında sosyo-politik ve ekonomik faktörlerin de bulunduğunu düşündürmektedir. Bu bağlamda, yangınlara müdahalede kurumsal yapı, yerel yönetimlerin sorumluluk alanı, personel niteliği ve hukuki boşluklar incelenmelidir.
1. Orman yangınlarına müdahale: Kurumsal yapı ve görev dağılımı
Orman Genel Müdürlüğü (OGM) Türkiye’de orman yangınlarıyla mücadelede birincil sorumlu kurumdur. Yangınla mücadele ekiplerinin büyük çoğunluğu OGM bünyesinde yer alır. Buna ek olarak, yerel yönetimlere bağlı itfaiye teşkilatları, belediye sınırları içinde çıkan yangınlarda müdahale etmekte ve orman yangınlarında destek birimi olarak görev almaktadır.
OGM’nin İzmir Orman Bölge Müdürlüğü, Muğla, Aydın gibi çevre illerle birlikte koordinasyon içinde çalışmak zorundadır. Her yangın sezonunda yangın eylem planları hazırlanır, kritik bölgelerde gözetleme kuleleri ve drone gözlemleri ile erken müdahale planları devreye sokulur.
İtfaiyeler ise, özellikle yerleşim alanlarına yakın noktalarda çıkan orman yangınlarında hem tahliye hem de su desteği açısından önemli roller üstlenmektedir. Ancak genellikle orman içi yangınlar doğrudan OGM sorumluluğundadır.
2. Personel alımı, özellikler ve eğitim süreçleri
Orman muhafaza memurları ve yangın işçileri:
İtfaiye personeli:
3. Kurumlar arası koordinasyon ve ortak tatbikatlar
OGM ile yerel itfaiyeler arasında zaman zaman ortak tatbikatlar yapılmakta, ancak bu uygulama düzenli ve bütüncül değildir. Ege bölgesinde bazı illerde Yangın Erken Müdahale Merkezleri kurulmuş olsa da, ortak ekipman envanteri ve görev paylaşımı hâlâ kısıtlı düzeydedir.
AFAD, Jandarma ve bazı belediyelerle birlikte müdahale sırasında geçici koordinasyon merkezleri kurulsa da, kalıcı bir eşgüdüm mekanizması hâlâ eksiktir. Bu eksiklikler merkezi ve yerel yönetimlerin siyasal dengesine bağlanmakta.
4. Ekipman ve modernizasyon sorunu
OGM filosunda çok sayıda arazöz, ilk müdahale aracı, dozer, helikopter ve insansız hava aracı (İHA) bulunsa da:
5. Yangınların artış nedenleri: İklim mi, insan mı?
2000’li yılların başına kadar daha az orman yangınları vardı.
Ya bugün!
6. Hukuki boşluk: Yanan alanların yeniden ağaçlandırılması
Anayasa’nın 169. maddesi, “Yanan orman alanları yeniden ağaçlandırılır; başka amaçla kullanılamaz” der. Önceki yıllarda yanan bölgelerin sonrasında ne olduklarına baktığımızda fiiliyatta uygulanır olmadığını görüyoruz.
Eksik olan nedir?
7. Karbon ayak izi ve Türkiye’nin rolü
Türkiye, kişi başına düşen karbon salımı açısından AB ortalamasının üzerinde olmasa da hızla yükselen ülkeler arasında. Orman yangınları sadece ağaçları değil, karbon yutak alanlarını da yok ediyor. Böylece Türkiye’nin karbon ayak izi daha da büyüyor.
8. Neden arazi spekülasyonu ve rant alanları değerli yerler yanıyor?
Yangınların özellikle arsa fiyatlarının yüksek olduğu bölgelerde çıkması tesadüf değildir:
9. Geleceğe dair: Strateji değişecek mi?
Değişmesi gereken başlıklar:
Sonuç olarak:
Orman yangınları sadece bir ekolojik sorun değil, aynı zamanda siyasi, ekonomik ve toplumsal bir mesele haline gelmiştir. İzmir merkezli örnekler üzerinden bakıldığında, kamuoyunda bu yangınların doğrudan veya dolaylı biçimde rantla, imarla, denetimsizlikle bağlantılı olduğu öngörüsü çoğunlukta olduğu görülüyor .
Tam da bu dönemde İzmir Büyükşehir Belediyesi önceki dönem Belediye başkanı Tunç Soyer ve bürokratlarına operasyon yapılması şaşkınlık yarattı.
Tunç Soyer pandemi, yangın, deprem süreçlerini yaşamış deneyimlerinden faydanasınacakken bu dönemde göz altında olmasıİzmirlilerce manidar bulundu.
Gerçek bir çözüm, sadece teknik müdahale değil; eğitim, şeffaflık, kamusal denetim, siyasi rantlardan arındırılarak, sürdürülebilirlik, merkezi – yerel yönetim tartışmaları ve ayrışmaya heba edilmeden; katılımcı planlama ve kurumsal hesap verebilirlik ile mümkündür.
Son zamanlarda cümle kesip yontarak cümle takla attırılarak kendi sözleriymiş gibi telafuz edilen gerçekte ise Brezilyalı kauçuk işçisi, çevreci, sendika lideri Chico Menderes’e ait olan: Sınıf mücadelesi olmayan ekolojik hareketler sadece bahçeciliktir. Sözüyle bitirelim.
Hadi hayırlısı…
ALMANYA
Az önceGÜNCEL
5 saat önceGÜNCEL
6 saat önceGÜNCEL
7 saat önceALMANYA
8 saat önceALMANYA
8 saat önceALMANYA
8 saat önce