Çağdaş demokrasilerde “devletin denetleme mekanizmaları”, kurumları, iktidarı denetleyemez ise ortaya ne gibi sorunlar çıkar, “devletin durumu” ne olur?
İktidarın sınırsız ve denetimsiz olması, demokrasinin temel ilkeleriyle çelişir ve ciddi sorunlara yol açabilir.
Çağdaş demokrasilerde devletin denetleme mekanizmaları yaşamsal bir öneme sahiptir.
Çünkü bu mekanizmalar, iktidarın kötüye kullanılmasını “engellemenin”, şeffaflığı sağlamanın ve “hesap verebilirliğini” oluşturmanın temelini oluşturur.
Denetleme mekanizmaları, yöneticilerin ve devlet kurumlarının yetkilerini “keyfi” bir şekilde kullanmasını önler. Bu sayede “yolsuzluk, kayırmacılık” ve diğer “etik dışı” davranışların önüne geçilir.
Etkili denetim, devletin faaliyetlerinin “kamuoyuna açık” olmasını teşvik eder.
Şeffaflık, yurttaşların “devletin işleyişi” hakkında bilgi sahibi olmasını ve hesap sorabilmesini sağlar.
Denetleme mekanizmaları, devlet kurumlarını ve yöneticilerini “eylemlerinden sorumlu” tutar.
Yanlış kararlar veya hukuka aykırı uygulamalar tespit edildiğinde, “sorumlular” hakkında gerekli işlemlerin yapılması sağlanır.
Bağımsız ve etkili denetim organları, yasaların eşit şekilde uygulanmasını ve kimsenin “hukukun üzerinde olmadığını” garanti eder.
Herkesin, devlet başkanı da dahil olmak üzere, “yasalar önünde eşit” olduğu ilkesi korunur.
“Şeffaf ve hesap” verebilir bir devlet yönetimi, yurttaşların devlete olan güvenini artırır.
Denetleme mekanizmaları, seçimlerin “adil” bir şekilde yapılmasını, siyasi partilerin faaliyetlerinin “yasalara uygun” olmasını ve “temel hak ve özgürlüklerin” korunmasını sağlayarak “demokratik süreçlerin” sağlıklı işlemesine katkıda bulunur.
Denetleme mekanizmaları kurumları, “iktidarı denetleyemez” hale gelirse, devletin durumu ciddi şekilde “olumsuz” etkilenir ve pek çok “sorun” ortaya çıkar.
İktidarın denetimsiz kalması, yöneticilerin keyfi kararlar almasına ve otoriterleşmesine yol açar.
“Hukukun üstünlüğü ilkesi” zedelenir ve temel hak ve özgürlükler kısıtlanabilir.
Denetimsiz bir ortamda “yolsuzluklar” yaygınlaşır.
Kamu kaynakları, kamu yararı yerine “kişisel” veya “siyasi çıkarlar” doğrultusunda kullanılır ve büyük bir “israf” ortaya çıkar.
Denetim mekanizmalarının işlevsizleşmesi, yasaların uygulanmasında “keyfiliklere” neden olur.
Sorunların ortaya çıkması, devletin “yurttaşların gözünde” meşruiyetini ciddi şekilde zedeler.
Yurttaşlar, haklarını arayacak etkili bir “merci” bulamaz ve “adaletsizlik” duygusu yaygınlaşır; devlete olan “güven” sarsılır.
Bu durum, toplumsal huzursuzluğa, siyasi katılımsızlığa ve hatta toplumsal çatışmalara yol açabilir.
Yolsuzluk, kaynak israfı ve hukuksuzluk, ekonomik istikrarı olumsuz etkiler.
Yatırımlar azalır, ekonomik büyüme yavaşlar ve gelir dağılımı bozulur.
Halk, devleti “kendi çıkarlarını koruyan” bir kurum olarak “görmemeye” başlar.
“Güçler ayrılığı” ilkesi ve “denge” denetleme mekanizmaları sayesinde “otoriterleşme” eğilimleri engellenir.
Kamu kaynaklarının yanlış yönetilmesine, adaletsiz uygulamalara ve yurttaşların “haklarının ihlaline” yol açabilir.
Öngörülebilirliğin ve güvenin azalmasına, “hukuki güvencelerin” zayıflamasına neden olur.
Denetim mekanizmalarının “yokluğu”, kamu kaynaklarının şeffaf olmayan ve usulsüz yollarla harcanması “riskini” artırır.
Yolsuzluk, devletin ekonomik kaynaklarını tüketir, kamu hizmetlerinin kalitesini düşürür ve toplumsal adaletsizliği derinleştirir.
Demokratik kurumların zayıflamasına ve otoriter bir yönetim anlayışının yerleşmesine yol açabilir.
Adaletsizlik, keyfilik ve yolsuzluğun yaygınlaşması, toplumda hoşnutsuzluğa, güvensizliğe ve hatta “sosyal çatışmalara” neden olabilir.
Hesap verme zorunluluğu olmayan bir lider, hukukun üstünlüğünü göz ardı edebilir, keyfi kararlar alabilir ve yasal düzenlemeleri kendi isteğine göre yorumlayabilir.
Denetimsiz bir lider, sahip olduğu yetkileri “kendi çıkarları”, yakın çevresinin menfaatleri veya “ideolojik saplantıları” doğrultusunda kullanma eğiliminde olabilir.
Denetlenemeyen bir lider, zamanla “gücünü” daha da merkezileştirme, “muhalefeti baskılama”, temel hak ve özgürlükleri “kısıtlama eğilimi” gösterebilir.
Denetimsiz ve “otoriterleşen” bir yönetim, uluslararası alanda da itibar kaybına, yalnızlaşmaya ve hatta “yaptırımlarla karşılaşmaya” neden olabilir.
Uluslararası normlara ve değerlere “aykırı” uygulamalar, ülkenin “dış” politikasını “olumsuz” etkiler, sorunlara, ekonomik yaptırımlara ve izolasyona yol açabilir.
Türkiye Cumhuriyeti kuruluş ilkelerine, hedeflerine ve temel amaçlarına en uygun bir “yönetim biçimi” ile, parlamenter, çağdaş, anayasal bir “hukuk devleti” olarak “adil” yönetilmelidir.
Gönen ÇIBIKCI
ALMANYA
3 saat önceDÜNYA
3 saat önceAFRİKA
4 saat önceGÜNCEL
4 saat önceALMANYA
16 saat önceALMANYA
17 saat önceALMANYA
17 saat önce
“Herkesin, devlet başkanı da dahil olmak üzere, “yasalar önünde eşit” olduğu ilkesi korunur.” Evet, demokrasinin ozeti budur. Halk, siyasi patilerde, Kayitli Uyeler, parti liderini secerler. Siyasi partiler, ozellikle ana muhalefet partisi ,parti ici demokrasiyi yasatamazsa baskalarina kimsenin konferans vermesine musaade etmezler.