TÜRKİYE VE ONUN ÇÖZÜM BEKLEYEN SORUNLARI

TÜRKİYE VE ONUN ÇÖZÜM BEKLEYEN SORUNLARI

ABONE OL
14:15 - 29/12/2024 14:15
TÜRKİYE VE ONUN ÇÖZÜM BEKLEYEN SORUNLARI
1

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

HDF – SOSYALDEMOKRAT HALK DERNEKLERİ FEDERASYONU, 30 YIL ÖNCE HAZIRLADI BU RAPORU.

RAPORDA TÜRKİYE’NİN ÖNE ÇIKAN VE SON DERECE ÖNEMLİ SORUNLARI VE O SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNE İLİŞKİN OLARAK FEDERASYONUN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ VAR.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

22-24. 04. 1994 tarihlerinde, Extertal kentinde yapılan HDF- Temsilciler Kurulu Toplantısında karara bağlanan rapor

TÜRKİYE’DE KÜRT SORUNU DEMOKRASİ İÇİNDE ÇÖZÜLMELİDİR

Herkese insan hakları…

Her yerde ve herkese daha fazla demokrasi…

Ülkemizde gerçek bir demokratik düzenin kurulmasını amaç edinmiş sosyal demokratlar olarak,

Türkiye’de; Kürt yurttaşlarımızın, her türlü baskıdan kurtulmuş olarak, tüm insan haklarından

yararlanmalarının gerçekleşmesini, özlediğimiz demokratik yönetimin vazgeçilmez ve belirleyici bir

özelliği olarak kabul ediyoruz.

Cumhuriyetin kurulmasından bu yana ülkemizdeki yönetimlerin ortak özelliği, onların

baskıcı karakterleridir.

1960-70 arası gibi, bazı dönemlerde, insanların, belli bir ölçü içinde, görece

anımsatmıştır… nefes alması olanaklı olmuşsa da; bu ölçünün üzerinde, yönetimlerin baskıcı karakteri varlığını korumuş ve kendini sürekli anımsatmıştır…

1980 askeri darbesinden sonra ise kurulan ve kurumlaştırılan yönetim biçiminde devletin ve yönetenlerin baskıcı karakteri herkesi ve her kesimi etkiler düzeye ulaşmıştır.

Bu baskılar varlığını Kürt yurttaşlarımız üzerinde daha da ağırdırlar.

TÜRKİYE’DE DEMOKRASİ SORUNU VARDIR

Türkiye’de; bugün, demokratikleşme sorunu vardır.

Türkiye demokratikleşme sürecini tamamlayamadı.

Başta askeri darbeler olmak üzere demokrasi süreci çeşitli tıkanıklıklar yaşadı.

Türkiye; kendi zengin kültürel çeşitliliğini yaşayamadı.

Yaşatmamak, ezmek, yok etmeye çalışmak, yok edilemese bile, yok saymak en kolay çözüm olarak görüldü.

Sorumlular; büyük bir sorumsuzluk içinde, gündemdeki sorunları gelecek kuşaklara bırakmayı seçtiler.

Ne Kürt sorunu demokratikleşme sürecinin önündedir. Ne de demokratikleşme süreci Kürt sorununun önündedir.

Bunlar iç içedirler. Çözümleri  de iç içedir.

TÜRKİYE’DE KÜRT SORUNU VARDIR

Türkiye’nin bir Kürt sorunu vardır. Bu sorunun temelinde, Kürt kimliğinin tanınmaması yatmaktadır.

Kürt kimliği üzerindeki baskı ve yasaklar toplumsal bütünleşmeyi engellemiş ve Kürt kökenli

yurttaşlarımızca ayrımcılık olarak algılanmıştır.

Bu nedenle Kürt kimliği üzerindeki tüm baskı ve yasaklar ivedilikle kaldırılmalıdır.

Kürt kimliğinin tanınmasının, Türkiye’de toplumsal bütünleşmenin derinleşmesine büyük bir katkısı olacaktır.

Kürt kökenli insanlarımızın geçmişte devletle sorunları, çatışmaları oldu.

Ancak; halk, hiçbir zaman, kendi içinde çatışmadı. Düşman olmadı. Bugün halkın içine düşmanlık tohumlan ekilmesinden politik çıkar umanlar var. Bu olumsuz gelişmeyi yurtdışındaki yurttaşlarımız arasında da görüyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında Türkiye toplumunun etnik çoğul yapısı, böylelikle de

Kürt varlığı, tanınmıştır.

Daha sonra, on yıllar içinde, değişik tarihsel nedenlerle bu gerçek unutulmuş, Kürt varlığı yadsınmıştır.

Etnik kimlikleri ve farklılıkları yok sayan bir toplum ve devlet anlayışı geliştirilmiştir.

Türkiye’de, bugün bile, bu anlayışı savunan, etnik kimlikleri yadsıyan ve sorunu teröre indirgeyen güçler bulunmaktadır.

Bu anlayış; Türkiye’de devletin ve toplumsal yasamın artan ölçüde demokratikleşmesini engellemektedir.

Türk ulusu; tek etnik gruba dayanmayan, etnik çoğulluğu olan bir toplumdur. Toplumun bu etnik çoğul yapısı herkes tarafından kabul edilmek zorundadır. Bu nedenle de Türk kavramı Türkiye’de barış içinde birlikte yaşamak isteyen insanların ortak söylemidir.

Türkiye’de ulusal bilinç ve kimlik, toplumun bu etnik çoğul yapısını yansıtan bir olgunluk düzeyine kavuşturulmalıdır.

Toplumun çoğul yapısı siyasal-toplumsal yaşamın bütün alanlarına yansımalıdır. Türkiye’de etnik çoğulculuğun, korunması gereken bir değer ve zenginlik olduğu bilinmelidir.

SHP- DYP koalisyon hükümetinin kuruluşuyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türkiye’de

Kürt gerçeğini tanımıştır.

Kürt gerçeğini tanımak, Türkiye’de bir Kürt sorunu olduğunu ve Kürt kimliğini kabul etmek anlamına gelmektedir.

Bu tarihsel açıklama ile Türkiye, Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne değin izlenen ve Kürtlerin varlığındı yok sayan görüşten büyük ölçüde ayrılmıştır.

Ancak; ne yazıktır ki, Kürt gerçeğini tanımanın gerekleri yerine getirilmemiştir. Artık daha fazla zaman kaybetmeden bunun gerekleri yerine getirilmelidir.

Bunun ilk adımı, Kürt sorununun bütün boyutlarıyla ve özgürce tartışılmasını sağlamaktır.

Bir yandan “Kürt gerçeğim tanıyoruz!”, deyip, diğer yandan kültürel hakları vermede geri durulacak, askeri çözümler öne sürülecek.

Demokrasiyi bayrak edinmiş kişilerin bunu içlerine sindirmeleri olanaksızdır.

Türkiye’de ayrılıkçılığın hiçbir temeli yoktur.

Kürtlerin yoğun yaşadıkları bölgeler, Türkiye’nin işgal ettiği bir sömürge değildir.

Türkiye’de Türkler, Kürtler ve diğer etnik gruplar büyük ölçüde içice, kaynaşmış bir

biçimde yaşamalarında sayılamayacak kadar ortak kültürel değerleri taşımaktadırlar.

Türkiye’de Türkler ve Kürtler derin tarihsel bağlarla bütünleşmişlerdir. Bu kaynaşma, bu bütünleşme ve ortak kültürel değerler; her türlü, ayrılıkçı düşünce ve çözümü anlamsız kılmaktadır.

Türkiye’de Kürt sorununun çözümü, Türklerin ve Kürtlerin barış içinde ve birlikte yaşama istemi ve kararlılığında aranmalıdır.

Sokaktaki deyimiyle ne “Ver kurtul!” ne de “Vur kurtul!” bir çözümdür.

HDF; bunun, hangi etnik kökenden olursa olsun, Türkiye insanının ezici çoğunluğunun ortak inancı ve istemi olduğu düşüncesindedir.

Ulusların kendi kaderini belirleme haklarına saygılıyız.

Ancak; bu hakkın her zaman ve her yerde ayrılma hakkı anlamına gelmeyeceğini düşünüyoruz. Yüzyıllardır bir arada yaşayan, büyük ölçüde kaynaşmış ve bütünleşmiş etnik grupların birbirinden ayrılamayacaklarına inanıyoruz.

Türkiye’de üniter devlet, federasyon ve özerklik gibi değişik çözüm önerileri toplumun bütün kesimlerince, sınırsızca tartışılabilmelidir.

Özgürce tartışmanın engellendiği ortamlarda terörün geliştiği ve çözümsüzlüğün kalıcılaştığı

unutulmamalıdır.

HDF; Kürt sorununun ancak; Türkiye bütünlüğü ilkesinden ayrılmadan ve üniter devlet içinde,

hangi etnik kökenden olurlarsa olsunlar, insanlar arasında toplumsal barışı sağlayarak,

demokrasiyi tüm kural ve kurumlarıyla işleterek çözülebileceğine inanmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatanı ve ulusuyla bölünmez bir bütün olduğuna inanıyoruz.

Ancak; ulusun ve vatanın bölünmez bütünlüğü asker ve polis gücüyle sağlanamaz, sağlanmamalıdır. Devletin tekliği ve ulusun bütünlüğü ilkesi özgürlük içinde ve gönülden benimsenmeli ve gerçekleşmelidir.

Ülkemizde şiddete ve teröre başvurmamak koşuluyla, her türlü çözüm önerisi savunulabilmelidir. Demokrasinin temel değerlerinden biri olan düşünce özgürlüğü; bu bağlamda da, hiçbir gerekçe ile sınırlandırılamaz.

Türkiye’de; başta Türkler ve Kürtler olmak üzere, bütün etnik gruplar, büyük ölçüde kaynaşmış ve

bütünleşmişlerdir. Bu kaynaşma ve bütünleşme derinleştirilebilir.

Bunun önünde duran bütün engeller kapsamlı bir demokratikleşme programı çerçevesinde kaldırılmalıdır.

Bu çerçeve içinde ulusumuzun barış içinde birlikteliğini sürdürerek özgürlük ve esenlik dolu bir geleceğe yöneleceğine inanıyoruz.

Bu olanakları gördüğümüz ve bu inancı taşıdığımız için, Türkiye’de değişik devlet kurumları, partiler ve kamuoyu içinde yer alan, dar ve otoriter bir devlet anlayışını, milliyetçi, bağnaz ve militarist çözümleri savunan tüm kişi ve güç odaklarının bu tutumlarını terk etmelerinin zorunlu ve yararlı olacağı kanısındayız.

Aynı şekilde; basta PKK olmak üzere, tüm Kürt terör örgütlerinin ve diğer ayrılıkçı

grupların terörizmden vazgeçerek silahlarını bırakmalarının ve etnik fanatizmden uzaklaşmalarının

zorunlu ve yararlı olacağını çok açık bir şekilde ve ısrarla vurgulamak isteriz.

KÜRT SORUNU EKONOMĐK VE SOSYAL KALKINMA SAĞLANMADAN ÇÖZÜLEMEZ

Kürt kökenli yurttaşlarımızın yoğun olarak yaşadıkları Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgeleri; yalnızca, demokrasi ve insan hakları yönünden değil, ekonomik ve sosyal açılardan da acil çözüm bekleyen yörelerdir.

Bu bölgedeki gelir düzeyi, diğerlerine oranla çok düşüktür. Ekonomik etkinliklerin önemli bölümünü

tarım ve hayvancılık oluşturmaktadır. Özellikle bölgedeki toprak dağılımının dengesiz oluşu, toprakların hala feodal güçlerin denetimi altında bulunuşu, ekonomik ve sosyal sorunların oluşumuna temel nedendir.

Bunun sonucunda ailelerin büyük bir bölümü topraksızdır. Feodalizm bölgede yalnız ekonomik

yaşamı değil, aynı zamanda politik yaşamı da belirlemektedir.

Özellikle son yıllarda bölgedeki yatırımlar durma noktasına gelmiş, işsizlik giderek artmıştır. Ana gelir kaynaklan olan hayvancılık ve sınır ticareti son yılların politik gelişmeleri sonucu, özellikle Körfez Bunalımı ve Irak’taki siyasi belirsizlik sonucu büyük ölçüde yapılamaz duruma gelmiştir. Ekonomi can çekişirken, bu bölgelerde zaten çok geri düzeyde olan, sağlık ve eğitim hizmetleri de hızla durma noktasına gelmektedir.

TÜRKİYE’DE TERÖR SORUNU VARDIR

Türkiye’de bugün bir terör sorunu vardır.

Ancak; Kürt sorununu salt terör ve PKK sorununa indirgemek de yanlıştır. Kürt sorunu ile terör sorunu kesinlikle birbirinden ayrılmalıdır.

PKK’nın kendisi, her şeyden önce, 12 Eylül’ün, baskıcı ve askeri anlayışının ürünüdür.

PKK’nın siyasi yenilgisinin ön koşulu; 12 Eylül artığı anlayış ve yasakların kaldırılmasıdır. Onun ideolojik gıdası ve varlık nedeni ancak böyle siyasi önlemlerle ortadan kaldırılabilir.

Kanla yazılan, insanları birbirine düşman eden, şovenizmle beslenen politikalar çözüm değildir.

Demokrasiden yana olan her yurttaşımız; şiddet kullanılmasına dur demeli, çözüme demokrasi içinde siyasal ve barışçıl yöntemlerde aranmalı ve sağlanmalıdır.

Kürt sorununu teröre başvurarak, Kürt kimliğini yok sayarak ve salt askeri yöntemlerle çözmek

olanaklı değildir.

Çözümse; temel konulardaki toplumsal uzlaşmalardadır.

Şiddet; sorunların çözümü olamaz.

Hukukun egemen olduğu toplumlarda şiddet kullanma hakkının tekeli devlettedir. Ancak; bu, hiçbir zaman devletin kullandığı şiddetin her zaman meşru olduğu anlamına gelmez.

Ülkemizde her gün tırmanan şiddet eğilimini ancak bu anlayışla kırabiliriz.

Şiddet kullanarak demokratik çözüm olmaz, şiddeti savunarak demokrat olunmaz.

Çözüm; daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlüktür.

Ya terörden yana olunur ya da teröre karsı olunur.

Herkesin seçimi bu olmak zorundadır.

Terörü mahkum etmeden demokrasi gerçekleşmez.

Ulusların kendi kaderlerini belirleme hakkı adına; toplumun içine kin, düşmanlık, etnik fanatizm

tohumları serpmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

Ayrıca; Türkiye’de Kürt sorununun çözümü için teröre başvurmanın hiçbir ahlaki, siyasal, hukuksal temeli yoktur.

Terör; Türk’üyle, Kürt’üyle bütün Türkiye toplumunun ve devletinin varlığım tehdit etmektedir. Şiddet ve terör Kürt sorununun demokratik siyasal çözümünü engellemekte, bu sorunu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyen demokrasi karşıtı, emperyalist ve militarist iç ve dış güç odaklarının işine yaramaktadır.

Bütün bu düşüncelerimizin ışığında aşağıdaki somut istem ve önerilerimizi tartışılmak üzere

kamuoyuna sunmak istiyoruz:

1) Türkiye’de demokrasi içinde siyasal ve barışçıl çözümler aranmalıdır. Bunun başında Kürt

kimliğinin tanınması yer almalıdır.

2) Türkiye’nin etnik ve kültürel çoğulcu yapısının siyasal, toplumsal ve kültürel sisteme yansıması

sağlanmalıdır.

3) Kürt kimliği ve dili üzerindeki bütün baskı ve yasaklamalar kaldırılmalıdır. Kürtçenin, eğitim ve

kültür yaşamımıza eksiksiz bir şekilde entegrasyonu sağlanmalıdır.

4) Etnik kimlik ve farklılıkları yadsımadan Türkiye’de toplumsal bütünleşmenin nasıl

derinleştirilebileceği araştırılmalı ve belirli bir program geliştirilmelidir.

5) Kürtlerin yoğun yaşadıkları bölgelere yönelik kapsamlı bir ekonomik kalkınma programı

geliştirilmeli ve ivedilikle uygulanmalıdır.

6) Türkiye’de üniter devlet, federasyon ve özerklik gibi değişik çözüm önerilerinin tüm boyutlarıyla tartışılmasını sağlayacak platformlar oluşturulmalıdır.

7) Benzeri veya farklı tarihsel-toplumsal koşullar altında diğer ülkelerin etnik sorunlarını nasıl

çözdüklerini araştırmak üzere Türk ve Kürt politikacı, bilim adamı, gazeteci ve yazarlardan oluşan bir araştırma ve çalışma komisyonu kurulmalıdır.

8) Tüm Kürt örgütleri; etnik bağnazlığa dayanan militarist mücadele anlayışını ve şiddete dayalı

yöntemleri bırakmaya ve barışçı, demokratik siyasal mücadele zeminine katılmaya çağırılmalıdır.

9) Türkiye toplumunun bütün etnik gruplarının siyasal, kültürel ve ekonomik bütünleşmesinin

önündeki tüm yapısal-kurumsal engeller araştırılmalı ve ivedilikle ortadan kaldırılmalıdır

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP