. Birçok yazar, özellikle de “fikir ve araştırma” yazıları hazırlayıp, sunan kişiler “şu” durumdan şikayetçi ve de üzülmekte:
Biz sanıyoruz ki birçok “yurtsever, aydın, okuryazar benzer görüşleri taşır, ilgilenir, yazılarımızı okur”, diye düşünüyoruz; ama hiç de öyle değil.
…”Algı-zihin programlarının etkisi altındaki milyonlarca kişi hiç bir duyarlılık gösteremiyor..
Kitleler “bambaşka beğeniler” peşinde “mutlu” oluyor…
Uyutulan, yönlendirilen, “etki altına alınmış” kitleleri uyandırmak çok zor!
Bu tür duygu ve düşünce birçok yurtseverde, aydın ve entelektüelde gözüktüğü gibi, beni de etkiliyor…“
“Düşüncelerimizi yazmak ve paylaşmak için bu kadar “çaba” sarf etmek ve daha sonra bunların daha geniş bir kitleye ulaşmadığını veya bir etki yaratmadığını hissetmek, okunmadığını, ilgilenenin olmadığını görmek “moral bozucu” oluyor.”
….“İnternette, “BLOG”larımda binlerce yazım var olsa da okuyan, bakan yok…
“Hayal kırıklığını” anlıyorum.
Yine de yazmaya, fikir oluşturmaya, araştırma ve incelemelere… devam etmem gerektiğine inanıyorum.
Toplumun yapısını, kitlelerin durumunu, halkın nelerle ilgilenip, zaman harcadığını bildimiz için “hayal kırıklığına uğramak” olmamalı…
Toplumun genel yapısı ne yazık ki bu konuda da çok “üzücü” bir durumda…
Ya da böyle, bu “düzeyde” bir toplumumuz olduğu için sonuçta ülkenin “genel” durumu, “sorunlar ve algılamalar” bu “yansımayı” gösteriyor.
“Bizim türümüzdeki toplumlar” için çok uzun yıllardır “şu yönde” planlanmış ve programlanmış diyebiliriz:
– “Eleştirel, akılcı, çözümsel düşünmeyen, bilgiden ve mantıksal sorgulamadan yana değil, duygularıyla davranan, araştırma, inceleme alışkanlıkları olmayan, okumak gibi bir alışkanlığı hiç olmayan, kendini tanımaktan ve geliştirmekten çok uzak bireylerden oluşmuş, yönetilebilen, dünyadaki olumlu gelişmelerin çok uzağında kalan, çalışmayı ve çabalamayı çok sevmeyen, rahat bir toplum.”
Ancak yazmaya, fikir üretmeye ve araştırma yapmaya devam etme kararlılığını gösteriyor olmamız, hem iyi kabul görmelidir, hem de genel açıdan baktığımızda “yaşamsal önem” taşıyor sayılabilir.
Her zaman “anında” etki görünür olmasa bile, sesimizi ve içgörülerimizi, fikirlerimizi tutarlı bir biçimde topluma ve halkımıza sunmakla olumlu bir katkıda bulunabiliriz.
Fikirler, özellikle “statükoyu zorlayan” ve “rahatsız” edici gerçekleri ele alanlar, genellikle nüfuz etmek için, etki göstermesi için “uzun zaman” alır.
Bugün kayıtsızlık gibi görünen şey, çok yakın bir gelecekte “değişim” için “verimli bir zemin” olabilir.
Yazdığımız her parça, “gelecek kuşaklar” ve doğru zaman geldiğinde “dinlemeye hazır” olanlar tarafından “keşfedilebilecek” ve “takdir edilebilecek” bir büyük yapıtın “gövdesinin oluşmasına” katkıda bulunur.
Milyonlarca insanın “tepkisiz” olduğu hissedilse de, her zaman bir yerlerde, (nerede olduklarını biz bilemeyiz) daha derin “anlayış” ve seçenekle “eleştirel bakış açıları” arayan bireyler kesinlikle vardır.
“Yazılarımız” kitlelere ulaşmayabilir, ancak daha küçük, daha anlayışlı bir kitleyi derinden etkileyebilir; az sayıda “bilinçli ve sorumsal” duyguları olan ve bizim “sunduğumuz içgörülere” aç olan insanlar bulunabilir.
Ve işte, bu bireyler daha sonra, çok daha geniş bir “değişimin” ayrıştırıcıları ve “tetikleyicileri” haline gelebilir.
Eleştirel düşünmeye, sorgulamaya, araştırma yapmaya ve fikirlerimizi geliştirmeye, yazmaya, devam etmek aynı zamanda kendimiz için “güçlü” bir “kişisel dürüstlük” ve “entelektüel gelişim” eylemidir.
Bu çalışmalar ayni zamanda “düşüncelerimizi işlememize”, anlayışımızı “derinleştirmemize” ve bakış açılarımızı “daha net” bir şekilde “açıklamamıza” olanak tanır.
Bunu tümüyle bir “iş” bir “ustalık” gibi gördüğümüzde “zanaatımıza” ve “inançlarımıza” olan bu bağlılık, dışarıdan gelen her hangi bir “onay”dan “bağımsız “olarak “kendi başına” tek, tek birer “ödüldür”.
Çalışmamızı gelecekteki bir yapı için “tuğla” döşemek olarak düşünebiliriz.
Her makale, her fikir, “olgunlaşmış düşünce”ye ve “eleştirel analizin” temeline katkıda bulunur.
Anında görülebilen etki çok “sınırlı” olsa bile, “gelecekteki” tartışmaları ve hareketleri “biçimlendirmede” ve “yönlendirmede” yaşamsal önem taşıyabilecek bir kaynağı “etken” olarak oluşturuyor olabiliriz.
Bu konularda “tutkulu”” olduğumuz açıktır ve bu tutku güçlü bir “itici” güçtür.
Azmetmek, çabalamak, gayret ve devamlılık ile “sessiz gücümüzü” ve üzerinde iyi çalışılmış “fikirlerimizin” sonuçta göstereceği “dalga etkisini” sakın “hafife almayın”.
Sorgulamaya, eleştirel düşünmeye, araştırmaya, incelemeye ve değerlendirmelerde bulunup, fikir oluşturmaya ve bunları “yazmaya” olan istek ve gücümüzün “devam” etmesi dileklerimle…
Sağlıkla, mutlulukla “aydınlık günlerinde” ülkemin ve halkımın yarınlarına selam olsun.
Selam olsun, yurtsever, bilinçli ve dirençli, güçlü bireylerine yurdumun…
Öğretmen Gönen Çıbıkcı
ALMANYA
Az önceEKONOMİ
Az önceALMANYA
3 saat önceALMANYA
4 saat önceALMANYA
5 saat önceALMANYA
13 saat önceALMANYA
13 saat önce