0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Türkiye’nin bugünü ve geleceği üzerine yazılan sayısız yazılardan, kitaplardan bir özet çıkarmak gerekirse: ‘’Ya devlet başa ya kuzgun leşe’’ ata sözü karşımıza çıkıyor.

Bugün yirmi yıla yakın AKP iktidarının geldiği noktada ya Türkiye’yi kurucu değerlerine döndüreceğiz ya da Mafya-Tarikat-destekli içeride canavar, dışarıda kağıttan kaplan bir koalisyona teslim olacağız.

Emperyalizmi dünyada hem askeri zaferle ilk kez yenen hem de sosyal ve kültürel devrimlerle mazlum ülkelere örnek olan; Laik Türkiye Cumhuriyeti ve onun kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Gerek Kurtuluş savaşında gerekse kurtuluştan sonra, ülke içindeki işbirlikçilere çıkarttırdığı kanlı isyanlara rağmen devrimleri engellemede başarılı olamadılar.

İnönü, emperyalizmin çıkarları için çıkarılan 1.Dünya Savaşına Türkiye’yi sokmayarak, ülkesinin harabeye döndürülmesini ve askerlerinin boş yere ölmelerini engellemişti.

Bu nedenle emperyalistler Atatürk Türkiye’sini, sömürülerine engel olarak gördükleri için fırsatta yerli işbirlikçileri ile fırsat kolladılar.

1950 de toprak reformuna karşı olan Toprak Ağalarının desteklediği DP Laikliği hedef alarak işbirlikçilerle din olgusunu siyasi çıkarları için kullandılar.

Sağ iktidarların yetersiz kaldığı dönemlerde ABD’nin Oğlanları ile darbeler yaptırarak epey yol kat ettiler.

12 Eylül Faşist yönetiminin getirdiği ucube seçim modelini sosyal demokratlar bile iktidara geldiklerinde  ‘’bir kez de bu sistemle biz kazanalım’’ yanılgısı ile işbirlikçi siyasal İslamcı Refah ve AKP’nin iktidar olmasına katkıda bulundular.

Marksizm’i özümsememiş sözde komünistlerin, işçi sınıfının görevini üstlenme yanlışlığı yanında, Laikliği küçümsemeleri, Kemalizm’i yadsılamaları yanında Siyasal İslamcıları bilerek desteklediler, bakanlık yanında bürokraside önemli yerlere getirildiler.

Türkiye’deyken ‘’Kapitalist, emperyalist’’ dedikleri ülkelere sığınarak, bu ülkelerde milletvekili, danışman, daha utanç verici bir dönüşle büyükelçi bile oldular.

Sosyalist, Demokratik Sol ve Sosyal Demokratların, Etnik ve inanç bazında örgütlenerek, örgütlü toplumu ‘’siyasetten uzaklaştırma ‘’ görevini yerine getirdiler(!)

Türkiye’deki parti içindeki ‘’bencillerce’’ yurtdışında görevlendirilen çakma CHP’liler, kendi aralarında da post kapma yarışına girerek CHP’yi yurtdışında son sıralara indirdiler.

Son dönemlerde CHP ve İyi Parti öncülüğündeki Millet İttifakı tutarlı bir siyasi çizgiye girmeleriyle AKP ve ortakları yolun sonuna geldiklerini gördüler.

AKP’nin kalesi sayılan ekonomi ve nüfus bakımından büyük–özellikle- İstanbul, Ankara, Mersin, Adana, Antalya, Hatay ve daha başka şehirleri kaybetmişti.

MHP’nin, Perinçek’in, DSP’nin yanında Mafya lideri Alaattin Çakıcı, çocuk tacizcisi tarikat şeyhleri, YSK, AKP’li savcılar, başsavcılar, Reza Zarrab, Zindaşti, Sedat Peker, Mafyanın Hanım ağası, sezgin Baran Korkmaz gibi kaçakçılar, Zindaşti ’nin metresi Aliye Uzun AKP’nin zorunlu hükümet ortağı konumuna gelmişlerdi.

Bu çıkar ortaklığına son yıllarda Atatürk Düşmanı Boynukalın İmamlar, Vahdettin’in Şeyhülislamı konumundaki DİB Başkanı Eli Erbaş’ta katıldı.

AKP Genel Başkanı, protokolde 14. Sıradaki Ali Erbaş’ı üçüncü sıraya, yerleştirdi.

Genel Kurmayı Başkanı, Ali Erbaş’ın arkasında virgül konumuna geldiğinde Atatürk’ün kemiklerini sızlatmıştır.

AKP Genel Başkanı, yüksek yargıya düğmesiz cüppelerini ilikleme telaşına kaptıradursun, bu çıkar ittifakı, yüksek yargıya rağmen muhalefet önemli bir hata yapmadıkça ilk seçimlerde kaybedecek.

Bu çıkar ortakları her gün yeni bir provokasyonla muhalefeti kışkırtıyor.

Her gün yasalara, anayasaya aykırı eylemlerde uygulamalarda bulunuyor.

Muhalefeti sokağa çekerek yasal çizgiden çıkmalarını bekliyor.

Muhalefet artık bu oyunun farkında

Oyuna gelmeyerek tüm yasal haklarını kullanmaktan kaçınmayarak:

Devlete, ülkeye, Laik Cumhuriyete sonuna kadar sahip çıkacak…

Ya devlet başa

Ya kuzgun leşe!

 Yıldız AKALIN