Washington Post Trump'ın Süleymani Operasyonunu Sorguladı

Washington Post Trump'ın Süleymani Operasyonunu Sorguladı

ABONE OL
21:22 - 03/01/2020 21:22
Washington Post Trump'ın Süleymani Operasyonunu Sorguladı
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Amerikan basını, İran Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin Başkan Donald Trump’ın talimatıyla öldürülmesine ilişkin tepki ve yorumlara geniş yer veriyor.

‘Süleymani’nin ortadan kaldırılmasıyla Obama’nın Ortadoğu stratejisi de tarihe gömüldü’

New York Times; Başkan George W. Bush döneminde Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları ve Ulusal Güvenlik Konseyi’nde görev alan, şimdi ise muhafazakar düşünce kuruluşu Hudson Enstitüsü’nde uzman olan Michael Doran’ın ”Trump’ın İran’a karşı savaşı” başlıklı yazısına yer veriyor. Doran, Kudüs Gücü Komutanı Süleymani’nin öldürülmesinin Irak’ın işgalinden bu yana yaşanan ve deprem etkisi yaratan en sarsıcı olay olduğunu yazıyor.

Doran’a göre El Kaide lideri Usame bin Ladin ve IŞİD lideri Ebu Bekir El Bağdadi’nin öldürülmeleri de anlamlı, ancak çoğunlukla simgesel olaylardı. Bunun nedeni, bu iki liderin örgütlerinin zaten büyük çoğunlukla çökertilmiş olmasıydı. Ancak İran’ın, Amerika ve İsrail’e yönelik uzun yıllardır sürdürdüğü şiddet kampanyasının mimarını devre dışı bırakmak, Ortadoğu politikası açısından tektonik bir kayma anlamına geliyor.

Ölümünün ne kadar önemli bir gelişme olduğunu vurgulamak için Süleymani’nin geçmişine bakan Doran, bugün bildiğimiz Lübnan Hizbullahı’nın Süleymani’nin eseri olduğunu kaydediyor. Hizbullah modelini Irak, Suriye ve Yemen’de de inşa etmeye çalışan ve adeta bir milis imparatorluğu kuran Süleymani, yüzlerce Amerikan askerini, başında bulunduğu Kudüs Gücü’nün Irak’ta desteklediği örgütlere sağladığı silahlarla öldürdü.

‘İran zayıflayacak’

Doran’a göre Süleymani’nin ortadan kalkması, İran’ı zayıflatan bir etken olacak. İran’ın bölgesel rakipleri İsrail ve Suudi Arabistan bunu fırsat bilip cesaretlenecek ve stratejik çıkarlarının peşine daha kararlı şekilde düşecek.

Doran ayrıca Süleymani’yi öldürme kararının eski Başkan Obama’nın, Ortadoğu stratejisinin de öldüğü anlamına geldiği yorumunda bulunuyor. Obama’nın İran’la anlaşmaya varma arayışının Tahran’ın temel karakter ve bölgesel emelleriyle hiçbir zaman uyuşmadığını vurgulayan uzman, Trump’ın ise Obama’nın tam tersine Tahran’ın amacının Ortadoğu’nun kilit oyuncusu olarak Amerika’nın yerini almak olduğunun farkına vardığını belirtiyor.

İran’la yüzleşme kararının kolay alınmadığını kaydeden Doran’a göre Trump, mümkün olsaydı, İran’ın en ünlü generaline suikast düzenlemek yerine müzakere masasına oturmayı tercih ederdi. Ancak Trump, Amerika’nın bölgesel konumunu güvence altına almasının Süleymani’ye karşı sert bir yanıt gerektirdiğini anladı.

‘Amerika, Süleymani’yi daha önce de öldürmek istedi ama vazgeçti’

Michael Doran, Süleymani’yi saf dışı bırakmanın aslında gecikmiş bir hamle olduğu görüşünde. Uzman, Amerika’nın geçmişte birkaç kez Süleymani’yi öldürme fırsatını ele geçirdiğini ancak her seferinde vazgeçtiğini yazıyor. Bu tutumun dünyayı daha güvenli hale getirmediğini yazan Doran’a göre Süleymani, imparatorluğunu inşa etmek için her defasında daha çok zaman kazandı, hatta hiç yakalanmayan süper insan olduğu şeklindeki algının yayılmasına yol açtı.

Doran yazısında Trump’ı, Süleymani’yi öldürterek İran’ı gereksiz yere kışkırtmakla suçlayanlara da yükleniyor ve Süleymani’nin Amerika ve müttefiklerine karşı yıllardır savaştığını hatırlatıyor. Doran, ”Bugün uyandığımız dünya, en öldürücü teröristin yok edildiği, daha güzel bir dünyadır,” diyor.

‘Süleymani öldü, şimdi ne olacak?’

Washington Post yazarı Jennifer Rubin ise “Trump, Süleymani için öldürme emrini verdi. Şimdi ne olacak?” başlıklı yazısında Başkan Trump’ın stratejik tutarsızlığı bambaşka boyutlara taşıdığını yazıyor. Rubin, Trump’ın, kendi partisi içinde Ortadoğu’da yeni bir savaşa girme konusundaki kaygılara rağmen, Kongre’ye konuya ilişkin brifing verme ihtiyacı bile duymadan Süleymani’yi öldürme emri verdiğini kaydediyor. Oysa Rubin’e göre Trump, İran’ın misilleme yapması halinde sadece Amerika’yı savaşa sürüklemekle kalmayacak, siyasi bir geri tepmeyle de karşılaşacak.

Rubin, yazısında, Demokrat Partili Connecticut Senatörü Chris Murphy’nin konuya ilişkin olarak paylaştığı Twitter mesajının önemli olduğu görüşünde. Murphy, paylaşımında, ”Süleymani Amerika’nın düşmanıydı. Soru o değil. Soru şu: Amerika, Kongre onayı olmadan, dev bir bölgesel savaş çıkaracağını bilerek, İran’daki en güçlü ikinci adama suikast mi düzenledi?” ifadelerini kullanıyor. Rubin, Chris Murphy’nin, çok sayıda Kongre üyesinin aklındaki soruyu dile getirdiği görüşünde.

‘Güvenilmez bir başkanla birlikte uluslararası krizin eşiğindeyiz’

Jennifer Rubin’e göre endişelenmek için çok neden var. ”Sözüne güvenilmeyen, modern Amerikan başkanları arasında eşi benzeri bulunmaz bir cehalet ve dürtüselliğe sahip bir başkanla birlikte uluslararası krizin eşiğinde duruyoruz,” diyen Rubin, Trump’ın etrafını, Trump camiası dışındaki kimseden saygı görmeyen, “Evet efendimci” insanların sardığının da altını çiziyor.

Rubin, Demokrat Parti başkan aday adaylarından eski Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Süleymani’nin öldürülmesine ilişkin açıklamasının Başkan Trump’ın söz ve tavırlarıyla zıt düştüğünü de vurguluyor. Biden, bir başkan ağırlığıyla yayınladığı açıklamasında, binlerce masum insanın ve Amerikan askerlerinin ölümünden sorumlu Süleymani’nin hesap vermeyi hak ettiğini, ancak Süleymani’yi öldürmenin zaten tehlikeli bir bölgede gerginliği daha da tırmandıracak bir hamle olduğunu kaydediyor. Bir ay sonra Iowa eyaletinde ilk ön seçimin yapılacağını hatırlatan Rubin, bir sonraki Amerikan başkanını, Amerika’nın yerle bir olan uluslararası itibar ve güvenilirliğini onarmak gibi olağanüstü bir görev beklediğini yazıyor.

‘Süleymani’nin ölümünden sonra Ortadoğu’da denge sağlamak daha da zorlaşacak’

Wall Street Journal’dan Yaroslav Trofimov ise Irak ve Lübnan’ın Washington ve Tahran’la ilişkileri yürütme konusunda şimdiye kadar başarı sağladığını ancak Süleymani’nin ölümünün denklemi değiştireceğini yazıyor.

Trofimov’a göre Kudüs Gücü Komutanı Süleymani, son on yılda başarıyla genişlettiği İran’ın bölgesel etki alanı tam da Ortadoğu’daki halklar tarafından tehdit edilmeye başlandığı sırada öldü. Irak’taki protestolar Ekim’den bu yana sürerken Şii kentleri Necef ve Kerbela’daki İran konsoloslukları hedef alınmış, Lübnan’da ise yine Ekim ayında patlak veren yolsuzluk karşıtı hareket, İran yanlısı Hizbullah’ın kontrol ettiği siyasi sisteme meydan okumuştu.

‘İran’ın saldıracağı öngörülüyordu’

Trofimov, Ortadoğulu hükümet yetkililerinin Süleymani’nin öldürülmesinden çok önce İran’ın stratejik inisiyatif almak için er ya da geç saldıracağını öngörüyordu.

Amerika’nın 1979’da teröre destek veren ülkeler listesine aldığı Suriye’nin tersine Irak ve Lübnan, Washington ve Tahran arasında bir denge kurmayı başarmıştı. Amerika, Hizbullah’ın Lübnan’ın dışişleri üzerinde oluşturduğu stratejik kontrola, İran destekli kişilerin ise Bağdat’ta en üst düzey makamları elinde tutmasına rağmen Lübnan ve Irak ordularını eğitim donatmıştı.

‘Dengeler alt üst olacak’

Oysa Süleymani’nin ölümü, bu dengelerin alt üst olması anlamına geliyor. Trofimov’a göre bu, özellikle de Amerika, İran ve bölge ülkelerinin IŞİD gibi ortak bir düşmana karşı savaşma zorunluluğunu ortadan kaldırdığı için geçerli. Trofimov, ”Ortadoğu’daki güç odakları, Amerika’yla ittifak yapan herkesin bir gecede ihanete uğrayabileceğinin farkında. Tıpkı birkaç ay önce Suriyeli Kürtler’e olduğu gibi. İran ise Süleymani olsa da olmasa da bölgede var olmaya devam edecek,” diyor.

Amerika’nın Sesi tarafından geçilen tüm haberlerde ha-ber.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi yoktur. Haberler web sayfamızda otomatik olarak haber sitelerinden geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen web siteleri ve ajanslardır.

Inal

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.