Kasım 2024’te Suriyeli muhaliflerden oluşan bir koalisyon, Esad’ı devirmek amacıyla ülkeye karşı çeşitli saldırılar düzenledi.
Muhalif birlikler, 8 Aralık’ta Şam’a girerken Devlet Başkanı Beşşar Esad, Moskova’ya kaçtı ve Rusya hükûmeti tarafından kendisine siyasi sığınma hakkı verildi.
Türkiye’nin Suriye ile olan kara sınırı yaklaşık olarak 877 kilometre uzunluğundadır. Bu sınır, Türkiye’nin en uzun kara sınırı olma özelliğini taşır.
Suriye konum olarak ve siyasi anlamda da Türkiye için ciddi önem taşıyan bir komşudur.
Türkiye’nin Suriye sorununa karşı izlediği politika, hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde önemli etkileri olan karmaşık bir durumdur.
Türkiye’nin çok dikkatli ve sağlam politik adımları atması ve kararları vermesi gerekir.
Bu konuda farklı görüşler ve öneriler şu başlıklar altında değerlendirilebilir:
Türkiye’nin öncelikli amacı, sınırlarını “terör” örgütlerinden korumak ve sızmaları engellemektir.
Bu amaçla “sınır güvenlik” güçleri güçlendirilmeli ve teknolojik altyapı geliştirilmelidir.
Gerektiğinde sınır ötesinde “terörle mücadele operasyonları” düzenlenerek, “ülke güvenliği” sağlanmaya çalışılmaktadır.
Bu operasyonların uzun vadeli çözümler sunmadığı ve yeni sorunlara yol açabileceği de unutulmamalıdır.
Askeri çözümlerin yanı sıra, “siyasi çözüm” arayışları da sürdürülmelidir.
Suriye’deki “olası iç savaşın” sona erdirilmesi gereklidir.
Siyasi geçiş sürecinin başlatılması için uluslararası çabalar ortaya çıkacaktır, bunlar dikkatlice desteklenmelidir.
Suriye’nin geçirdiği sorunlu yıllar Türkiye için de büyük sıkıntılar ve yükler getirmiştir.
Suriye’deki iç savaştan kaçan milyonlarca insan mülteci olarak Türkiye’ye sığınmıştır.
Türkiye, bu insanlara insani yardım sağlama konusunda önemli bir rol üstlenmektedir.
Bu yardımların açık ve yasal çizgide sürdürülmesi ve uluslararası toplumun da bu konuda daha çok sorumluluk alması gerekmektedir.
Milyonlarca “mültecinin” varlığı, Türkiye’ye büyük bir yük getirmekte ve sosyal ve ekonomik sorunlara yol açmaktadır, halkta huzursuzluğa neden olmaktadır.
Türkiye’de bulunan “mültecilerin” güvenli bir şekilde açık ve belirli kurallarla ülkelerine geri dönmeleri için koşulların sağlanması beklenmektedir.
Türk yurttaşlığı verilenler ve diğerleri için zaman yitirmeden geri dönüş önerileri hazırlanıp, sunulmalıdır.
Suriye sorununun çözümü için komşu ülkelerle işbirliği yapmak gerekmektedir.
Özellikle Rusya, İran ve ABD gibi ülkelerle diplomatik ilişkilerin geliştirilmesi ve ortak çözümler üretilmesi önemlidir.
Türkiye, bölgesel barış ve güvenilirlik, devamlılık sağlanması için çaba gösterecektir.
Bu amaçla, Suriye’deki farklı etnik ve mezhepsel gruplar arasında uzlaşı sağlanmasına yönelik çalışmaları görüşmeye açabilir, inceleyip, desteklerde bulunabilir.
Türkiye, Suriye’deki müdahalelerinde “uluslararası hukuk” çerçevesinde hareket etmelidir. Uluslararası toplumun desteğini almak ve meşruiyetini güçlendirmek bu yönde oldukça önemlidir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına uyum sağlamak ve uluslararası toplumun “ortak” bir çözüm üzerinde uzlaşmasına kendince katkı sağlaması gerekmektedir.
Suriye’deki iç savaşın oldukça karmaşık yapısı ve çok sayıda grupların, örgütlerin varlığı, çözüm sürecini zorlaştırmaktadır.
Etnik ve mezhepsel bölünmeler ve siyasi istekler gösterilmesi ülkenin bütünlüğü için sorun yaratmaktadır.
Tüm bu ayrılıklara rağmen Türkiye için önemli olan Suriye’nin bütünlüğünü, sınırlarını koruması ve “parçalanmamasıdır”.
Bölgedeki büyük güçlerin Suriye’ye “müdahalesi” ve “çıkar çatışmaları”, kalıcı bir çözümün önünde engel oluşturmaktadır. Türkiye bu konuda da ciddi ve kalıcı önerileri destekleyebilir.
Suriye iç savaşıyla birlikte ülkede birçok “terör örgütü” ortaya çıkmış ve faaliyet göstermeye başlamıştır.
Bu örgütler, hem Suriye halkına hem de komşu ülkelere büyük “zararlar” vermişlerdir.
-DEAŞ (IŞİD): 2014 yılında Irak ve Suriye’nin büyük bir bölümünü ele geçirerek kendine bir devlet ilan eden DEAŞ, radikal İslamcı ideolojisiyle tanınır. Halifelik kurma amacıyla birçok vahşi eylem gerçekleştirmiştir.
-El-Kaide: El-Kaide örgütü, Suriye’de çeşitli bağlı gruplarla faaliyet göstermektedir. Bu gruplar, DEAŞ gibi radikal İslamcı ideolojileri benimserler.
-Ahrar el-Şam: Suriye muhalefetinin önemli bir aktörü olan Ahrar el-Şam, daha önce El-Kaide ile bağlantılı olsa da sonradan bu bağlantıyı koparmıştır.
-Hay’at Tahrir el-Şam: Eski adıyla Ceyş el-Feth, El-Kaide’ye yakınlığıyla bilinen bir örgüt.
-PKK/YPG gibi terör örgütlerinin Suriye’de etkin olması, Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmekte ve çözüm sürecini olumsuz etkilemektedir.
Bu örgütler, sivilleri katletmek, kaçırmak, işkence yapmak gibi “ağır insan hakları” ihlallerinde bulunmaktadırlar.
Savaş ve şiddetten kaçan milyonlarca Suriyeli, komşu ülkelere, Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmıştır. Bu durum, bölgede büyük bir “mülteci krizine” yol açmıştır.
Bu örgütler, bölgesel huzuru ve devamlılığı bozmakta ve komşu ülkeler için “güvenlik tehdidi” oluşturmaktadırlar.
Bazı terör örgütleri, “finansal kaynak” elde etmek amacıyla “uyuşturucu ticaretine” karışmaktadırlar. Bu da bölge halkının ve ülkelerin genel güvenliği ve sağlığı açısından çok büyük tehdit ve sorundur.
Türkiye’nin Suriye politikası, “ulusal güvenlik, insani yardım, bölgesel işbirliği ve uluslararası hukuk” gibi birçok etkeni dikkate alarak oluşturulmalıdır.
Karmaşık ve uzun vadeli bir “sorun” olan Suriye krizi, sabırlı ve diplomatik bir yaklaşım gerektirmektedir.
Bu bilgiler “genel bir değerlendirme” olup, Suriye sorununa yönelik “tüm” ayrıntıları içermemektedir.
Bu konuda daha ayrıntılı bilgi almak için çeşitli kaynakları incelemek yararlı olur.:
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI
ALMANYA
Az önceALMANYA
Az önceALMANYA
2 saat önceGÜNCEL
2 saat önceALMANYA
2 saat önceASYA
2 saat önceALMANYA
8 saat önce