Turizmde Çöküş: Ahlak Yok, Görgü Yok, Hoşgörü Hiç Yok!

Turizmde Çöküş: Ahlak Yok, Görgü Yok, Hoşgörü Hiç Yok!

ABONE OL
13:36 - 17/06/2025 13:36
Turizmde Çöküş: Ahlak Yok, Görgü Yok, Hoşgörü Hiç Yok!
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türkiye turizmi her geçen yıl biraz daha dibe batıyor. Çünkü artık bu topraklarda ne ahlak kaldı, ne görgü, ne de misafire duyulan asırlık hoşgörü… Onların yerine dolandırıcılık, arsızlık ve fırsatçılık aldı başını gidiyor. Turist, geldiğine pişman ediliyor; yerli turist ise zaten sistemli bir şekilde tatile çıkamaz hale getirildi. Güler yüz yerini soğuk kazanç hesaplarına bıraktı, hizmet anlayışı çöktü, saygı yerini açgözlülüğe terk etti.

Oteller fahiş fiyatlı ama kalitesiz, sahiller halktan çalınmış, yemekler özensiz, çalışanlar eğitimsiz, esnaf ise turistin cüzdanına bakıp fiyat biçiyor. Bu rezil düzenin adı “turizm” olamaz. Bu bir talandır, bir çöküştür, üstelik göz göre göre gelen organize bir yıkımdır. Ülkenin vitrini olan turizm, aynaya bakınca artık yüzünü bile göremiyor. Çünkü yüzü yok; yerinde utanç var.

Yerli turist, ekonomik olarak bitirildi. Asgari ücretlinin, emeklinin, orta sınıfın tatil yapma hayali artık sadece televizyon reklamlarında var. Otel fiyatları asgari ücretin beş katı. Ulaşım pahalı, yemek pahalı, deniz görmek bile paralı. Sahiller ücretli hale getirildi, halk plajı kavramı neredeyse silindi. Bir ay boyunca ev kirası ödeyen insan, beş günlüğüne tatile çıkınca aynı parayı bırakıyor.

Açık büfeler hâlâ aynı: Lezzetsiz, tatsız ve doyurmaktan çok, göz boyamaya yönelik. “Her şey dâhil” oteller, aslında hiçbir şey dahil olmayan yorgunluk kamplarına dönüştü. Güler yüzlü hizmet ise çoktan terk-i diyar etti. Eğitimli personel yerini günübirlik işçilere, müşteri memnuniyeti yerini kısa vadeli kâr hırsına bıraktı.

Bugün Avrupa’dan Türkiye’ye gelen turist sayısında ciddi bir düşüş gözlemleniyor. Bunun nedeni sadece ekonomi değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel atmosfer. Yabancı turist artık Türkiye’yi güvenli ve huzurlu bir tatil cenneti olarak görmüyor. Kadın turistin taciz edilmesi, fiyatların ikiye üçe katlanması, sokakta yabancı düşmanlığına varan tavırlar, sosyal medyada açıkça paylaşılıyor. “Kazıklanma deneyimleri” adeta dijital panolarda sergileniyor. Google’da “Turkey scam” yazdığınızda karşınıza çıkanlar, Türkiye’yi merak eden birçok turistin seyahat planını yerle bir ediyor.

Turizm sadece deniz, kum, güneş değildir. Aynı zamanda güven, huzur ve nezaket ister. Bugün bir Alman turist İspanya’da bu üçüne daha fazla erişiyor. Bir İngiliz turist için Yunanistan daha öngörülebilir ve konforlu. Çünkü o ülkelerde devlet, sektörle el ele verip uzun vadeli plan yapıyor. Bizde ise turizm politikası, her sezon bir “ucuz döviz kasası” muamelesiyle yürütülüyor.

Bu ülke, sahillerini betonla boğan bir iktidarın eseri. Kıyılar özelleştirildi, halktan koparıldı. Yat limanları, oteller, rezidans projeleri, kamuya ait alanları yutuyor. Turistik bölgeler, birkaç sermaye grubunun çıkar alanına dönüştü. “Turizmi geliştireceğiz” diye yapılan yollar, havaalanları, aslında sadece arsa değerini yükseltmek için. Bu bir turizm değil, bu bir talandır. Turizm terörü sadece bombayla, saldırıyla olmaz; bazen bir halkın sahille olan bağını kopararak da gerçekleştirilir.

Her yıl sonunda, turizm gelirlerinde “rekor kırıldı” açıklamaları duyuyoruz. Oysa bu başarı masallarının içinde kimsenin refahı yok. Esnaf mutsuz, çalışanlar sömürülüyor, otel sahipleri bile sürdürülebilirlikten uzaklaşıyor. Turizm geliri artıyor ama kişi başına düşen harcama azalıyor. Çünkü artık gelen turist profili, daha az harcayan, kısa süreli kalan ve “uygun fiyata tatil” arayan kitlelerden oluşuyor. Lüks segment turist Türkiye’yi listeden çıkarıyor. Çünkü kalite düştü, hizmet anlayışı zayıfladı, şehirler keşmekeş içinde.

Turizm aynı zamanda bir kültür ihracıdır. Gelen turist sadece denize değil, o ülkenin insanına, mimarisine, sanatına, yemek kültürüne, müziğine dokunmak ister. Peki biz ne sunuyoruz? Her şehir aynı AVM, aynı zincir restoran, aynı kopya eğlence. Yerelliğin ruhu silinmiş. Bodrum ile Trabzon arasındaki farkı, sadece çay yerine rakı içilmesi belirliyor. Oysa turizmi kalıcı kılan, yerelin güçlü anlatımıdır.

Turizm çalışanları eğitimsiz; diller yok, rehberlik anlayışı yok. Sertifikasız rehberler, kayıt dışı taksiler, kaçak turlar çoğalıyor. Devlet sadece vergi toplamakla ilgileniyor; kalite kontrol, meslek içi eğitim, turizm etiği denetimi yapılmıyor.

Tüm bu tabloya rağmen, iktidar hâlâ reklam kampanyalarıyla sorunu örtmeye çalışıyor. Hâlbuki turist sosyal medyada her şeyi paylaşıyor. Bir yerde kazıklandığında, dolandırıldığında, kötü yemek yediğinde, kabalığa maruz kaldığında, bunu Instagram’da, TripAdvisor’da, Reddit’te yazıyor. Artık hiçbir şey saklanamıyor. Ve ne yazık ki hiçbir turizm kampanyası, kötü deneyimin izini silemiyor.

Yıl sonu geldiğinde, döviz gelirleri düşecek, cari açık büyüyecek ve “turizmde neden çuvalladık?” sorusu yine gündeme gelecek. Oysa cevap ortada: Doğayı, halkı, kültürü ve insan onurunu yok sayarak turizm yapılmaz.

Türkiye, yeniden cazip bir turizm ülkesi olmak istiyorsa önce kendi insanına saygı duymayı öğrenmeli. Yerli turist onurlandırılmadan, yabancı turiste güven verilemez. Kıyılar yağmadan kurtarılmalı, turizm sadece para değil; bir yaşam biçimi, bir kültürel buluşma olarak görülmeli.

Artık göz boyayan başarı hikayeleri yerine gerçeklerle yüzleşme zamanı. Aksi halde, elimizde kalan tek şey geçmişin turizm albümleri olacak.

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
Tüm Yorumlar (1)
  • Yunus Uslu

    Evet, bu sefer Okan bey cekici civinin taa kafasina vurdu. 70 li yillardan beri suren kalitesiz universite egitiminin ve hic olmayan halk egitiminin ve buna kalitesi hic tartisilmayan sosyal (Toplum ici ve dini muesseselerin verdigi egitimin yetersizligini eklersek) sonuc olarak ekonominin, herkesin gunu kurtarmak icin herturlu yalani ve arsizligi ve hatta terbiyesizligi bile goze alip parayi kapmak icin hic gozunu kirpmayan insanlarin merhametine kaldik gibi. Okan beyin bu yazisini bir dosyaya alip, bunu, butun egitim kurumlari, universiteler dahil, butun yoneteciler, muhtarlara kadar, butun din adamlari ve , ozellikle butun siyasi parti liderleri ile uzun bir gorusmeye baslayalim. Bu ulusal bir sorun oldu. Bizi bu hale kimler getirdi ve bu halimizden bizi kimler nasil kurtarir? Bu Ulusal sorun ulusal cozum bekliyor acilce. Bir ay kadar once yine Ha-ber.com’da saygin bir yazar bu konuyu kibarca anlatmisti birkac cumlede.

    Yanıtla
    +0
    -0


HIZLI YORUM YAP