Soru Soran Gazetecilere Gözaltı!

Soru Soran Gazetecilere Gözaltı!

ABONE OL
12:50 - 22/06/2025 12:50
Soru Soran Gazetecilere Gözaltı!
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türkiye’de gazetecilik giderek daha tehlikeli bir mesleğe dönüşüyor. Soru sormak, yorum yapmak, eleştirmek ya da tarihten bir örnek vermek bile suç unsuru sayılabiliyor. Son örnek: Fatih Altaylı. 40 yılı aşkın gazetecilik geçmişiyle Türkiye’nin en tanınan medya isimlerinden biri olan Altaylı, bir YouTube yayınında yaptığı değerlendirmeler nedeniyle gece yarısı evinden gözaltına alındı. Gerekçe ise akıl alır gibi değil: Cumhurbaşkanını tehdit.

Altaylı ne yaptı? Yayınında, halkın büyük kısmının Erdoğan’ın ömür boyu görevde kalması fikrine karşı olduğunu söyledi. Ardından tarihsel bir hatırlatma yaptı: “Bu millet padişahını boğmuş bir millettir.” Cümleyi cımbızla çek, bağlamından kopar, yorum kat ve “tehdit” damgasını yapıştır. İşte bu kadar kolay! Böylece “demokrasi” adına yeni bir kara leke daha düşürülmüş oldu.

Şunu baştan söyleyelim: Bu ülkede kimse, Cumhurbaşkanı’na yönelik bir tehditi savunmaz. Ama ortada bir tehdit yok. Varsa da kamuoyuna açıklansın, herkes görsün. Oysa yapılan şey, bir yorumun siyasi gözlükle okunarak cezaya dönüştürülmesidir. Bu hukuk değildir; bu, hukukun araçsallaştırılmasıdır.
İktidarın son yıllarda geliştirdiği en etkili yöntemlerden biri bu: Eleştirel her sözü düşmanlık, hakaret ya da tehdit olarak yorumlamak. Bu yöntemle sadece gazeteciler değil, sanatçılar, akademisyenler, hatta sosyal medyada paylaşım yapan gençler bile hedef haline getiriliyor. Amaç açık: Korku yaratmak. Konuşanı değil, konuşmayı hedef almak.

Altaylı yıllardır televizyonlarda, gazetelerde, ekranlarda düşündüğünü açık açık söyleyen bir isim. İktidar değişti, medya değişti, ama o çizgisini çok değiştirmedi. Kimi zaman sert eleştirdi, kimi zaman destekledi. Ama her zaman kendi fikrini söyledi. İşte bu, bugünkü düzenin en tahammül edemediği şey: Bağımsız durmak.

Bugünkü iktidarın aradığı gazeteci profili belli: “Reis ne derse onu tekrar eden”, eleştirmeyi değil, övmeyi meslek edinmiş bir koro. Sorularla değil, methiyelerle konuşanlar makbul. Eleştiri yapan ise ya hain ilan ediliyor ya da adliyeye çağrılıyor. Altaylı, bu düzene uymadığı için cezalandırılıyor.

Unutmayalım: Fatih Altaylı bu ülkede iktidarı da muhalefeti de çokça eleştirmiştir. Sadece Erdoğan’a değil, Kılıçdaroğlu’na, Akşener’e, Babacan’a da sert çıkışlar yapmıştır. Bu, onun tarafsız olduğunun değil, özgür bir birey olduğunun göstergesidir. Ne yazık ki, bugün bu özgür bireyler hedef tahtasına konulmuş durumda.

Bu gözaltı sadece Altaylı’ya yapılmış bir müdahale değildir. Bu, aynı zamanda Türkiye’de fikir beyan etme hakkına, eleştiri yapma kültürüne ve özgür düşünceye karşı yapılmış bir baskı girişimidir. Bu ülkede artık gazeteciler, “Acaba bunu söylersem başıma bir şey gelir mi?” diye düşünmek zorunda bırakılıyor. Oysa gazetecilik korkarak değil, cesaretle yapılır.

İktidar çevreleri, her olayda olduğu gibi burada da kamuoyunu etkilemeye çalışıyor. “Bakın tehdit etmiş”, “Devlete karşı konuşmuş” gibi manipülasyonlarla gerçeğin üzeri örtülüyor. Oysa ortada hukuki bir tehdit değil, siyasal bir rahatsızlık var. Altaylı’nın sözleri hukuken incelenmek isteniyorsa, hukuk zemininde yürüsün. Ama bu süreç bir gece operasyonuna dönüştürülüyorsa, burada hukuk değil, gözdağı vardır.

Türkiye, basın özgürlüğü sıralamalarında yıllardır dibe demir atmış durumda. Her yıl onlarca gazeteci gözaltına alınıyor, yargılanıyor, işsiz bırakılıyor. Medya büyük oranda iktidarın denetimine girmiş durumda. Bu ortamda Altaylı gibi bağımsız gazetecilerin varlığı daha da değerli hale geliyor. Ama işte o bağımsız sesler birer birer susturuluyor.

Kuşkusuz, Altaylı yalnız değil. Onunla aynı kaderi paylaşan yüzlerce gazeteci, yazar, akademisyen var. Ama bu durumun normalleşmesine izin vermemek gerek. Her gözaltı, her soruşturma, her cezalandırma, toplumu biraz daha sessizliğe alıştırıyor. “Bana bir şey olmasın” korkusuyla susan bir toplum, zamanla özgürlüklerini kaybeder.

İfade özgürlüğü, demokrasinin temel taşıdır. Eleştirinin olmadığı bir ülkede ilerleme olmaz. Gazeteci susarsa, halk da susturulur. O nedenle Altaylı’nın gözaltına alınması sadece bir hukuki mesele değil, toplumsal bir meseledir. Bu olay, sadece bir cümleden ibaret değildir. Bu olay, fikir beyan eden herkesin başına gelebilecek bir tehdittir.

Buradan yetkililere bir çağrıda bulunmak gerekir:
Eleştiriden korkmayın. Fikirle mücadele fikirle yapılır, cezayla değil. Basını düşman görmekten vazgeçin. Demokratik bir toplumda, güçlü iktidarlar eleştiriyi baskılamaz, tam aksine onunla yüzleşmeyi göze alır.

Fatih Altaylı’nın gözaltı süreci derhal hukuki sınırlar çerçevesinde, şeffaf bir şekilde yürütülmeli ve adalet duygusu zedelenmeden sonlandırılmalıdır. Aksi takdirde, bu gözaltı bir bireyin değil, tüm toplumun vicdanında mahkûm olur.

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP