SOKAK HAYVANLARI ÖLSÜN MÜ, YAŞASIN MI?

SOKAK HAYVANLARI ÖLSÜN MÜ, YAŞASIN MI?

ABONE OL
16:38 - 24/05/2024 16:38
SOKAK HAYVANLARI ÖLSÜN MÜ, YAŞASIN MI?
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Uzun süredir sokak hayvanlarıyla ilgili bir tartışma sürmekte. Bu tartışmanın odağında köpekler var. Köpeklerden sonra ikinci sırada kediler gelmekte. Sokak hayvanı deyince kuşları pek hesaba katmıyoruz nedense. Oysa köpekler, kediler gibi martılar, kargalar, güvercinler, kumrular, serçeler ve diğer kuşların da yaşam alanları yok edildi bilinçsiz kentleşme yüzünden. Ne yazık ki kedi, köpek ve birçok kuş türü kentin çöpleriyle beslenmekte.

Kentlerde, neredeyse bir karış toprak yok! Her yer betonlaşmış. Hayvanların doğal ortamları hızla yok edildi açgözlülerce. Ne yazık ki belediyeler ve hükümetler, bu konuya göz yumdular. Sanki belediyelerin tek işi, yapılaşmaymış gibi bir anlayış egemen. Bu kentleşme anlayışı, insanları doğadan hızla uzaklaştırdığı gibi hayvanların da yaşam alanlarını yok etmekte. Hayvanın olmadığı bir doğa, doğa olmaz. Bu anlayışın hem belediye yöneticilerince hem de hükümet yetkililerince benimsenmesi gerek.

Yerel yönetimler, sokak hayvanlarını konusunda göstermelik barınaklar yapmaktalar. Kedi ve köpeklerin kısırlaştırılması, aşılanması, beslenmesi konusunda ne yazık ki gerekli önlemleri almamaktalar. Sokak hayvanlarının beslenmesi, gönüllülerce yapılmakta genellikle. Kedi, köpek maması üreten bazı firmaların sokak hayvanlarının düzensiz beslenmesi için bu gönüllülerin bazılarıyla işbirliği yaptığı da söylenmekte. Aşırı beslenen hayvanlar, daha çok üremekte. Belediyeler, reklama harcadıkları paraların bir bölümüyle bu işi kökünden halledebilirler.

Ülkemizin birçok kentinde köpek ısırmasıyla ölen insanlarımız var. Yaralananlar ise epeyce çok. Köpek saldırısından kaçarken arabaların önüne atlayıp ezilen onlarca yurttaşımız bulunmakta. Üzülerek söyleyeyim ki yaşadığımız bu çağda bile Türkiye’de yılda seksene yakın insan kuduzdan yaşamanı yitirmekte. Kudurarak ölmenin toplumumuz için bir utanç olduğunu belirtmeliyim.

Başıboş köpeklerin kontrolsüz yaşaması, üremesi, çoğu zaman yeterince beslenememesi onları saldırgan yapmakta. Büyük kentlerin bazı mahallerinde insanlar, köpek korkusundan sokaklarda dolaşamamakta.

Halkımızın hayvan sevgisi tarihsel bir sürecin ürünü. Avrupa, veba salgınından neredeyse nüfusunun yarısını yitirirken Türk coğrafyasının bu salgından çok etkilenmemesi, sokak hayvanlarının varlığıyla anlatılabilir. Çünkü vebanın salgına dönüşmesinde aslı etken, fareler… Bizim sokaklarımızda kediler yaşadığından fareleri avlamışlar. Bu arada köpeklerin de aç kaldıklarında fare avladıkları bilinmekte. Avrupa’da sokakta kedi, köpek olmadığından fareler çok fazla ürediler. Bu da Avrupa sokaklarında farelerin egemenlik kurmalarına neden oldu. Bu nedenle sokaklarımızı, yaşam alanlarımızın birçoğunu bu dilsiz dostlarımızla paylaşmamız hem geleneğimiz hem de insanlık görevimiz.

Sokak hayvanlarının “uyutulma” adı altında topluca öldürülmeleri büyük yanlış. Bu, sokak hayvanları için çözüm değil. Neymiş bu “uyutulma” işi, İngiliz modeliymiş. Bırakın eski eli kanlı sömürgecilerin, yeni emperyalistlerin modellerini! Onlar, çıkarları için insana da hayvana da bitkiye de gözlerini kırpmadan kıyarlar. Tersine sorumluluğunu yerine getirememiş hükümetin ve belediyelerin beceriksizliğini örtbas etmektir böylesi bir uygulama. Beceriksiz yöneticilerin suçunun bedelini hayvanlara ödettirmek niye?

Sokak hayvanları sorununun merkezine oturtulan köpekler, doğal yaşamlarında saldırgan değil. Onları saldırganlığa iten ise insanlar… Yaşam alanları daraltılıp dar alanlara sıkıştırılan köpekler, buralarda zorunlu olarak sürüleşmekteler. Sürüleşen köpeklerin en güçlüsü ve saldırganı, sürü lideri olmakta. Sürü lideri, egemenliğini sürdürmek için de saldırmakta önüne çıkan her şeye. Bu nedenle sokak hayvanlarının üremeleri kontrol altına alınmalı. Onlar düzenli beslenmeli. Beslenemeyen hayvanın saldırganlaşması olağan bir şey.

Hayvanlar oyuncak değil. Geçici hevesle ve kendini eğlendirmek için birçok kişi, hayvan satın almakta. Bir süre sonra heves bitmekte. Ayrıca evde hayvan beslemenin getirdiği bir sorumluluk var. Üstelik evinde hayvan besleyenler, bazı konularda özveride bulunmak zorunda. Hayvanı satın almadan önce her şey güllük gülistanlık… Ancak hayvan eve girdikten sonra işler değişmekte. Birçok aile bu sorumluluğu yerine getirememekte, gereken özveride bulunamamakta. Bu nedenle ev ortamına alıştırılmış hayvanlarını sokaklara bırakan kişi sayısı her geçen gün artmakta. Bu sorunu çözmek için öncelikle evinde hayvan besleyenler kayıt altına alınmalı. Hayvanını sokağa atan kişilere gerekli yasal yaptırımlar uygulanmalı. Her aile çocuğuna, hayvanların oyuncak olmadığını anlatmalı. Hayvanların doğal ortamlarında yaşatılıp sevilmesinin olanaklı olduğu kavratılmalı. Doğal ortamında yaşayan hayvan saldırgan ve zararlı olmaz.

Belediyeler, göstermelik hayvan sevgisinden vazgeçmeli. İş yapar gibi görünmek yerine, köklü çözümleri yaşama geçirmeliler. Hem yönettikleri kentlerde yaşayan yurttaşlarımızın hem de sokaklardaki dostlarımızın yaşamlarını güvence altına almak zorundalar. Sorunlardan kaçarak kimse kendini kurtaramaz. Sokak hayvanı sorunu yıllar içinde büyüdü. Özellikle korona salgını döneminde sokak hayvanlarının sayısı olağanüstü arttı. Çünkü belediyeler salgın döneminde bu sorunu unuttu. Sorumlular unutkan olmamalı. Hiçbir sorun da ertelenmemeli.

Biz yaşamı kedimiz, köpeğimiz, börtümüz böceğimiz, kurdumuz kuşumuzla paylaşmak zorundayız. Çünkü doğanın kuralı bu. Doğa kurallarının dışına çıkmak gelecekte yaşamamak demek. Doğadaki besin zincirinin her halkası sağlam tutulmalı. Bir halka koptuğunda zincir de dağılır.

Adil Hacıömeroğlu

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.