SEVGİSİZ ANNELER, DİSİPLİNSİZ BABALAR

SEVGİSİZ ANNELER, DİSİPLİNSİZ BABALAR

ABONE OL
18:20 - 22/05/2025 18:20
SEVGİSİZ ANNELER, DİSİPLİNSİZ BABALAR
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Toplum hızla değişiyor, insan da… Toplumsal değişim; yaşantımızı, geleneklerimizi, alışkanlıklarımızı, kültürümüzü, bakış açılarımızı, beslenme biçimimizi, sorumluluklarımızı, insan ilişkilerimizi, en çok da aile yapımızı değiştirmekte. Toplumsal değişimin en çok etkilediği kesim ise çocuklar…

Toplumsal değişimin baş döndürücü olmasının birinci nedeni, ülkemizdeki hızlı ve plansız kentleşme… İkincisi ise teknolojinin, özellikle de bilişimin hızla gelişmesi ve yaşamımızı belirleyip biçimlendirmesi… Bu nedenle yaşamımızı, insanların bilinçlerinin oluşması, çocukların kişiliklerinin gelişmesi önemli ölçüde iletişim organlarının etkisiyle olmakta. Bu da aile bireyleri arasındaki ilişkileri zayıflatırken anne, baba ve çocuklar arasındaki ilişkileri koparmakta ne yazık ki. Çarpık ve plansız kentleşme ise bu kopuşu hızlandırmakta. Böylece aile içindeki ilişkiler, giderek yozlaşmakta. Bu yozlaşma hem aile hem de toplum dokusunu içten içe kemiren bir kurt gibi. Bu kurt, aile ve toplumu kemirdikçe semizleşip güçlenmekte.

Günümüzün anne ve babaları, toplumsal değişime ayak uyduruyorlar. Ayak uydururken yaşamımızda olması gereken birçok değeri, ev içindeki sorumluluklarını ve görevlerini terk etmekteler. Çünkü teknoloji, özellikle de sanal dünya hangi yaşta olursa olsun kişiyi tutsaklaştırmakta. Bu tutsaklık, birçok duygunun, alışkanlığın, sorumluluğun önüne geçmekte.

Teknolojiyi insan yönetirse çok yararlı bir şey; ancak teknoloji ve sanal dünya, insanı yönetirse burada büyük tehlike ortaya çıkıyor. Nedense günümüzde insanların çoğunu, teknoloji ve sosyal medya yönetmekte.

Çarpık kentleşmenin, sanal dünyanın egemenliğindeki birçok anne, ne yazık ki annelik sorumluluklarını zaman zaman unutmakta. Teknolojik bağımlılık, anne-çocuk ilişkilerini mekanikleştirmekte. Mekanikleşen ilişki, insan duygusunu giderek yok ediyor. Bu da çocukların en çok gereksinim duyduğu anne sevgisinden yoksun bırakıyor. Bu sevgiyle kişilik kazanır, insan olur çocuk. Anne sevgisinin yerini dolduracak hiçbir şey yok yeryüzünde. Bu nedenle kişi, hangi ortamda ve koşullarda yaşarsa yaşasın anne sevgisine muhtaç. İnsan yaşlansa da annesinin çocuğudur. Bu nedenle anne sevgisine gereksinim duyar.

Bir anne izlediği televizyon dizisini, sanal dünyada zaman geçirmeyi, alışveriş alışkanlığını çocuğundan üstün tutmamalı. Çocuklara verimli, yararlı, onun duygusal ortamını varsıllaştırıcı bir zamanı ayırmak zorunda. En önemlisi de çocukların sordukları her soruyu içtenlikle ve doğru olarak yanıtlamalı. Çocukların bazı soruları anne ya da babaya mantıksız gelebilir. Ancak çocuk, bu soruyu soruyorsa onun için önemli. Bu nedenle sorunun niteliği ne olursa olsun yanıtlanmalı. Bu, çocuğa verilen değeri gösterir.

Kimi anneler, çocuğuna sevgisini ona aldığı üst başla gösterir. Hiçbir giysi, oyuncak ya da ünlü bir aşevinde karın doyurmak; annenin içten bir dokunuşunun, sıcak bir sözünün, sevgi dolu bakışının yerini tutamaz. İnsan, duygusal bir varlık… İçindeki duyguyu yok ettiğinizde insan kalmaz, tinsiz bir eğin kalır ortada. Kişinin duygusal varlığını yok saymak, insanı yok saymaktır. Bu nedenle çocuklar, doğdukları günden başlayarak duygusal besine gereksinim duyarlar. Çocukların olgunlaşıp büyümesine, kişilik gelişimine en çok etki eden onların duygusal evreni değil mi?

Son yıllarda babalar, sorumluluk ve görevlerinden uzaklaşmaktalar. Baba, ev de hem otorite hem de merhametin, güvenin temsilcisi. Otorite, evde disiplini sağlar. Disiplin olmayan bir evde sorumluluk duygusu giderek yok olur. Kimse görevini yapmaz böyle olunca. Evde bir başıbozukluk söz konusu olur bu durumda. Başıbozukluk, içsel çatışmaları yaratır. Sosyal medya dünyası babaları da tutsaklaştırmakta. Ayrıca yozlaşan kent kültürü, geçim zorlukları, toplumsal çürüme, sosyal kokuşma onları çoğu zaman çaresiz bırakmakta. Toplumsal baskılar, sosyal medya etkisi onu etkiliyor. Bu nedenle çocuklarına ayırması gereken zamanı, sosyal medyada harcamakta. Çocuk, babasıyla söyleşme ve verimli zaman geçirme, onu örnek alma olanağı bulamadığından kişiliğini geliştirip özgüvenini oluşturamıyor.

Baba, aynı zamanda evdeki kişilerin sırtını dayayacağı bir ulu dağ. O ulu dağ, güvenin temeli. Eşler evlendiklerinde nikâh memurunun son tümcesi: “Sizi karı koca ilan ediyorum.” değil mi? “Koca” sözcüğüyle anlatılan koca dağdır. “Karı” sözüyle de o koca dağın başındaki “kar” anlatılır. “Karı” sözcüğünün kökü, “kar”. “Kar” aklığı, temizliği, sevgiyi, güzelliği simgeler. Kar, hiç erimeden ancak koca dağın başında bulunur. Koca dağ olmayınca ne kar kalır ne de güven. Bu nedenle dağın suları, selleri, canlılığı için kara; karın da yaşaması, dağın karı olarak kalması için dağa gereksinimi var. Bu gerçek, iyice bilinip içselleştirilmeli. Karsız dağ, dağsız kar olmaz. Çocuk da dağın bağrında büyüyen, karın sevgi sularıyla boy atan fidanlar değil mi?

Adil Hacıömeroğlu

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP