ORUÇ

ABONE OL
23:38 - 14/03/2023 23:38
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Ramazan ayı yaklaşıyor. Esnaf, dernekler, dini kuruluşlar imsakiye dağıtmaya başlayacaklardır. İmsakiyeler bu sene de birbirini tutmayacaktır. Her cemaat farklılığını ortaya koyacak ve kendi imsakiyesinde belirtilen zamanların doğru zamanlar olduğunu hararetle savunacaktır. Müslümanlar da tabiatıyla bu tartışmanın dışında kalmayacaktır. İftar sofralarında dünya Müslümanlarının durumları değil de; kimin imsakiyesinin doğru olduğu tartışılacaktır. Sinekli seccade…

Ben bu yazımda Almanya’da oruç tutacak olan Müslümanların elinden tutmaya çalışacağım. Oruç tutmak için sağlıklı olduğu halde hasta olduğunu doktoruna söyleyerek hiçbir Müslümanın rapor almaması gerektiğinin altını çizeceğim. Oruç tutmak için yalan söyleyerek rapor almanın kul hakkı olduğuna vurgu yapacağım. İbadetlerin sağlıklı olmasının, bireylerin kendilerini ikna etmeleriyle doğru orantılı olacağını yazacağım. Oruç ayı gelmeden önce Müslümanlara ulaşmaya çalışmamın sebebi budur. Yazdıklarımı sakin bir şekilde düşünenler olacaktır elbet. Ben onları selamlıyorum. Yazdıklarımdan dolayı bana kızanlar da olacaktır. Geçtiğimiz senelerde olduğu gibi beni itham edenler de olacaktır. Ben onları da selamlıyorum.

UZUN GÜNLERİ OLAN COĞRAFYALARDA ORUÇ

Allah her şeyi bir ölçü dâhilinde yaratmıştır. “Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık” (Kamer suresi, 49) Allah kurduğu bu düzenin bozulmasını istemiyor. Bunun için yaratıklarının içinden insanoğluna farklı bir statü veriyor. İnsanoğlu akıllıdır, zekidir, yetkileri ve sorumlulukları vardır.

Yaratıcı insanoğluna bir de yol haritası vermiştir (Kur’an). Allah, insanoğlu Kendisiyle devamlı irtibat halinde olsun ki, ölçü bozulmasın istemektedir.  Namaz, oruç, hac gibi ibadetlerle insan Yaratıcısıyla istenilen irtibatı kuracaktır. Bu ibadetler eğitim amaçlıdır. Müslüman bu ibadetleri yaparak kendisini eğitecektir. Bu ibadetleri yaptı diye Müslüman Cennet’e konulmaz. Müslümanı bildiğimiz günlük ibadetler değil, dünyanın imarı ve insanlığın barışı için yaptıkları Cennet’e taşıyacaktır.

Bu ibadetlerin genel çerçevesi yol haritasında çizilmiştir. Ancak, yol haritasını tam olarak anlayabilmek için haritanın çizildiği o bölge; o bölge insanının kültürü, anlayışı, yaşam şartları, coğrafi konumları, yaşam standartları iyice analiz edilmelidir, anlaşılmalıdır.

Müslüman birey, bu çerçeve içinde kalarak kendi hareket kabiliyetlerini geliştirecektir. Herkes gücü nispetinde görevlerini yerine getirecektir, kimseye gücünün üstünde yük yüklenmeyecektir ve bireyler kendileriyle ilgili kararları kendileri verecektir. Buyruk böyledir. Allah aklını kiraya verenleri sevmez. “Allah hiçbir nefse gücünün yeteceğinden öte yük yüklemez. Herkesin kazandığı hayır kendisine, yaptığı kötülüğün zararı yine kendisinedir. ” (Bakara Sûresi 2/286)

Oruç ibadeti de eğitim amaçlı ibadetlerden biridir. Nasıl icra edileceği ile ilgili çerçeve bilgiler, yol haritasında mevcuttur: Hitap Kur’an’ın indiği zamandaki bölge insanınadır, bölge insanının anlayabileceği şekilde kolay bir hitaptır. Bu açıklama Kur’an’ın açıklamasıdır. Oruç ibadetinin zamanı ve süresi yol haritasında açıklanmıştır, bu süre içinde nelerin yapılamayacağı da açıklanmıştır.

Oruç ibadetinin ifadeye konulduğu bölgede (Hicaz) yaşayan insanlar yol haritasında çizildiği gibi oruçlarını tutacaklardır. Çizgiler oldukça belirgindir, nettir: Evin dışındaki varlıklar çıplak gözle birbirlerinden seçilinceye kadar yenilecek ve içilecek, cinsel ilişkiye girilebilecek (sahur), varlıkların seçilmesinin zorlaşmaya başlandığı zaman gelince de yeme içme ve cinsel ilişki yasağı kalkacaktır (iftar). Kur’an’ın bölge insanına verdiği teknik bilgi aynen böyledir.

Hicaz bölgesinin dışında kalan Müslümanlar, bilhassa gece ve gündüzü birbirine eşit olmayan bölgede yaşayan Müslümanlar, kendi şartlarını göz önünde bulundurarak oruca başlama zamanlarını kendileri belirleyeceklerdir. Süre zaten bellidir. Bu çalışmaya içtihad denir: Yol haritası Müslümanların elindedir. Nereye gidileceği de bellidir. Allah’ın rızası kazanılacaktır. Hicaz bölgesini esas alarak kendilerinin yaşadıkları bölgelerle ilgili kararları verebilecek  bilgiler ve donanımlar Müslümanların fıtratlarında mevcuttur.

UZUN GÜNLERDE ORUÇ NASIL TUTULUR

Kur’an’ın indiği yerde gece ile gündüz arasındaki fark oldukça azdır. Orası Ekvator bölgesidir. Kur’an o bölgede inmiş ve o bölge insanına hitap etmiştir. O insanların zaman birimi güneş ve aydır. Kur’an buna rağmen o insanlara, oruca başlama zamanı(imsak) olarak güneşin doğuşunu, bitiş zamanı(iftar) olarak da güneşin batışını esas alacaksınız dememiştir. Güneşle ilişkili ifadeler yoruma açık ifadelerdir.

Eski ilmihal kitaplarında zaman tespiti için, ağaçların gölgesi iki misliyken gibi ibareler kullanılırdı. Bu ifadeler yöre insanlarının günlük yaşamları ile ilgili ifadelerdir.  Müslümanların kolayca konuya hakimiyeti sağlanmak istenmiştir.

Güneşin doğmadığı, geç battığı veya hiç doğmadığı-batmadığı yerlerle ise Allah detay vermemiştir. Ölçüyü koymuş ve o bölgelerdeki kararları Müslümanlara bırakmıştır.

Bu belirsizlikten dolayı, Allah oraları unutmuştur diyemeyiz. Allah o insanlara zulmetmek için detay vermemiştir de diyemeyiz. O coğrafyada yaşayan Müslümanlara oruç farz değildir de diyemeyiz.

Allah zulmetmekten beridir. Allah, o bölge insanlarının hür iradeleriyle karar vermelerini (içtihad) uygun görmüştür diyebiliriz: Çünkü, Allah insan sağlığına zararlı olan bir ibadeti farz kılmaz. Böyle yapması zulüm olur. Allah kullarının üzerine gücü yetmeyeceği bir yükü de yüklemez. Çerçeve bellidir.

Müslüman akıl, bu çerçevenin içinde kalarak o bölge insanının ihtiyacı olan çözümü üretecektir (içtihad). Akıl böyle zamanlarda gereklidir. “Aklınızı çalıştırmazsanız sizi pislik içinde bırakırım.” (Yunus 10/100)

Almanya Müslümanları ne yapacaklardır

Almanya’nın coğrafi şartları ve iş durumunu göz önünde bulundurarak Almanya’da yaşayan Müslüman bireyler oruç ibadetlerinin zamanını ve süresini kendileri tespit edeceklerdir. Bu yönteme takdir yöntemi denir.

Bu konuda; Süleyman Ateş, Mehmet Said Hatipoğlu, Muhammed Hamidullah, Hayrettin Karaman gibi İslâm âlimleri görüş belirtmişlerdir: “Gece ile gündüz arasındaki farkın fazla olduğu bölgelerde “takdir yöntemi” ile oruç tutulabilir demişlerdir.

Müslümanların takdir ederek oruç tutacakları bölgelerden biri de Almanya‘dır. Bilhassa yaz aylarında Almanya ‘da oruç zamanı yaklaşık 20 saate kadar uzayabilmektedir. İnsan sağlığı açısından, bu zaman çok uzundur. Oruç ibadetinin farz kılınma sebeplerinden biri de insan sağlığını düzene koymaktır, bozmak değildir. Oruç tutsun diye, Müslümanlar telafisi mümkün olmayan hastalıklara maruz bırakılmamalıdır.

Takdir konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın fetvası şöyledir

“Normal vakitlerin oluşmadığı dönemlerde namaz ve oruç vakitleri hususunda takdir yöntemine başvurulması kaçınılmazdır. Bazı hadislerde de ifade edildiği gibi vakitlerin oluşmadığı yerlerde “takdir yöntemi” ile ibadet edilmesinde dinen bir sakınca yoktur. Fakat İslam Dini’nin birlik beraberlik ve kardeşliğe verdiği önem gereği bu bölgelerde uygulanacak olan takdir yönteminde belli bir birliğin sağlanması gerekmektedir. Bu birlik de ancak ilgili tarafların bir araya gelerek meseleyi görüşmeleri ve ortak bir karara varmalarıyla mümkün olacaktır. Diyanet İşleri Başkanlığı bu birliğin sağlanabilmesi için öteden beri gayretlerini sürdürmektedir.“ (Tarih: 10-11/06/2009 Din İşleri Yüksek Kurulu Kararı)

Kur’an Mekke’de inmeye başlamış ve Medine’de tamamlanmıştır. Arapların anlayacağı dille inmiştir. Oruç Medine’de farz kılınmıştır ve Medine’nin coğrafi şartları ibadet zamanlarında esas alınmıştır.

Dünyanın diğer bölgelerinde aynı coğrafi şartlar geçerli değildir. Altı ay gece altı ay gündüz olan yerler var. Bu bölgelerde yaşayan Müslümanlar var. Onlar “Takdir” ederek oruçlarını tutabilirler,  namazlarını kılabilirler. Güneş batmıyor diye 20 saat oruca mahkûm edilemeyecekleri gibi, vakit girmiyor diye namazı ve orucu terk etmeleri de istenemez. Takdir ederek ibadet zamanlarını belirleyebilirler. Takdir edecekleri zaman biriminin Medine’nin zaman birimi olması daha uygundur.

Oruca başlama zamanı

Orucu farz kılan Allah, oruca ne zaman başlanması ve ne zaman sonlandırılması gerektiğini de açıklamıştır. Bu bilgiler yol haritasında mevcuttur. Kur’an’ın buyruğu açıktır: ”Fecir vakti sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın.” (5)

Ayetten anlaşılacağı üzere, güneşin doğmasına yakın zamana kadar yiyip içilebilir, yani 30 dakika, 45 dakika öncesine kadar. Bu uygulama ayetin ruhuna uygundur. Bu konuda Peygamberimiz ’in uygulaması da var. Hz. Ömer, Huzeyfe, İb. Abbas, Talk İb. Ali, Ata İb. Ebî Rabah, Ameş, Ali İb. Ebû Talip gibi sahâbelerden gelen rivayetler de var:

Huzeyfe şöyle der:

”Sabah oluncaya kadar Resûlullah ile beraber yiyip içtik ki, güneş henüz doğmamıştı.” (4)  Bu hadise göre, oruca başlama vakti, sabahleyin yolların dağların, tepelerin belli olacağı zamandır. Yani çıplak gözle eşyaların birbirinden seçildiği zamandır.

Zirr b. Hubeyş’ten:

“Sahur yemeğini yiyip mescide gittim. Giderken, Huzeyfe’nin evine uğradım. Bir deve sağmamı emretti, sağdım. Sütü pişirmemi emretti, pişirdim, sonra; “iç” dedi. Ben oruç. tutmak istiyorum” dedim. “Ben de istiyorum.” dedi. Yedik, içtik sonra mescide geldik, hemen namaza başlanıldı.”

Zir b. Hubeyş devam ediyor:“Huzeyfe’ye bu durumu sordum. O da bana “Resûlullah bana böyle yap dedi” veya “ben Resûlullah’la böyle yaptım” dedi. “Sabahtan sonra mı?” dedim. “Evet, sabahtan sonra, ancak güneş henüz doğmamıştı” dedi. (Ateş c.1. s.312- 315)

Ebû Davud’un hadîsi de bu görüşün delilleri arasındadır:

“Biriniz su ve yemek kabı elinde iken ezanı işitirse ihtiyacı kadar yiyip içsin” (Musned: II-423- Ebu Davud c. 2, s.258, h. 2350)

İbnü’l-Münzîr’in rivayetine göre;

Hz. Ali sabah namazını kıldıktan sonra; “Şu an beyaz ipliğin siyah iplikten ayrıldığı andır” demiştir.( Ateş . c.1s. 312- 315)

İçtihad yapmak farzdır

Oruç ibadetinin zamanının tespiti ve süresi ile ilgili çalışmalar yapılmasını Kur’an teşvik etmiştir. Gece ile gündüzün eşit olmadığı yerlerde Müslümanlar  şartları göz önüne alarak ve çerçeve içinde kalarak içtihadlar yapma serbestisine sahiptir:

“Dinlenesiniz diye geceyi sizin için yaratan O’dur. Gündüzü de aydınlatıcı yapmıştır. Dinleyen bir toplum için bunda âyetler vardır. (Yunus 10/67)

“Görmediler mi; dinlensinler diye geceyi yarattık. Gündüzü de aydınlatıcı yaptık. İnanan bir toplum için bunda göstergeler vardır.” (Neml 27/86)

“Dinlenesiniz diye geceyi sizin için yaratan Allah’tır. Gündüzü de aydınlatıcı yapmıştır. Allah insanlara gerçekten çok ikram eder ama insanların çoğu şükretmezler.” (Mü’min 40/61)

Gece, dinlenme; gündüz ise çalışıp kazanma zamanıdır. İlgili âyetlerden biri şöyledir: Dinlenesiniz diye geceyi sizin için yaratan odur. Gündüzü de aydınlatıcı yapmıştır. Dinleyen bir toplum için bunda âyetler vardır. (Yunus 10/67)

Gündüz, yaşama zamanıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Gündüzü yaşama zamanı yaptık.” (Nebe’ 78/11)

Güneşe ve duhâsına, onu takip ettiğinde aya, güneşin duhâsını gösterdiğinde gündüze, güneşin duhâsını örttüğünde geceye, (yemin olsun) (Şems 91/1-4)

Ayetlerden anlaşıldığına göre. Gece istirahat zamanı, gündüz çalışma zamanıdır. Gece ile gündüz arasındaki fazlalıktan dolayı iş zamanı ile ibadet zamanını, istirahat zamanını saatle tespit etmek gerekiyor.

Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır bu ayetleri şu şekilde açıklamıştır

„Duhâ ile ışık arasındaki temel fark ısıdır. Bu sebeple gece ile gündüz arasında ısı farkı olur. Beyaz gecelerde gökyüzünde dolaşan güneş ışık verir ama ısısı gündüz gibi hissedilmez. Aydınlatan şeyin güneş değil de gündüzün kendisi olması, güneşi gündüzün göstergesi olmaktan çıkarır ve güneşsiz gündüzlerin olabileceğini gösterir. Nitekim Arapçada gündüze nehar denir ve aydınlığın yayıldığı vakit, diye tanımlanır.  İnsanların yaşadığı en kuzey yer olan Tromso’da güneşin doğmadığı günlerde, güneşten gelen ışınlarla çevre aydınlanmakta ve gündüz oluşmaktadır. Güneşin hiç batmadığı Haziran ayında Tromso’da gündüz kısa kollu gömlekle dolaşırken gece, pantolonun altına içlik, kalın çorap, yün kazak, ceket, kaban ve başlık giyilir.

Ekvatorda güneş ışınları, dünyanın eksenine sürekli 90 derecelik bir açıyla geldiği için o bölgede gece ile gündüz hemen hemen eşit olur. Yazın gece ile gündüz kutup noktalarında da eşittir. Buralarda aydınlığın sürekli olması ve gecenin göstergesinin kaldırılmış bulunması sebebiyle gece ile gündüzden birini diğerinden uzun saymanın delili olmaz. Bu eşitlik, güneşin batmadığı salât dönencesi boyunca devam eder. Diğer enlemlerde güneş ışınlarının geliş açısı gece ve gündüzün uzunluklarını değiştirir. Kışın salât dönencesinden sonra günün uzunluğu, ışığın o bölgeye gelişine bağlı olarak değişir.“( www.suleymaniyevakfi.org)

Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır, “Norveç’te yaptığı tespit ve gözlemlerle, insanların burada 13 saatten fazla oruç tutamayacaklarını tespit ettiklerini söylüyor.

Molla Hüsrev’in de fetvası böyledir: Gündüzleri 24 saatten daha uzun yerlerde, mesela altı ay gündüz olan yerlerde, oruca saat ile başlanır ve saat ile bozulur. Gündüzü böyle uzun olmayan, vakitleri normal teşekkül eden, yani gündüzleri 24 saatten az olan bir şehirdeki Müslümanların zamanına uyularak oruç tutulur. (Dürer*)

Prof.Dr. Mehmet Said Hatipoğlu, bu konuda şöyle der: “Bu gibi bölgelerde Mekke’nin ve Medine’nin zaman ölçüleri esas alınarak, ibadet zamanları belirlenmelidir.” Prof.Dr.Hayri Kırbaşoğlu da bu tespite katılır.**

Sonuç

Bu açıklamalardan sonra biz de deriz ki, Almanya’da oruç; Mekke ve Medine’deki (Hicaz) oruca başlama ve orucu açma zamanları esas alınarak tutulmalıdır.

Almanya gece ve gündüzün 12 saat olmadığı coğrafyadaki ülkelerdendir. Gündüzü 20 saate kadar uzanır. Yukarıda yapılan açıklamaları göz önüne alırsak, Almanya’da sahur ve iftar zamanı güneşin doğuşu ve batışıyla değil, saatle tespit edilmelidir. 13 saat uygun olan süredir. Bu tespit hem Bayındır ve hem de Hatipoğlu ve Kırbaşoğlu’nun görüşlerine uygundur. Dürer sahibi Molla Hüsrev de aynı kanaattedir.

20 saate yaklaşan bir süre oruçlu olmak, oruç ibadetinin ruhuna uygun değildir. Oruç ibadetinin süresi 20 saat olduğu zaman, oruç faydalı değil, zararlı olmaya başlar. Günde en az iki litre su alması gereken vücut 20 saat susuz kalırsa sağlık sorunları başlayabilir. Bu durum beyin kanamalarına, kalp krizlerine sebep olabilir.

Dini cemaatlerimiz, Ramazan ayında toplayacakları zekât ve fitre konusunda harcadıkları mesai kadar, veya o çalışmaların yarısı kadar üyelerinin ibadetleriyle ilgili kolaylıklar üzerinde de mesai harcasalar, hem cemaatin sıkıntısını giderecekler, hem de istedikleri meblağı yine de toplamış olacaklardır.

“Allah, her kimi doğru yola erdirmek isterse, onun gönlünü İslâm’a açar…” (Enam;6/125)

…………………………………………………………

(1) Bakara suresi 3

(2) Bakara suresi / 184-185

(3) Bakara suresi / 187

(4) Süleyman Ateş, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, İstanbul,1988.1. cilt 312- 315.

(5) Bakara 187

* Dürer, Molla Hüsrev’in eseridir. Hanefi Fıkhına göre yazılmıştır. 1460 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından şeyhülislamlığa tayin edilmiştir. Molla Hüsrev, yirmi sene boyuncu bu görevi yürütmüştür. Fatih Sultan Mehmet Molla Hüsrev için ‘Zamanımızın Ebu Hanife’sidir.’ diyerek sevgisini belirtmiştir. Eserinin tam adı: Dürerü’l-Hukkâm Fî Şerhi Gureri’l-Ahkâm, Musannıfı : Muhammed Bin Ferâmûz.

**Daha geniş bilgi için, Uzun günlerde oruç; Musa Carullah Bigiyev, İz Yayıncılık, İst.2009).

 

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.