YENİ CHP, NEREYE?

ABONE OL
18:57 - 01/10/2020 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

CHP’nin yenileşmesi her cumhuriyetçinin yürekten istediği bir şey. Zaten altı oktan birisi olan devrimcilik ilkesi de olumlu yönde değişmeyi, çağcıl gelişmeleri yakalamayı anlatır. Ancak yenileşme ve değişim partinin kökeninin, kuruluş amacının inkârına yol açmamalı. Temel felsefeye aykırı bir değişimin ilericilik değil de gericilik olduğunu söylemek gerek.

CHP’nin seçim bildirgesini okumadan önce umut doluydum gelecekle ilgili; ancak okuyunca umutsuzluğumun arttığını söylemeliyim. Uzun süre bu eleştirileri ne zaman yazayım diye düşündüm. Nasıl olsa seçim sonrası herkes bir şeyler yazacak, konuşacak. Bir de bazı parti yöneticilerinin, CHP’nin anlayışına ters açıklamaları üst üste gelince dostça eleştirinin zamanının geldiğini düşündüm. Gerçekçi, Atatürkçü bir aydın sorumluluğuyla “Dost acı söyler.” atasözünün öğütlediği açık yüreklilikle seçim öncesi yazmaya karar verdim. Belki “Yeni CHP” yönetimi, bu eleştirilerimizi bir uyarı kabul edip özeleştiri yaparak yanlıştan döner diye umuyoruz.

“Türkiye’de artış gösteren Amerikan karşıtlığını dengelemek için Türkiye ile ABD arasında öğrenci, iş adamı, yerel yöneticilerin değişimi, ortak kültürel ve sanatsal etkinlikler düzenlenmesi gibi toplumsal güven artırıcı önlemleri hayata geçireceğiz. (Bildirge, sayfa 126)” Bu satırları görünce gözlerime inanamadım. Dünyada emperyalizme karşı ilk kurtuluş mücadelesini vererek tüm mazlum uluslara yol gösterici olmuş Atatürk’ün partisinin böylesi bir görüşe yer vermesi inanılır gibi değil. Aslında CHP’nin ne yapması gerektiği bu satırlarda var. İlk bölümdeki tespit CHP’nin nasıl bir siyaset izlemesi gerektiğini apaçık ortaya koymakta. Son yıllarda ülkemizdeki ABD karşıtlığının arttığı doğrudur. Çünkü Ortadoğu’daki kan gölünün nedeni ABD’dir. Petrol uğruna insanlar boğazlanmakta, ülkeler yok edilmekte, halklar bölünüp düşman yapılmakta. Bölgedeki tüm gerici, feodal, çağdışı yapılar Amerika tarafından desteklenip palazlandırılmakta. İlericilik adına da ne varsa yine küresel sermaye tarafından yok edilmekte. Yine ülkemizi yıllardır kana bulayan terör örgütü de ABD’ce kollanıp korunmakta. Amerika denetimindeki Irak’ın kuzeyini üs edinen PKK, ülkemize rahatça saldırılar düzenliyor. Ayrıca ülkemizdeki sömürü çarkının arkasında da bu küresel gücün olduğu bilinmektedir. Eğer, ülke topraklarımızda özgürce istediğimiz ürünü yetiştiremiyorsak bunun nedeni, küresel sermayenin yaptırımlarıdır. İşte, bütün bu sorunların sorumlusunun ABD olduğunu halkımız görmekte ve bilmektedir. Siyasetçilerin de bunu görüp bilmesi gerek. Demek ki ülkemizde doğru ve halkı kucaklayacak siyaset yapmak için ABD karşıtı ve antiemperyalist bir yol izlemek gerekir. Tersi bir durum emperyalist tahakküme, dayatmaya boyun eğmektir.

“CHP’nin resmi kuruluşu 9 Eylül 1923 olmasına karşın kökleri, örgütlenmesi, siyasal etkinlikleri Sivas Kongresi’ne dayanmaktadır. Yani Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, türlü adlarla kurulan ulusal cemiyetlerin birleşmesiyle oluşmuştur. Bunun yeri de Sivas Kongresi’dir. İşte, CHP’nin çıkış noktası burasıdır. Bu nedenle ulusun birliğini temsil eder. Buna da “Müdafaa-i Hukuk ruhu” denir. Müdafaa-i Hukuk’un varisi olmak, Misak-ı Milli’nin koruyucusu olmak demektir. CHP’den de tersi bir tutum beklemek olanaksızdır.

CHP’yi kuran Mustafa Kemal ve arkadaşları, Türkiye’nin kurtuluşunu, kuruluşunu, modernleşmesini, gelişmesini de sağlayan kadrodur. CHP, ülkemizin emperyalist işgalden kurtarılması için örgütlenmiş siyasal bir oluşumdur. Kurtuluş Savaşı’na siyasal önderlik yapmıştır. Dünyanın ilk kurtuluş mücadelesini başarıyla sonuçlandırmıştır. Bu özelliğiyle de antiemperyalisttir; çünkü tarihinin ona yüklediği görev budur.

Genellikle partiler demokratik düzene geçildiğinde ya da meşrutiyet dönemlerinde kurulurlar. CHP ise bir kurtuluşu ve kuruluşu sağlamak için örgütlenmiş bir siyasal partidir. Yani başka siyasal partilerin de faaliyet gösterebilecekleri yaşamsal alanları oluşturmak için kurulmuştur. Bu niteliğiyle yalnız ülkemizde değil, dünyada da siyasal partiler arasında farklılık göstermektedir. Bu farklılığı birçok kişi ve kurumun anlayıp kavraması çok zordur.” * 2009’da bunları yazmışım. Bildirge’deki anlayışın bu satırlarla ne kadar çeliştiği apaçık.
“Etkin bir üyesi olduğumuz NATO ile ilişkilerimizi güçlendirerek sürdüreceğiz. NATO’nun caydırıcı bir güç olarak barış ve istikrarın korunmasına ilişkin görevini etkili bir şekilde yerine getirmesini ve günümüz koşullarında NATO’nun konumunun uluslararası barış ve güvenliği koruma yönüne daha fazla ağırlık verilerek yeniden belirlenmesini destekleyeceğiz. (Bildirge, sf. 126)” Bu satırlar, Atatürk’ün kurduğu bir partinin politikası olabilir mi? Burada açık açık geri kalmış ülkelere yönelik NATO (ABD) saldırılarına, işgallerine destek verileceği söylenmekte. Irak ve Afganistan gibi son derece kötü örnekler önümüzdeyken yeni işgalleri desteklemek yanlıştır. Bu işgal hareketlerinde Türkiye ezilen halkların yanında olursa kendi çıkarlarını koruyabilir. Yarın bu NATO müdahalelerinin türlü gerekçelerle ülkemize yönelmeyeceğini kim garanti edebilir?

Balkan ve Sadabat paktlarının kurulmasına öncülük eden Atatürk, bölgemizin barış içinde yaşamasına önem vermişti. Ayrıca devrimlerle komşularımıza örnek olduk. Emperyalizm bölgedeki çağcıl gelişmelerin önündeki en büyük engeldir. Ülkeler üzerindeki etkisini sürdürmek için feodal derebeylere, etnik milliyetçilere ve din sömürüsüyle yaşamını sürdüren baronlara dayanmakta küresel egemenler. CHP, emperyalist etkiye karşı çıkarken feodal zihniyetin de tasfiyesi için mücadele etmelidir. Bu, onun tarihsel görevidir.

“Atatürk İlkelerinin ve Cumhuriyet’in bekçisi değilim, olmak da istemiyorum.” Bu sözler bir CHP genel başkan yardımcısına ait. Sormak lazım kendisine; “Peki, siz neyin bekçisisiniz?” Yoruma fazla gerek var mı?

Ankara milletvekili adayının şu açıklamaları ise ibret vericidir: “Şu anda toplumu kültür ve inanç konusunda besleyecek bu damardan yoksunuz. Onun için de bu tür kurumlara ihtiyaç var, yeniden kurulması için gerekli hazırlıkların yapılması gerekir. Tekke ve zaviyeler, çağdaş kurumlar olarak tekrar benimsetilmeli. ‘Bunlar irtica yuvaları!’ Yok, öyle bir şey. Tam tersine kültür yuvaları.” Bu görüşler CHP’nin anlayışına, Cumhuriyet’imizin kuruluş ilkelerine ne derece uygundur? Toplumun gelişmesini çağdışı, feodal kurumlarla sağlamak olanaklı mıdır? Dinsel anlayışı topluma egemen kılmak CHP’nin görevi midir? Zaten bu işi yapan yeterince parti var ve yenilere (taklitçilere) gerek de yok.

Son günlerde kaset skandalları gündeme damgasını vurmuş durumda. Hedefteki partinin genel başkanı Bahçeli, bütün olanlardan okyanus ötesindeki cemaat liderini sorumlu tutarak eleştiriyor. Ancak ne yazık ki cemaat liderinin savunucuları da yeni CHP’nin yöneticileri oluyor. “CHP Parti Meclisi (PM) üyesi ve din sosyologu Dr. Muhammed Çakmak, Gülen’e yönelik suçlamaları büyük bir ahlaksızlık olarak değerlendirdi.” Bu kişinin daha önce de cemaat lideriyle ilgili övgü dolu sözleri tepki toplamıştı halktan. Ancak parti yönetimi, bu tepkileri görmezden gelerek milletvekili listesinde yer vermişti bu kişiye. Yani ödüllendirmişti. Ödülü alınca da benzer açıklamaları yapması doğal.

Bu açıklamalar sağdan gelen, CHP’yi bilmeyenlerden geliyor derken yıllarca sol partilerde politika yapan bir genel başkan yardımcısının benzer açıklamaları işin tuzu, biberi oldu. “Olayın dışında olan kişilerin gelip bu konuya alet edilmesi çok yanlış. Siyasetçinin biraz daha çaplı olması lazım. Niye kendi meselene başkasını alet ediyorsun ki? Fethullah Gülen, eğitim konusunda bu ülkeye uluslararası alanda katkı vermiş bir isim. Bu yüzden bu olaylarda kendisinin işin içine çekilmesini son derece yanlış buluyorum.” Erdoğan Toprak’ın bu sözleri, yeni CHP’nin anlayışını ortaya koymakta.

Yeni CHP cemaat ve tarikat liderlerine hoş görünerek başarılı olacağını düşünüyorsa yanılmaktadır. CHP’nin kuruluş misyonu, Türkiye’yi modernleştirmektir. Bu da feodal düzenin temsilcisi olan bu yapılanmaların ortadan kaldırılmasıyla olur.

Şu unutulmamalıdır ki ülkemizdeki Ortaçağ’dan kalma feodal yapılanmalarının en büyük destekçisi ABD’dir. Çünkü özgür bireylerin oluşması feodal kalıntılarla engellenmekte. Özgür bireylerin olmadığı bir yerde demokrasi olur mu? Ortaçağ kurumlarında kul olan kişiden yurttaş olur mu? Dogmatizme teslim olan bir ülkede bilim gelişir mi?

Umarım, Yeni CHP yönetimi bu hatalı yoldan döner, kuruluş ve varoluş felsefesine uygun davranır.

*CHP’NİN 86. KURULUŞ YILDÖNÜMÜ, http://adiladalet.blogspot.com/2009/10/chpnin-86-kurulus-yildonumu.html)

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.