TIKANMIŞLIKTAN KURTULAMAYAN TURİZM GERÇEĞİ

ABONE OL
19:03 - 01/10/2020 19:03
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Dünyada klasik müziğin adını yaşatan,ona saygınlık kazandıran ve MOZART gibi bir dahinin hala ölmediğine yaşadığına inananların ülkesi Avusturya’da (Viyana) ”Kammeri musikki” kültür ve sanat festivaline katılmak için gittiğimde, Avusturya’da yapılan ve yapılacak olan sanatsal etkinliklerin dışında, kültürel ve turizm etkinliklerini de izleme fırsatı buldum.

Özellikle 12-14 Şubat 2010 tarihleri arasında yapılacak olan ”kültür ve turizm günleri” konulu bir toplantıyada katıldım,15 farklı ülkenin katılacağı bu önemli Turizm etkinliğinde Türkiye nasıl bir proğram yapıyor merak ettim,ama ne yazıkki bu merakımı giderecek detaylı bir bilgiye ulaşamadım. 3000 m2,kapalı alanda yapılacak olan fuar için, Avusturya (SPO-ÖVP) milletvekilleri şimdiden çok yönlü bir çalışma içindeler. Dünyanın en kapsamlı kültür ve turizm günlerinin gerçekleştirildiği fuarda, her dilden tercüman görev alacak, konserler halk oyunları tiyatro gösterileri ile dünya kültürü ve turizmini, burada yaklaşık 15 ülke insanı paylaşacak. Aklıma gelen ve yanıt arayan soruda acaba Türkiye burada nerede duracak?

TUİK-açıkladığı verilere göre, 2009 yılında Türkiye’de turizm gelirlerinin 9.6 oranında düştüğünü verdi. Bakan Ertuğrul Günay hala gelecek yılda Türkiye’ye 40 milyon turist geleceğini söylüyor. Son iki yılda Türk Turizmi belkide bu güne kadar tarihinde en kötü dönemi yaşadı, özellikle tüm dünyada yaşanan küresel krizin etkileri çok farklı yansıdı turizme, daha önce kış Turizmine açık olan bir çok tesis, kapılarını bu iki yılda tamamiyle kapattı.

İnanç etkileşimin çok daha farklı biçimde kendini gösterdiği Türkiye’de, yabancının Türkiye’ye bakışını farklı ülkelere talebin artmasıyla gösterdi, ama bu gerçekler kimsenin umurunda değildi. Özellikle Antalya-Alanya bölgesine gelen yabancıların çok daha aşağı sosyal kesimi teşkil etmesinden dolayı yaptıkları harcamalar etkili olmadı. Turizmi sadece otellerle sınırlı tutmamak gerek, asıl beklenti içinde olanlarsa esnaflardı, hava alanından alınıp otele yerleştirilenler dönünceye kadar otel dışına çıkmadığı gibi, kişisel harcamalarda bulunarak turizme para bırakmıyorlardı. Devlet her şeye rağmen tüm olumsuzluklara aldırmadan turizm gelirlerinden payını almakta acımasızdı. Hala bana inandırıcılığı olmayan bu talihsiz açıklamalara inanmak saflık olurdu diyorum, neydi bunun adı, ”Bu yıl Türkiye’ye 40 milyon turist gelecek” bunu söylüyordu Bakan.

Türkiye siyasal tıkanmanın kaynayan bir yaranın sıkıntıların çarkların ortasından kurtulmaya çalışırken, siz ülkeye 40 milyon turist gelecek diyorsunuz. Batı’dan uzaklaşan Ortadoğu’ya bakan bir siyaset anlayışı içinde olan bir Türkiye. Batı senin Başbakanın ” AB bir hıristiyanlar birliği kuruluşudur .Türkiye’nin bu birliğin içinde yeri yoktur” diye açıklamalarda bulundu, ”Türkiye Batı’ya samimi değil ,ılımlı islam modelinin çok daha yaygınlaştığı bir Türkiye bana huzur vermiyor” diyor.
İtalya, İspanya, Yunanistan, Tunus, Rusya, Fransa, Mısır, Danimarka, Almanya, Belçika, Avusturya, Rusya, Norveç, İsviçre, İngiltere,
bizden çok daha gelişmiş durumdalar.

(DTÖ) Dünya Turizm Örgütü bile 2009 yılında dünya turizmi yüzde 7 geriledi diye açıkladı.Tüm bu olumsuzluklara rağmen Mısır bu değerlerden etkilenmemiş görüntüsü verip, Mısırı çok cazip gösterip turist çekmeyi başarıyor. Güney Kore 29 milyar Dolar yatırıp yine bu fırsatı çok iyi kullandı, peki Türkiye ne yaptı dersiniz? Hala siyasal çalkantılar içinden çıkamayan, 30 milyondan fazla insanı açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan ülkede, siz 5 milyon dolar harcayarak bir kişi adına ceza evi yapıyorsunuz, her gün 3 binden fazla insanın doğduğu ülkede ve son yılda tüm harcamalarında yüzde 48 küçülmek zorunda kalan vatandaşın tatil yapma hakkı bile yok bu ülkede, verilere baktığınızda yurtdışından gelen turist sayısında yabancı turist sayısının çok altında kalmış Türk tatilci sayısı, özellikle bayram ve yılbaşı tatillerinde Türkler genellikle Türkiye’yi tercih etselerde, çok daha cazip şartlardaki küçük otelleri tercih edip harcama yapmadan üç yada beş gün kalıyorlar, bu sayılarda çok farklı abartılıp gösteriliyor, yani turist sayımızda artış var diyoruz ama bunun ekonomik getirisi yansımaları işletmecilere olumlu biçimde dönmüyor nedense. (SAYD) göre gelen turist çok ama bıraktığı para az diyor.Bu üzerinde durulması gereken ciddi bir konu bana göre.

Bakıyorsunuz Dünyada en çok hangi ülkeler Turist çekiyor,Fransa ilk sırada yer alıyor son yıllardaki farklılığıyla 82 milyon,İspanya 60 milyon, bu gün İspanya’da her bir İspanyol Turizm elcisi gibi görevli sayıyor kendini.İtalya 44 milyon,Türkiye 28-2 milyon,Türkiye adına bu sayı küçümsenecek bir sayı değil elbette,ama bu gün Fransa’da gelirin tümü çok iyi dağılıyor ülkede,ama Türkiye’de nedense payın büyüğünü Bakanlık alıyor acımadan,fakat asıl gerçekler topluma yansımıyor nedense.(WTO) bu açıklamaları verirken her zaman Fransa’nın üstünlüğü kendini gösteriyor,ama Türkiye hala yaz turizmini geçemiyor bir türlü.Yine kongre turizmi,ve özellikle 2010 Dünya kültürüne başkanlık edecek olan Türkiye, bu şansını uluslararası kültür turizmi olarakta tanıtımda çok iyi kullanmalı.
Türkiye bu yıl (2010) da 36 ülkede 142 fuara katılacak. Özellikle Almanya’da yapılacak olan Magdeburg, Stuttgart, Düsseldorf, Dresden, Hamburg ve Berlin Turizm fuarları çok önemli fuarlar, geçen yıllarda Türkiye bu fuarlara katıldı ama nedense etkin olamadı, dilerim bu yıl özellikle 10-14 Ocak Hamburg ve 30 Ocak 2 şubat Berlin Turizm fuarları çok önemli fuarlar, dilerim bu önemli fuarlarda Türkiye bu yıl daha farklı gösterir kendisini. Ama Viyana’daki bahsettiğim ”Kültür ve Turizm Günlerinde” yapılacak Türk günü etkinliklerinde hala belirgin bir çalışma yok, bu önemli festivale iki aydan az bir zaman kalmış olmasına rağmen.

Dilerim Türkiye’nin her şeyi çok bildiğini sanan editörleri Frankfurt Kitap fuarında bile bu başarıyı gösteremedi. Burada yapılan bir uluslararası kitap fuarı, ama gelen bir başka ülkenin temsilcileri kendi kültürünün tanıtımında Turizm değerlerininde yansımalarını çok iyi gösterdiler.Biz ne yaptık sadece açtığımız standı kapıda gelenlere gösterdik bekledik gelenleri buyur ettik, başka ne yaptık sadece gelenlere güldük hoş geldiniz dedik, akşama kadar bunu yaptık bir an önce akşam olsunda otelimize dönelim çok yorulduk dinlenelim diye düşündük. Bakanlığa sorduğunuzda ”Turizm harcamalarımız kısıtlı yetişmiyor” diye yanıt alırsınız, ama yaptığı harcamaları sormak istediğinizde yanıt alamazsınız. Açılımdan bahseden ve karışan bir ülkede , demokraside bu paylaşım yoksa siz buna nasıl demokrasi dersiniz acaba?

Kış turizmine hala verilen gösterilen bir açılım yok, sağlık turizmide yine öyle, Türkiye kaplıcaları ve termalleriyle ünlü, ama dünyalı bizi sadece Antalya ve deniziyle tanıyor. Antalya’da yapılan altın portakal ve Adana’da yapılan altın koza film festivalleri bile çok iyi değerlendirilse, kısa sürelide olsa Türkiye’nin tanıtılmasında çok önemli oluşumlardır. Pamukkale, İzmir, Muğla Marmaris, Bodrum, unutulmamalı. Yılardır Uluslararası festivallere katılmaktayım, çalışmalarımın dışında Türkiye’nin tanıtılmasında özellikle Kültürel ve Turizm değerleri noktasında kendi çalışmalarımla topladığım bilgilerle faydalı olmaya çalışıyorum. Özellikle Antalya-Alanya, yine Adana ve Altın Koza festivallerinin tanıtım faaliyetlerinde bulunmak için, 2005 yılından beri elimde tanıtım dosyası çalmadığım kapı kalmadı, belediye başkanlarıyla nedense bir türlü görüşemedim çok önemli çalışmaları olduğundan!!!,v e yüzlerce kez fax çektim, mektup yazdım, ama ne hikmetse bana yanıt verme lütfunda bile bulunmadılar. Bana bir kez olsun merak edipte nasıl bir çalışma diye bakma nezaketini bile göstermediler.

Ülke tanıtımında bulunmak milli bir görevdir, bu güne kadar hep bu inançla çalışmalarımı sürdürdüm, 2010-2014 yılları arasında 28 ülkede uluslararası kültür ve sanat festivallerinde etkinliklerinde Türkiye’yi temsil edeceğim. Turizm bakanlığı hala bana bu konuda destek olmak adına bir yaklaşım göstermedi. Gittiğim ülkelerde sanat çalışmalarımın dışında, Türkiye’nin özellikle Turizm güzelliklerini anlatmak için çok çaba gösteriyorum.Turizm Türkiye’de sadece deniz olmadığını
anlatmaya çalışıyorum. Bana ”sizin otelleriniz çok güzel ama hizmette yemeklerde bir çok şeyde samimi değilsiniz” diyorlar,
görüntü olarak verilenler uygulamada yansıtılmıyor. Biz hala yatak sayımızı artırmak adına durmadan otel yapıyoruz, ama turiste bunu yansıtmak adına inandırıcı olamıyoruz, aslında Türkiye Bakanın verdiği 40 milyon turist bekliyoruz derken, birazda buraya bakmalı, yetişmiş bilgili turizm temsilcileri ile sürekli çalışmalar izlenmeli, ama hala rasyonal bir çalışma yok, biz tüm kurumlar olarak her şeyi çok farklı gösteriyoruz, Turizm’de çağ atladık, bu yıl rekor düzeyde gelen turist sayısı var, yataklarımız dolu, sürekli çok yıldızlı tesislerimiz açılıyor, bu sektöre umut bağlamış yatırımcılarımız fazla, yabancı yatırımcılarda Türkiye’de otel açma yarışı içindeler, ama nedense bunca abartılan Turizm gelirlerinden toplumsal kalkınmaya yansımaları nerede? İşte bunun yanıtını kim bilir ne zaman kim verecek bilmiyorum.Türkiye siyasal tıkanmada olduğu gibi, en önemli gelir kaynağı olan Turizm’de de bir gün tıkanmanın tam ortasında kalacak, şayet rasyonal ciddi önlemler alınmassa. TUİK’in açıkladığı gibi bu gün 9,6 gerileyen Turizm gelirleri, yarın çok daha gerilerde seyreder. Türkiye’de Turizm bitme noktasına gelir tıkanırsa bunun sorumlusu olarak kimse ortada kalmaz, bundan ülke çok ciddi anlamda zarar görecektir,çok geçmeden tüm turizm kurumları, Bakanlık ciddi anlamda çalışmalar yapmalı.

Bakan gelecek yıl Türkiye’de turist sayısında rekor düzeyde artış olacak diyor, bunu neye dayanarak söylüyor o da bilmiyor aslında. Ve şimdi de Türkiye İtalya’dan ”Noel Baba’nın” kemiklerini istiyor, ”Noel baba bizim bize ait verin onun kemiklerini diyor”. Yaptığımız uğraştığımız işe bakın, bundan sonra Türkiye’de turizm nasıl tekrar değer kazanır, ülkeye nasıl turist gelir, sadece belli ülkelerin değil onunda dışında tüm dünyanın Türkiye’ye bakışını nasıl sağlarız bunun politikaları yapılmıyor.

Son derece devasa tesisler açmak sorunu çözer mi? Bir turizm politikamız bile yok, her yıl oluşturulacak sürekli toplantılarla zarar görmüş işletmelerin sahipleriyle biraraya gelip sıkıntıları paylaşılmalı, ama yapılmayan o kadar çok şey varki, birde en yetkili ağızdan talihsiz açıklamalar yapılması, turizme nasıl bir bakışımız olduğunu resimliyor bana göre.

Bu vesileyle tüm güzel okurlarıma yeni bir yılda, sağlıklı, huzurlu, sevgi dolu güzel bir yıl geçirmelerini diliyorum.

Prof. Dr. Levent Seçer

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.