SEVGİDEN BAHSEDEBİLMEK ÖLÜMDEN KORKMADAN…

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Yine zifiri karanlıklar prensiyle buluşuyor düşüncelerim. Alaca karanlıklar diyarında gezintiye çıkıyoruz…”derdin ne? Paylaş benimle”diyor… Söyleyemiyorum. Kilit vuruluyor dilime. Yüreğim darmadağın resimler birer birer kopuyor. Bir yangın oluyor tüm umutlarım ve yakıp geçiyor. İçimde sakladığım çocuksu düşlerim yavaş yavaş yok oluyor. Rüzgârına bırakıyorum kendimi. Ne kanadım var, ne de biraz olsun uçacak gücüm. Adıyorum yollarına kendimi, anlıyorum… Her gece, bir rüya gibi, bir zorunluluk gibi ona geliyorum, anlamıyor.

Yanıyorum an be an, güllerim kanıyor, güçsüzüm, yinede var hala kendimi uçurumlardan atacak, yinede onsuzda olsa yaşayacak cesaretim. Biliyorum değmez artık hiçbir şeye, vakit artık çok geç, geriye dönmeye bile yok zaman, ama o bilmiyor. Şimdi suskun dualarım var, cevapsız kalan. Bir de, yitik düşlerimin eşiğinde, yangınlardan arta kalan hayali resimlerim var, yüreğimin duvarlarına yapıştırmaya çalıştığım. Onu geceler boyu özlemekten başka bir şey gelmiyor elimden. Ve gündüzlerim, yangın akşamlarından kalan küllerini savurmakla geçiyor. Benim için artık hayat bu, yoksul, yetim, öksüz kalmış duygu dünyam. Yangınlarla geçip gidiyor geçliğim, bitiriyorum zamanı sensiz biliyorum. Yağan her yağmurda, soyunuyorum geçmişimi üzerimden. Takınıp özlemini her damlada, içime dolan toprak kokusunu nefesidir diye soluyorum, anlamazlıktan geliyor. Yeniden çimleniyor içimde bir tohum, yırtılıyor kabuğu. Başka bir bahçede, adını bile bilmediğim çiçek oluyorum. Yağmurda yıkanan sokaklar gibi temizleniyor içim. Her damlada çöküyor tortusu acıların ve ben, yokluğunu unutuyorum. İnce bir keman teli titriyor içimde, her yağmurda ve sevgisiyle, ama o bunu bilmiyor nağmesinde son durağım olan gözlerini, içimde çiçekler açtıran ellerini buluyorum. Her yağmurda âşık oluyorum yeni baştan yine ona. Ama o yağmurlar artık yağmıyor, istese de başka yüzler göstermiyor yelkovanım. Pili bitiyor saatimin, duruyor tüm zamanlar ve ben, baştan aşağı ”o” oluyorum.

Hızlanıyor içimdeki değirmenlerin çarkı, başım dönüyor, silkeleniyor bedenim. Adını bile bilmediğim rüzgârlarda savruluyorum. Dinmesin istiyorum her şeye rağmen karanlık ve akşamları yıkayan yağmur. Çünkü ben her yağmurda ”0” oluyorum. Sonra gecenin bir yarısında Freud geliyor yanı başıma.”Akılsal hastalıkların tamamı duygusal noksanlıktan kaynaklanır”diye fısıldıyor ”Çıldırıyormuyum” diye soruyorum ”Hayır” diyor.”Sen duygusal acı çekenler diyarına aitsin, akıl hastalığın bundan”notunu düşüyor beynime. Budist rahipler bakıyor ansızın pencereden,”Tek gerçek: burada olan, seninle onun arasında meydana gelendir. Yalnızca tatlı bir düş olan yarın için yaşarsan, gerçekleşmemiş bir düşe sahip olursun. Geçmişin ise tek değeri vardır, o da şu anda seni oluşturmuştur ”yazıyorlar buğulu cama.” Bunun anlamı ne? ”diye soruyorum. ”Ona söyle anlar anlamazsa boş ver” diyorlar, alaycı bakışlarla. Yunan şair Nikos bakıyor yüzüme, duvardaki resimden.”Fırçanda var boyan da! Cennetin resmini yapıp onunla içine girmek için ne bekliyorsun”diye haykırıyor.”Tualimizi kaybettik”diyorum ağlıyorum! Adasında özgürlüğün tadını doyasıya çıkaran Robinson Crusoe beliriveriyor kapıda.”Dinle evlat” diyor.”Özgürüm amaözgürlüğün bedelini de insanlardan yalıtılmış olarak ödüyorum. Senin gönlünde özgür, ama sen de Aşk’tan yalıtılmış olarak ödüyorsun bedelini. Yaralarını sarmanın zamanı gelmedi mi”diyor bilge bir edayla.”Ne yapmam gerek’ diyorum, kayboluyor… Zifiri karanlıklar Prensesiyle vedalaşıyor düşüncelerim. ”Bana söyleyeceğin bir şey yok mu?” diyor susuyorum. Karanlıkta kaybolurken sadece şu sözler dökülüyor dilimden.”Ne saçmalar yazmışım, herkes okuyup gülecek. Ne yazık ki bir kişi hiç gülmeden ölecek!”…Çünkü yaşadığımız bu acımasız zaman. Karanlıkların ortasında, yaşamla ölüm korkusunu aynı anda yaşatıyor insana.
Keşke hep sevgiden yaşamaktan bahsedebilseydik. Ölümden korkmadan…

Prof. Dr. Levent Seçer

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.