REFAH OLMADAN DEMOKRASİ OLUR MU?

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Merkezi Londra’da bulunan uluslararası düşünce kuruluşu Legatum Institute tarafından yapılan yüz on ülkenin yer aldığı refah listesinde Türkiye ortalamada sekseninci sırada yer aldı. Her gün televizyonlarda pembe tablolar çizen hükümet yetkililerimiz, bu araştırma karşısında sessiz. Legatum Institute, listeyi ekonomi, fırsat eşitliği ve girişimcilik, yönetim, eğitim, sağlık, kişisel ve ulusal güvenlik, kişisel özgürlük, sosyal sermaye kriterlerini dikkate alarak hazırladı. Legatum, ülkeleri bu sekiz kategorinin her biri için ayrı ayrı değerlendirip sıraladı. Kategoriler sıralamasındaki yerimizse daha da ilginç.
Devlet kurumlarında güvende elli birinci sıradayız. AKP hükümetinin yerden yere vurduğu devlet kurumlarından yargıya güvende yirmi üçüncü, orduya güvende ise yirmi dokuzuncu sıradayız. İktidar partisinin tüm eleştiri ve karalama kampanyalarına karşın yine de bu iki kuruma güven çok fazla sarsılmamış.

Fırsat eşitliği ve girişimcilikte elli üçüncü sıradayız. Bu ülkemizde fırsat eşitliğinin olmadığının bir kanıtı. Zenginleşmenin, iş kurmanın iktidar yanlısı olmakla eşdeğer olduğu bir ülkede bundan iyisi de beklenmez zaten. Çok partili yaşama geçtiğimizden bu yana yerden pıtrak gibi biten “yetenekli(!)” zenginlerimizin neredeyse tamamına yakını iktidar gücünü arkasına alanlardan çıkıyor. Son yıllarda ise bu durum daha da belirgin hale geldi. İşte, biz de demokrasinin(?) en çok bu yönünü seviyoruz. Nasıl olsa bir gün ben de iktidar yanlısı olurum, benim partim kazanır düşüncesiyle sıramızı bekleyip fırsat kollamaktayız.
Sağlıkta elli yedinciyiz. Bu hiç de şaşırtıcı değil. Gelir dağılımının son derece adaletsiz, sosyal güvencenin yetersiz olduğu ülkemizde sağlık alanındaki hızlı özelleşme dikkat çekici. Özel sektöre terk edilen sağlık sistemi, cebinde parası olanların hizmetine amade.

Eğitim alanında ise ortalamanın gerisinde, seksen ikinciyiz. Yani dünya ülkeleri arasında alt sıralarda. Eğitimi, kendi ideolojik, siyasal hedefleri için düşünüp planlayan; ülke çıkarlarını, çağdaş gelişmeleri ıskalayan, böylesine yaşamsal bir alanı cemaatlere terk eden bir ülkenin bu durumu şaşırtıcı olmasa gerek. Eğitim, ülkelerin kalkınmasında, modernleşmesinde, çağdaş ölçüleri yakalamasında, kulun birey haline gelmesinde en önemli güçtür. Biz, bu gücü cemaatlerin ve ideolojik siyasetin emrine sokarsak dünyada lider ülke olmamız da olanaksız hale gelir.

Kişisel ve ulusal güvenlikte seksen üçüncüyüz. Yani ülkemizde yaşayan kişiler kendilerini güvende hissetmiyor, kişisel ve ulusal güvenliklerini tehlikede görüyorlar. Bu içler acısıdır. Kendi güvenliğini tehlikede gören kişi, umutsuzluğa kapılır. Umutsuz ve güvensiz kişi, kendi güvenliğini kendisi sağlamaya kalkışır ki bu son derece olumsuz sonuçlara yol açar.

Kişisel özgürlükte doksan beş, sosyal sermayede ise yüz sekizinciyiz. Her geçen gün kişisel özgürlüklerin kısıtlandığı, muhalif söylemlerin baskı altına alındığı, basının tek sesli duruma getirildiği, eleştiri ve ifade hakkının gasp edildiği bir ülke durumuna gelmekteyiz. İktidarı eleştirenlerin, haksız uygulamalarına karşı çıkanların hapishanelere doldurulduğu bir ülkenin sıralamadaki bu derecesi şaşırtıcı değil. Hükümet yetkililerinin hakkını arayan, derdini dile getiren yurttaşlara karşı davranışları ise kabul edilemez düzeydedir. Yurttaşı azarlamayı, kovmayı, ona hakaret etmeyi marifet sayanlarca yönetilmekteyiz.

Sosyal sermayedeki rekorumuzsa ülkemiz gerçeklerinin aynası. Sosyal devletin ortadan kalktığının bir göstergesi. Kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyet’imizin ne hale getirildiğini bize en iyi anlatan veri bu işte. Sosyal devletin, sadakacıların insafına terk edilmesi bu acıklı durumu yaratmış. Sosyal devlet, ihtiyaç sahiplerine belli kriterlere, yasalara göre yardım edip sahip çıkar. Sadaka ise tamamen kişilerin vicdanına, keyfine bağlı bir yardım mekanizması. Hele bu sadaka dağıtımını, cemaatlerin inisiyatifine bırakmak son derece yanlış. Bu durum, toplumun ayrışmasına, bireyin kişi ve cemaatler karşısında boynu bükük kalmasına neden olur.

Refah listesinde Cezayir, Ürdün, Endonezya Türkiye’nin üstünde. Alttakiler mi? Bilmem söylememe gerek var mı? Onları da siz tahmin edin.

Fırsat eşitliğinin, kişisel özgürlüğün, sosyal devletin olmadığı; eğitim, sağlık, güvenlik hizmetlerinin yetersiz olduğu bir yerde demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla düzgün bir biçimde işlediği söylenebilir mi?

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.