ÖNCE ERKEKSİZ EVLER

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Doğu Karadeniz’de kışlar iç kısımlara gidildikçe sertleşir. Hava sıcaklıkları sıfırın altına çok az düşer. Kar yağışı, deniz kıyısından uzaklaştıkça artar. Dağlar yükseldikçe yerdeki kar çoğalır.

Kar ne kadar yağarsa yağsın karasal iklimin görüldüğü yerlerde olduğu gibi buz olup aylarca yerde kalmaz. Sıkı bir lodos ya da kıble esince kar eriyiverir.

Çocukluğumda kar çok yağardı. Yollar kesilirdi. Yol dediğim de patikalar. Yalnızca insanların yürümesi içindir bu yollar. Yollar elbirliğiyle açılır. Komşular birlik olur, kışa karşı savaşıma girişir. Evleri aşağıda olanlar yukarıya doğru güçlükle çıkarken tepede bulunanlar daha kolay aşağıya inerlerdi. Her iki yönden gelenler soğuğa aldırmadan karı yararak yol açarlar kendilerine. Sununda ortada buluşulur. Buna yol vurmak, denir. Yol açılınca dinlenip soluklanmak zamanı gelmiştir artık. Yakın olan bir evde toplanarak çay içilip ocak başında ısınılır. Bir süre dinlendikten sonra diğer komşulara yardım için kollar sıvanır.

Yol vurma işi bittikten sonra, yani ulaşım sağlanınca kar silme işine sıra gelir. Bazen kar bir metreyi bulurdu. Yaşlı evlerin çatıları karın ağırlığına dayanamazdı çoğu zaman. Çatılar, çökme tehlikesi ile karşı karşıya kalırdı. Kar silme işine ivedi olarak girişilmesinin birinci nedeni buydu.

İkinci nedense çatıdan sarkan buzların oluşmasını engellemek. Çok sert olan bu sarkıt buzlardan çocuklar kılıç yaparak savaş oyunu oynarlardı kendi aralarında. Kimi zaman da bu sarkıt buz parçaları çatılardan insanların başına düşerek yaralanmalara neden olurdu. Bu nedenlerle ivedilikle çatıdaki karların kürenmesi gerek. Bunun için gönüllü komşular küreklere yapışır. Genellikle gençlerden oluşur bu özverili komşular. Tabi, iş bilir, yaşlıların kılavuzluğunda yapılır bu iş. Çünkü çatıda yürümek beceri, dikkat ve deneyim ister. Acemi biri, çatıdan düşerek istenmeyen sonuçlara yol açabilir.

Kar silme işine önce erkeksiz evlerden başlanır. Evin erkeği ölmüşse ve evde yetimler varsa öncelik bu ailenindir. Ardından erkeği gurbette ya da askerde olan evlere sıra gelir. Sonrasında diğer evlerin çatılarındaki kar kürenirdi.

Çatılardaki karlar kürendikten sonra herkes gönül rahatlığıyla aşhananın (Şimdilerde şömine diyorlar buna.) başındaki yerini alırdı. Eğer karınlar açsa yeni pişmiş mısır ekmeğinin içine tereyağı ve peynir konularak çay eşliğinde yenir. Yemeğin ardından çaylar keyifle yudumlanırken pilekide patatesler pişerdi korlanmış ateşte. Ev sahibi; fındık, ceviz ve patlamış mısır ve kış meyveleriyle konuklarına ziyafet çekerdi.

Önce erkesiz evlerin çatısındaki karları silen ruhu nerelerde bıraktık. Güçsüze sahip çıkan Karadeniz’in bıçkın delikanlılarına ne oldu. Komşuya yardım etmeyi ibadet sayan inancımıza ne oldu? İnancı ruhtan, yaşamsal gereksinimlerden kopararak biçimsel zorunluluk durumuna getirenler, bu ulusa nasıl bir kötülük yaptıklarının farkındalar mı?

Çocukluğumda şimdikine göre daha korunaksın bir evde büyüdüm. Çoğu zaman soğuk rüzgârları evin içinde hissederdik, ama üşümezdik, hem de hiç. Kızaran ellerimiz, moraran burnumuz, buz kesen ayaklarımıza karşın üşümezdik. Sıcak komşuların, aile bireylerinin dostluk sobasında ısınırdık. İnsanda üşüme, yalnızlık ve dostların olmayışıyla başlar. Giderekte donar bir yerlerimiz, çözülmemek üzere.

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.