ÖLDÜRÜCÜ KİMLİKLER

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Kimlik bölünmez, yarısı, üçte biri veya daha başka parçalar halinde analize edilemez.

[Amin Maalouf]
 
1976 yılında Lübnan’ı terk ettim. Fransa’ya yerleştim. O günden beri defalarca sorulan soruya alışamadım. Kendimi Fransız mı yoksa Lübnanlı mı hissediyorum? Vereceğim tek cevap yalan olurdu. Beni ben yapan özellikler iki ülke arasında, iki veya üç dil ve bir o kadar kültürel geleneklerin izlerini taşıyorum. Sabırla Lübnan’da doğduğumu ve yirmi yedi yaşıma kadar orada yaşadığımı söylüyorum. Anadilim Arapça, dünya klasiklerini ilk defa Arapça tercümelerini okudum. Çocukluğumu geçirdiğim Lübnan’ın dağlarında köyümde yaşadıklarımı sonra romanlarımda kaynak olarak kullandım. Atalarımın yaşadığı yer ve anıları nasıl unutabilirdim? Diğer taraftan otuz iki yıldır Fransa’da yaşıyorum. Suyunu, şarabını içiyorum. Eski taşlarına elimle dokunuyorum. Kitaplarımı onun dilinde yazıyorum. Hiçbir zaman Fransa benim için yabancı bir ülke olmayacaktır. Öyleyse kendinizi yarı Lübnanlı yarı Fransız olarak hissediyorsunuz? Asla diyorum, kimlik bölünmez, parçalara ayrılıp analize edilmez, diyorum. Tek kimliğim var. Bu kimliğin içinde çeşitli elementler bana ait. Bu özellikler beni başka insanlardan ayırır. Benzerim yoktur. Bazen uzun uzun açıkladıktan sonra, ellerini omuzuma koyarak, dostça bir davranış göstererek haklısınız, ama gerçekten, içten kendinizi ne olarak hissediyorsunuz, diye soruyorlar. Eskiden gülerdim. Bu gün artık gülmüyorum. Çünkü bu soruyu çok tehlikeli buluyorum.”
Bu nedenle Amin Maalouf bu tehlikeyi anlatmak için Öldürücü Kimlikler kitabını yazıyor. Kendini Türk mü alman mı hissediyorsun, diye soranlar ne fanatik ne de ırkçı insanlar. Senin ve benim gibi, normal dediğimiz kişiler. İşte bu kimlik sorununun tehlikeli boyutlara ulaştığını gösteriyor. Kimlik çok çeşitli özellikleri taşıyor. Bireysel, kişisel, ulusal ve kültürel kimlikler. Tek bir kimliğe indirgemek, bir insana ait diğer değerleri yok saymaktır. Hiç durmadan öteki yaratmaktır. Biz Almanya’da göçmen olarak bu kitapta kendimize ait çok benzerlikler buluyoruz. Bir insanı tek kimlikle zincirlerken, tarihte çok kötü katliamlar yapıldı.
Bu kitabı okuyunca beni rahatsız eden şeyleri daha iyi anladım. Alman pasaportlu (mit deutschem Pass) derken, ne demek istediklerini, biliyorlar mı, acaba diye düşünüyorum. Kimlik kâğıt değerine indirgeniyor. İkinci sınıf alman vatandaşı oluşturuluyor. Bu tutumundan dolayı Almanya çok iyi yetişmiş ikinci nesil Türk gençlerini kaybediyor.
Almanya’ya evlilik durumu ile 30.000 almanca bilmeyen gelin, damat 2009 yılında gelirken, 40.000 çoğu Türk kökenli alman vatandaşı Türkiye’ye göç etmiş.
Politikacılar sağlıklı evlilik olmadığını bile bile gelinlerin Almanya’ya getirilmesinde kolaylıklar istiyorlar. Hâlbuki burada yetişmiş iyi birer meslek edinmiş olan gençlerimizin burada mutlu olması ve kalmaları için hiçbir şey yapılmamaktadır. Bir eyalet bakanı, bir futbol oyuncusu ve bir parti genel başkanı yapmakla bu problem çözülmez. Çocuklarımızın okullarda başarısının bu durumla doğrudan ilişkisi vardır.
Bir tek Yahudi kimliğine indirgemenin ne felâketler getirdiğini yakın tarih olduğu için biliyoruz. Ama dünyanın her tarafında tehlike çanları çalıyor.
Almanya’ya gelmeden önce (1970) ben bir anne, bir öğretmen ve bir insan iken, burada yalnız Türk olduğumu öğrendim. Küreselleşme denen bu son yıllarda yalnız Müslüman olduğumuzu öğretiyorlar.
Küreselleşme Amerikalılaştırma ise İngilizce dünya dili olarak hükmediyor. Birçok dil ve kültür yok olma durumunda. Yeryüzünde yok olan bitki ve hayvan türleri bizi nasıl üzüyorsa, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan dil ve kültürler için de aynı hassasiyeti göstermeliyiz.
Eurovision şarkı yarışmasında kendi anadili ile şarkı söyleyen ülke oldu mu?
“Sorun Batı’nın ve Avrupa’nın teknoloji ve ekonomisiyle Dünya’ya egemen olmasından sonra gelişen üstünlük duygusudur. Bu duygu, Batı’nın Doğu ile ilişkililerini olumsuz etkilerken, Doğulu Türkler de bu sağlıksız gelişmeden kendi paylarına düşeni almışlardır.” Dünya’da hükmedenler var, bir de bir kenara sıkıştırılan ülkeler var. Eşit paylaşım olmadan huzur bulamayacağımız ortada. Medeniyet dünyada bir toplamdır ve evrenseldir. Bir kültür ötekinden daha üstün değildir. Johann Wolfgang von Goethe Diwan’ını Arap ve fars yazarlarının divanını okumadan yazmamıştır. Haçlı seferlerinde birçok ilim ve bilim eserleri Avrupa’ya taşınmış ve geliştirilmiştir. Bir bütün iken bir tek Müslüman kimliğine indirgemekle insanları kâtil yaptıklarını söylerken bağırmak istiyorum, diyor Amin Maalouf.
Dünya’yı idare eden büyük güçler yalnız kendilerini beğenmeyi bırakmalıdırlar.
İnsanların bir araya getirdiği topluluklar aşağı görülür, var olmalarını tehlikede hissederlerse, bu toplumlarda en kötü şeyi yapmaya hak kazandığını düşünen ve protestlerini gösteren kişiler, katiller çıkacaktır.
 
Tüm çoğunlukta olanları, göçmenleri veya azınlık olarak herkesi, yani tüm dünya vatandaşlarını kimlik üzerinde tekrar düşünmeye çağıran Amin Maalouf’a ben de hak veriyorum. Ancak böyle öldürücü düşüncelere engel olabiliriz.
“Her insan en az bir kez doğar. Onlardan küçük bir bölümü yabancı toplum ve kültürleri tanıyıp, tanıtarak ikinci kez doğar…” [Sirinivias, Hindistan]
Hoşça kalın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen
 
 
Kaynaklar:
Amin Maalouf, Mörderische Identitäten, Edition Suhrkamp, 2000
ISBN 978-3-518-12159-7
Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği, Remzi Kitabevi, 4.Basım, 1996
ISBN 975-14-0504-1

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.