”KÜRT SORUNU” MU, ”TERÖR SORUNU” MU?

ABONE OL
18:51 - 01/10/2020 18:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Yaklaşık otuz yıldır süren bölücü terörü adlandırma konusundaki farklılıkların nedeni nedir? Otuz yıldır yaşadığımız bu olayı farklı adlandırmak, konunun değişik biçimlerde algılanmasından doğmakta.
12 Eylül’den sonra ülkemizde etnik ayrımcılık ve mezhep farklılıkları temelinde siyaset yapma anlayışı topluma adeta dikte edildi. Küreselleşmeci merkezler ulus devletleri yıkma amacına ulaşmak için etnik ve dinsel kimliklerin ortaya çıkmasını, dillendirilmesini, siyasal araç olarak kullanılmasını desteklediler. Yeni liberalizmin vahşi ekonomik sömürünü sürdürmek ve dünyanın doğal kaynaklarını yağmalamak için ülkeleri, bölünebilecek en küçük parçalara ayırmak gerekliydi. Bu nedenle de alt kimlikleri olabildiğince kaşımak için özel çalışmalar yapıldı. Sınıf mücadelesinin ulusu birleştirici gücü de böylece zayıflatılıp ortadan kaldırıldı. Küreselleşmeci liberalleri en çok rahatsız eden ezilen sınıfların hak aramasıydı. Çünkü etnik kökeni, inancı ne olursa olsun emekçiler kendi sınıf çıkarları için birleşiyorlardı. Birleşen emekçi sınıflar, ülkelerini emperyalist saldırılara karşı korumaktaydılar. Tarih, emekçilerin direniş destanlarıyla doludur. İşte, alt kimlik siyasetiyle yok edilmek istenen ulusal bütünlüktür.

Ülkemizdeki bölücü sorunu, ezilen ulusun savaşıymış gibi göstermek yanlıştır ve BOP’ çulara hizmet eder. Dünyadaki sömürge ülkelerden hiçbiri, sömürücü ülkenin parlamentolarına temsilciler gönderip merkezi yönetime katılmaz. Kısacası, İngiliz meclisinde Hintlilere, Pakistanlılara, Aborjinlere, Kanadalılara rastlanmaz. Oysa TBMM’de Türkiye’nin her kesiminden insanlar temsil edilir. Bakan, başbakan, hatta cumhurbaşkanı bile olabilirler. Lenin’den başlayarak dünyanın bütün sosyalist önderleri Kürtçü kalkışmaların emperyalizme hizmet ettiklerini belirtmişler. Günümüzde ise sosyalist ülkelerin hiçbiri, ayrılıkçı hareketleri desteklemiyor. Oysa sömürgeciliğe karşı savaşan uluslar, sosyalistlerce hep desteklendi. Bazı Soğuk Savaş solcularının PKK’yı solcu sanması ilginçtir. Solcu olan birinin bilmesi gereken şey, solculukla ırkçılığın yan yana gelemeyeceğidir. Yine AB’cilikle solculuk yan yana olmaz.
”Kürt sorunu” adlandırması Batılı emperyalist merkezlerce kullanılmakta. Bölücü terör örgütü de bu adlandırmayı özellikle kullanmakta. Amaç, Kürt kökenli yurttaşlarımızın hepsini ayrılıkçılığın kapsamına sokmak; bölücü örgütü, tüm Kürtlerin temsilcisiymiş gibi göstermek. Böylece de bölücü örgütün alanını genişletmek. PKK’nın sözde demokratik isteklerinin bir kısmının hükümetlerce kabul edilmesi, bazı muhalefet partilerince seslendirilip desteklenmesi bölücü örgüte Kürtler arasında itibar kazandırmakta. Böylece de bölücü örgütün isteklerinin sonu gelmiyor. Sistemin demokratikleşmesiyle bölücü örgütün isteklerinin karşılanmasını birbirine karıştırmamak gerek. Eğer demokratikleşeceksek bu seçim ve siyasal partiler yasasının değişmesiyle başlamalı. Emekçilerin lehine olmayan ”demokratik paketler(!)” topluma mutluluk getirmez. Demokratikleşmeyi etnik ve mezhep temeline dayamak toplumu ayrıştırmadan öteye geçmez. Ayrıştırma, çatışma getirir. Çatışmanın, kavganın olduğu bir yerde demokrasi olur mu?
ABD destekli bölücülüğü ”Kürt sorunu” diye adlandırmak, ayrılıkçılığa prim vererek onların tezlerini destekler. Ülkemizin bir bölgesinde sosyal bir sorun vardır. Bu sorunun kökeninde de feodalizm yatmakta. Feodal Ortaçağ, bataklığında emperyalizmin desteğiyle de bölücü terör üremekte. Bu nedenle yurtsever, sorumlu yurttaşlarımızın bölücü terörü doğru adlandırması gerek. Türkiye’nin birliğinden yana olan Kürtlerin çoğunluğunu PKK’nın kucağına itme yanılgısından kurtulmalılar.

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.