KAVAK VE PALMİYE

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Kavak, Anadolu bozkırının yalnız ağacıdır. Bazı akarsu vadilerinde söğütle dostluğu imrenilecek durumdadır. Ancak bu, onun yalnızlığını gidermez. Su kıyılarında kendiliğinden büyür. Suyu gören kavağın insana fazlaca gereksinimi yok. Kavağın olduğu yerlerde genellikle yerleşim alanları da bulunur. Kavakla insanı bir araya getiren sudur. Uçsuz bucaksız bozkırlarda yaşamın belirtisidir o.

Kavak ağacı hızlı büyür, çabuk yetişir, fazla emek gerektirmez. Güneş ve su yeter. Kavak dalını kesip sulak bir yere dikerseniz tutuverir. Son yıllarda sulak ovalarda modern yöntemlerle yetiştirilmekte. Ağaç sanayinin vazgeçilmezlerinden. Anadolu deyince titrek kavak akla gelir. Uzun saplı yaprakları rüzgârda adeta dans eder. Bozkırda her tür kuşun ev sahibidir. Yazın sıcağında kavrulanlar, onun gölgesinde serinleyerek soluklanır.

Odunu çabuk yanar, ısıtmaz, tüter. Yoğun dumanı, onu yakacak olmaktan kurtarır.

Anadolu insanı, kentlere göçmeye başlayınca birçok şeyle birlikte kavağı da yanında getirir. Genellikle gecekondusunun, plansız yapılaşan mahallelerde apartmanının bahçesine diker Anadolu’nun yalnız ağacını. Kolay yapılan gecekondunun yanına, kolay yetişen bir ağaç…

Kara, rüzgâra dayanamaz; narindir, kolayca kırılıverir belinden. Bunun için kentlerde evlere, arabalara yanından geçen insanlara zarar verir. Yaralanmalara, hatta ölümlere neden olabilir. Baharda polenleri ve bunları taşıyan pamukçukları astımlılara, alerjisi olanlara zarar verebilir. Bu nedenle kent ağacı değildir kavak. Dünya Sağlık Örgütü kentlerdeki kavakların kesilmesi, yeniden dikilmemesi yönünde karar aldı.

Çarpık kentleşmenin simgesi olan kavağın yerini şimdilerde palmiye almakta. Yabancı adlarla kurulan sitelerin bahçelerinde toprağımıza, iklimimize, havamıza, yabancı bir ağaç palmiye. Sıcak iklimlerin, çöllerin ağacı. Gövdesi, dalı, budağı, yaprağıyla biçimsiz bir ağaç. O, İstanbul’a alışamıyor, İstanbul da ona. Göveremiyor Marmara’nın bitek topraklarında yedi veren ikliminde. Kuzey rüzgârlarına dayanamıyor. Soğuk, kış, yağmur feleğini şaşırtıyor palmiyeye. Güneşimiz de yetersiz kalıyor ona. Ancak hızla varsıllaşan uydu kentlerin yapsatçılarının görgüsüzlüğünü simgelemekte.

Kent ağaçları iklime uygun olmalı. Güzel kokmalı; bir emeğin, zevkin ürünü olmalı. İstanbul gibi uygun iklimli, bitek topraklı bir yerde kavak ve palmiyenin sözü edilir mi? Hele manolya, çınar, ıhlamur, mimoza, erguvan, iğde, akasya, meşe, akçaağaç, dişbudak, atkestanesi, çitlembik, karaağaç… Varken. Bin bir çeşit meyveyi saymaya gerek var mı?

Kavak, yoksulluğun yeşiliydi, palmiye de varsıllığın. İkisi de zevkten, anlamdan, kentten, emekten uzak. Tek düzelik var ikisinde de. Doğanın sunduğu bin bir tür ağaçtan ikisine mahkûm olmak, bir çiçekle yaz getirmek değil mi? Bu durum; toplumsal, siyasal yaşamımıza da yansımakta. Tek boyutluluğa saplanıp çeşitliliği yitiriyoruz. Aşkta da böyle değil mi? Yaratıcı olmadan her günü aynı yaşayarak aşk göğerir mi insan yüreğinde.

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.