HANGİ YÖNE

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Türkiye’nin önce Gazze’ye yardım amaçlı Mavi Marmara olayındaki tutumu ve sonra İran’a karşı yatırıma hayır demesinin akabinde, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika basın ve medyada Türkiye nereye gidiyor sorusu ile meşgul oldu.

Hiç bir zaman pozitif bir konumda gündeme gelmeyen Türkiye günlerce güncel kaldı.
Hep böyle fırsatları yakalayan Berlin-Avrupalı Türkler İnisiyatifi (BATI) çok önemli toplantılara Avrupa Akademi’sinde imza atıyor.Bahsetmek istediğim bu etkinlik konferans şeklindeydi. Konferansı veren Humbuldt Üniversitesinde konuk Profesör Dr. Hüseyin Bağcı idi. Toplantı BATI’nın başkan yardımcısı Nalan Arkat’ın konu ile ilgili bir giriş konuşması ile başladı. Türkiye’nin dış politikada güttüğü stratejik politikanın önemine vurguladıktan sonra, Almanya ile birlikte çalışmanın getireceği şans ve perspektiflerini açıklaması için sözü Hüseyin Bağcı’ya verdi.
 
Önce, bu konferansın bir kere daha dizi şeklinde Türkçe olarak verilmesi gerektiğini ve bu güzel görevi bir derneğin veya bir kuruluşun üzerine almasını tavsiye etmek istiyorum. BATI’nın yaptığı toplantıya gelenler Türkiye karşıtı değil, tam tersine Türkiye karşıtlarına karşı kanıt toplamak ve öğrenmek isteyenler. Genellikle yarıdan fazlası alman oluyor. Dostlar bile toplantının sonunda konferansta az eleştiri olduğunu söylediler. Öyle alışılmış ki Türkiye yerden yere vurulmalıdır. Olumlu, önyargısız ve nesnel ifadelerden maalesef çok uzaklaştık.Türkiye gelişmekte ve dünya ile birlikte değişmektedir. Bu nedenle dış politikası da değişmek zorundadır. Orta güçte, komşularıyla iyi geçinerek kendisinden bekleneni değil, artık kendisi de karar vermelidir. Dikte ettirmiyor. Ekonomide dünyada onyedinci, AB üyeleri arasında altıncı sırada yer almaktadır. Hüseyin Bey tarihte ekonomik durumu açıklarken. Turgut Özal’la birlikte Türkiye halkı ekonomik düşünmeyi öğrenmekle kalmadı, aynı zamanda ticarette cesaret gösterdi, dedi.
ilter_hangiyone_a.jpg
Sosyolojik değişmenin etkilerine binlerce insanın katıldığı konserlerde şahit oluyoruz. Aynı saatte yapılan din konulu etkinlikler o kadar ilgi görmüyor.Hiç bir ülke Türkiye gibi terörün etkisinde bu kadar ezilmedi. Terörün zararı ayrı bir yazı konusudur. Buna rağmen Türkiye uluslararası görevler alıyor, almak istiyor. Başkaları da bunu istiyor, bu yalnız Batı’nın verdiği görevler değil.
AB Türkiye’ye karşı hatalar yapmaya devam ediyor. Rusya ve Suriye gibi birçok ülkeler arası vize kalktığı halde bilhassa Almanya tam tersine zorlaştırıyor. İnsanlar çocuklarını ziyaret etmekte dahi zorlanıyorlar. Buna karşılık diğer ülkelere kolaylıklar gösteriyor. Katılımcılardan biri olarak İkinci Paylaşma Savaşı’ndan sonra, 1951 yılında Almanya’ya karşı vizeyi ilk kaldıran ülkenin Türkiye olduğunu hatırlattım. Böylece Almanya’yı yalnızlıktan kurtarmıştı.Yıllar önce tabu olan konular bugün Türkiye’de tartışılabiliyor. Bu nüfusunun çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu bir toplum için çok önemli. Türkiye hazinesine iyi sahip olmalıdır. Avrupa halkı yaşlanırken, Türkiye halkı gençleşiyor. Gelecek seçimde şu anda tek başına yöneten AKP kaybederse Ergenekon’da yaptığı hatadan kaybedecektir.
İran’a karşı ilişkisi din üzerine işlemediği müddetçe olumludur, diğer komşularına da aynı. Irak’ta olan savaş sonuçlarından çok zarar gören Türkiye, bugün İran konusunda dikkatli olmaktan başka çaresi yoktur. İran karışırsa sorunlarını en yakın komşuları çekecektir. Önemli olan acem oyununa gelmemek.
Eskiden Kurfürst’ün Lâtince konuştuğunu halkları anlamıyordu.
Padişah’ın konuştuğu dil de Arapça olduğu anlaşılmıyordu. Türklerin İslam’a bakışı Araplardan çok farklıdır. Bu nedenle Türkiye bir İslam ülkesi olamaz, ancak çoğunluğun Müslüman olduğu bir ülke olarak kalır. Zira Mustafa Kemal Atatürk’ün getirdiği lâik Cumhuriyet ilkesinin kökleri derindir. Demirel “dün dündür, bugün bugündür, ama yarın başka bir gündür ne olacağı belli olmaz” demişti. Diyelim ki, Türkiye bütün kriterleri yerine getirdi, üye olarak kabul görecek mi?
Bence çok zor. Zira din unsurları dünyada yalnız İslam ülkelerde değil, Avrupa’da hortladı. Türkiye veto ile önce Yunanistan’ın, sonra Güney Kıbrıs’ın elini kolunu bağlaması ile AB’de bir ilerleme görülmezken beklemeyecek. Diğer ülkelerle de iyi ilişkilere yer vermesi gerekir. Türkiye yalnız Türklerin medeniyetinden oluşmamıştır, gelmiş geçmiş birçok medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Özümlemek, doğrusunu bulmak Batı’yı taklit etmek değil, bağımlı olmak hiç değildir.
İran’a yatırıma red oyu kullanmasının getiri, götürüleri ayrıca görüşülebilir. Ama bu kadar gündemde tutulması dikte etmeye alışmış güçlü devletlerin tavrını gösteriyor. Burada öyleyse neden oylama yapıldığını sorgulamak gerekir.
Kürt problemi sorusuna Hüseyin Bey yıllarca Talabani ve Barzani’nin Türk pasaportlarıyla dünyayı dolaştıklarını söyleyerek başladı. Kim Kürt, kim türstür açıklamasını Almanya’da açıklamak hayli zor. Yüzde altmış Kürt kökenli vatandaşımız Ankara’nın batısında ikâmet etmektedir. Sayısız işverenler, politikacılar Türk kökenlidir.
Birçok Türk vatandaşı en yakın dostunun Kürt kökenli olduğunu, önce Kürt açılımı sonra demokrasi açılımı denen konu ortaya atılınca fark etti.
Bu konuda düşüncemi yazılarımda sırası geldikçe dile getirdim (bakınız arşiv: Öldürücü Kimlikler). Tek kimliğe indirgemek tehlikelidir.Kısaca her dil yazılı, sözlü ve müzikle ne şekilde olursa olsun korunmalıdır, her dilin yaşaması için çaba gösterenlere engel olmamalıdır. Vatandaşları ülkesinin resmî dilinde eşit öğrenim şansını iyi kullanmalıdır. Toplumda sosyal, ekonomik farklar zengin fakir ayırımı, uçurumu fazla olunca huzursuzluklar da artar.
Türkiye’nin diaspora Türklerinden beklentisi sorulunca, Hüseyin Bey önce kavram kargaşasına açıklık getirdi. Diaspora yurdunu zorunlu terk edenler için kullanılır. Yurtdışında yaşayan Türkler kendi rızalarıyla çalışma amacı güderek gitmişlerdir.
Elbette yurt dışında yaşayan Türkler yaşadıkları ülke halklarını iyi tanıyorlar. Avrupalı Türkler köprü görevi üstlenip, halkların anlaşmasında, yakınlaşmasında yol gösterip, rol alabilirler.Modern ve çağdaş olmak yalnız Avrupalılaşmak anlamına gelmemelidir. İnsanlık mirasının bize bıraktıklarını, günümüzde iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı ayırıp özümleyerek doğru yöne gidilmelidir. Doğu’ya, Batı’ya değil, çağdaş olmak demek modern olmak anlamına gelir. Küreselleşme sürecinde Türkiye zamanla her dört yöne bakarak, eksen kaydırmadan, balans ayarlayarak dünyada yerini bulacaktır.
Toplantı sona erdiğinde futbol karışlaşmalarında Türkiye ve Almanya halklarının yaklaşmasını fırsat bilen Dışişleri Bakanı Dr. Guido Westerwelle’nin (FDP) Türkiye’nin üyelik sürecini hızlandırılması teklifini, Başbakan Dr. Angela Merkel’in (CDU) frenlediği haberi henüz duyulmamıştı.
Dileğim, çok sayıda Türk kökenli Alman politikacıların diğer partilerde olduğu gibi Hıristiyan Demokrat Partisi (CDU) içinde de görev alması ve partide Ruprecht Polenz gibi diğer Türkiye dostları ile aktif olmalarıdır. Nitekim parti içinde parti programına uymak zorunda olup, susanlar vardır.
Haydi gençler, futbol gibi politikada da kendinizi göstermeye devam!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.