GÜÇLÜ ORDU

ABONE OL
18:10 - 01/10/2020 18:10
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

GÜÇLÜ ORDU

Herhangi bir konuda yazmak için o konunun içinde yaşamış olmak gerektir. 

Yalnız okumak yetmiyor, ama Türkiye’de son yıllarda askerlerin başına gelenler, ilgilenmek zorunda olduğumuzu gösteriyor. Uzman olmadan da her vatandaşın ilgi duyması zorlanıyor.

Şehit asker ve polis haberi gelmediği gün olmuyor. Türkiye’de ne oluyor derken, orduda ne oluyor anlamına geliyor.
Askerlikle ilgili bilgim, öğretmen okulunda gördüğüm ders oldu. Albay bir öğretmenimiz kopya çekmeyelim, diye sıraların üstünde gezerdi. Subayların rütbelerini ezberlerdik. Bir genç kız öğretmenin hayali, o kutsal rütbeyi taşıyan bir subayla ileride evlenebilmekti. Yeşilçam sinema dünyası da bu rüyalara zemin hazırladı.

Van-Erciş Yatılı Bölge okulunda çalışırken, Tatvan’da tren istasyonunda beni bir subay alırdı. Devlet baba bizi onlara teslim ederdi, yine şehirde hep onların koruyucu kanatları altındaydık.

Berlin’e gelişimle akraba subaylardan da uzaklaşmıştım.
İleriki yıllarda yazın tatil yaptığım Didim-Yeşilkent sitesinin kuruluşunda onların düzen ve intizamıyla yolum tekrar karşılaştı. Sitede ilk dikilen ağaçlar bir hiza ve plâna göredir, bugün şahanı bir koru halindedir.
Aydınlık gazetesi 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda Güçlü Ordu Güçlü Türkiye başlığıyla özel bir ek verdi. Zafer haftasında zamanın Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ 2009 yılında bu sloganı kullanıyor.

Otuz sayfalık ekte asker ve askerlik konusunda çok şey öğreniliyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün subaylara hitaben 31 Temmuz 1920 tarihinde konuşması ile başlıyor.
Özet olarak güçlü ordusu olmayan ülke mahkûm ve esirdir. 
O zamanın şartlerına göre bugün görülen miting meydanları yoktur. Bir ülke işgal edilince düşmanın ilk işi orduyu yok etmektir. Zira sonra millete hükmetmek kolay olur. Orduyu imha etmeden önce subayını mahvetmek, aşağılamak lâzımdır. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta engeller ve müşkülat kalmaz, diyor.

İlker Başbuğ Genel Yayın Koordinatörü İlker Yücel ile yaptığı söyleşiye Napolyon’un çok bilinen bir sözü ile başlıyor. 
İnsanın yaşadığı coğrafya, onun kaderini çizer.
Bugün devletlerin gücünü aldığı başka etmenler eklendi. Ekonomi, siyasi, teknoloji ve elbette silahlı gücünden, yani ordusundan alıyor. Bunlar birbiriyle içiçe ilişkilidir. Dördünden herhangi biri zayıf düşerse diğerlerini etkiler.

Türk ordusunu güçlü yapan millî ordu olmasındandır. Üç önemli husus hiç akıldan çıkarılmamalıdır: 
Türk ordusu artık padişah uğrunda değil, milletin istiklâli uğrunda savaşmaktadır. Yani Türk milletine hizmet eder. 
Orduda yükselmeler liyakat esasına dayanır, yani askerin iş başarma ehliyetine göre olmalıdır.
Emir komuta birliğinin ve disiplinin korunması hayatidir. Liyakat zarar görürse disiplin zedelenir. 
Tarihi kültür ve eğitim mirası olan askeri okulların kapatılması doğru değildir.
Etrafımız ateş çemberi ile çevrildiği bir anda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tekrar eski gücüne kavuşmasına çalışmak, herkese düşen bir görevdir.
Almanya savunma bakanının açıklamasına göre 170 askerin müslüman kökeni olduğu yolunda. Orduda durum merakımı artırdı. Alman askeri eline silahı aldığında, kime doğrulttuğu anlatılıyordur, ikinci paylaşım savaşından dersler çıkarıldığını tahmin ediyorum. 

Ayrıca din aidiyeti neden ön özellik sayılıyor, merak araştırmaya yöneltir, bilhassa gazeteciyi.

Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey                       

Bu konuda okunması gereken kaynak:
Aydınlık, 30 Ağustos Zafer Bayramı Özel Eki, içinde 16 yazı var, 30 Sayfa

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.