EYLÜL DÜŞÜ

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Gregoryen takvimine göre yılın dokuzuncu ayın adı olan Eylül kelimesi arapçadan türkçeye girmiştir. Süryanice üzüm anlamına geliyor.

Eylül sözünün almanca ve ingilizce karşılığı “September” latince yedi anlamına geliyor. M.Ö. 153 yılına kadar, eski Roma takviminde yedinci ay idi. Her ne kadar iklim değişikliği nedeniyle bazı bahçelerde üzüm daha çabuk olgunlaştı ise de, üzüm yemeye devam ediyoruz. Kendi bahçemizdeki üzümleri doğanın harikasına hayret ederek yedik. Zira kuşlar salkıma yukardan yemeye başlıyorlar ve üzüm tanelerini sırayla yiyorlar. Ben de salkımları eşit olarak bölerek, kestim. Alt yarısını biz yedik, üst yarısını kuşlar. Berlin’den getirdiğim korkuluk ta görme hakkına engel olamadı.
Şu anda yaşadığım sitede aynı bir köy gibi, eski gelenekler yaşatılıyor. Komşular görme hakkı, diye birbirlerine mevsimlik meyva ve sebzelerini verme yarışında adeta. Elbette pişirdikleri yemeklerden de tatdırıyorlar.
Geçen Yaz ve Sonbahar başında yazdığım yazılarda Berlin’de izine gidemiyen bazı okurlarım tatile, Ege’ye gelmiş gibi olduklarını söylemişlerdi.
Gerek işsizlik, gerek hastalık dolayısıyla gelemiyenleri biraz Eylül Düşü ile sevindirmek çok güzel bir duygu.
Beni ha-ber.com sanal gazetemizde yazdığımı fotoğrafımdan tanıyan Berlin-Kreuzberg semtinden yaşlı bir okurum, Altınoluk’ta evim var, hastayım, gidemiyorum, lütfen selâm söyle, oradan geçerken, demişti. Sevgili okurum, arzunuz yerine gelmiştir.
Henüz el değmemiş köşeleri, güzelliklerle süslenmiş yeşil doğayı herşeye rağmen korumaya çalışan dernekler ve güzel insanlar var. Emanet aldığımız doğayı çocuk ve torunlarımıza temiz bir şekilde devretmeye çalışmalıyız, diyorlar.
Eylül ayı biten bir mevsimi, başlayacak yeni bir mevsimi müjdeliyor. Bazı ağaçların yaprakları sararmıya başladı.
Kuruyan yapraklar yeniden oluşmak, İlkbahar’da yeni hayatlara dönüşmenin habercisidir.
Doğa artık yorucu, sıcak Yaz aylarından sonra dinlenmeye geçerken, güzelliğini Ege’de halâ göstermeye bu ay da devam ediyor. Rüzgâr ile deniz adeta anlaşıyorlar. Dalgalar yükseldikçe, rüzgâr da hızını artırıyor. Nazik danslarla uçan sararmış kuru yapraklar birdenbire kendini toprakta, veya diğer bitkilerin dallarında buluyor. Şu satırları yazarken ikisi de aniden sakinleşti. Pırıl, pırıl yeşilimsi, beyaz karışımı, bazı yerlerinde gümüş rengi ipek bir örtüyü andıran deniz, berrak açık mavi bir gökyüzü. Yaz aylarında bile çiçeğini esirgemeyen Sardunya’lar [Pelargonium] çiçeklerini gülerek gösteriyorlar.
iltergh-07-09-b.jpg
Az suyla sıcakları atlatabilen bu bitkiye Balkan’larda fakir çiçeği demekte haklılar. Zakkumların [Oleander] zehirli ama pembe ve beyaz çiçekleri gece de açık kalıyor.
Akşamları çiçek açan Akşam Sefası [Mirabilis jalapa] çiçekleriyle gülümserken, Japon Gülü [Hibiscus] güllerini kapatmaya, dinlenmeye başlıyor.
Begonvillerin gecesi gündüzü yok, her an güzel yüzlerini gösteriyorlar. Burada yabanda bile yetişen fotoğrafta gördüğünüz bitkinin adı Acem Borusu [Campsis radicans]. Huni gibi çiçeklerini sabah gün ışığında tekrar açıyorlar. Yasemin [Jasminum officinale] nazlı nazlı beyaz çiçekleriyle gülümserken onbir ay çiçekleri arsızca gülüyorlar.
Tüm hayvanlar kuşlar, kediler, cırcır böcekleri, ve arılar hep sustular ve şu anda ben sessizliği dinliyorum.
Eylül’ün Akadlı’ların altıncı ayı olup sevinçten haykırmak, anlamına geldiğini, Türklük İncelemeleri kitabında Avram Galanti Bodrumlu yazmış. Ona hak vermemek elde değil. Eylül ayı yaşamın değişikliklerini, renklerini ve hareketlerini bize doğanın mucizeleri olarak gösteriyor.
Yoğun olarak yaşıyan insanlar doğa güzelliklerini müzik ve resim gibi sanat dallarıyla birleştirirler. Böylece günlük yaşamdaki telaşlar onlara yük olmadan geçer.
Yaşamaya ve doğaya bağlı olanlar yaşadıkları dünyayı daha iyi yapmak için uğraşırlar.
Eylül ayının sıcaklığından yararlanıp, bütün bu ayı bahçede geçirmeye kararlıyım. Zira kışın özleyeceğimi çok iyi biliyorum.
Ayrılıkların yeni umutları ve çok daha güzel yolları bulmaya yarayacağını düşünüyorum.
Mehmet Rauf, 1900 yılında yazdığı Eylül romanında İstanbul’un Sonbahar’ını anlatmış. Son kelimesi onu korkutmuş olacak. Halbuki her son, yeni bir başlangıç demektir.
Bu romanda güzelliklerin geçiciliği, matem ve acı anlatılıyor. Öyle ya evli bir kadının yasak aşkı. Çevre baskısı, bir evli erkek başka bir kadını sevebilir, ama bu roman evli bir kadının başka bir erkeğe aşık olmasını anlatıyor. O zamanın klasik romanlarında bir ilk oluyor. Evli bir çift olan Suad ve Süreyya’nın rüya gibi geçen ilk yıllarından sonra, evliliklerinin arasına giren Necib’in hikâyesi anlatılıyor. Bu roman dönemin ilk türk psikolojik romanı olarak kabul ediliyor.
Eylül Sonbahar’ın baçlangıcı, tarım ve ziraat ürünlerinin olgunlaştığı ve toplandığı aydır. Bu ayda en eski ürün toplama, Tanrı’ya şükür bayramlarının kutlandığı ülke İran’dır. Otuz gün süren bu Mehrgan eğlencelerin benzeri bu gün “Erntedankfest”
adıyla Almanya’da da kutlanmaktadır.
Anadolu’da bağ ve bostan bozumu olarak kutlanan yörelerimiz vardır. Çeşitli yörelerimizde en güzel karpuz, en güzel üzüm yetiştiren çiftçiler arasında yarışmalar yapılmakta ve çeşitli şölenler düzenlenmektedir.
iltergh-07-09-a.jpg
 
Die Küken zählt man erst im Herbst.
Civcivler ancak Sonbahar’da sayılmalıdır.
Wer im Frühling nicht säet, wird im Herbst nicht ernten.
İlkbahar’da ekmeyen, Sonbahar’da biçemez.
Büyük şehirlerden gelenler bitkileri isimleriyle tanımıyorlar.
Alman öğretmen arkadaşlarım türk öğrencileri bir tek çiçek, ağaç ve mantar gibi genel adları biliyorlar, ama bitkilerin çeşitlerinin adlarını bilmiyorlar, diye şikayet ederlerdi.
Ankara’dan sitemize kiracı olarak gelen bir konuk, bu ağaç ne ağacı diye, sordu. Evet nar ağacı, sıra nar yemede.
Sevgili okurlarım, sizleri düşünerek …
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen
 
 
Kaynaklar:
Vikipedi/Wikipedia
Ev Bahçe, Eylül 2009, www.doganburda.com
Eylül, Mehmet Rauf, Sis Yayınevi, www.sisyayincilik.com
 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.