EMEK GÖÇMENLERİ

ABONE OL
18:53 - 01/10/2020 18:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 emeğin çilesi dokuduğun

doğduğun yer özlem özlem uzakta
doyduğun yer tatlıya ve acıya
hele acıya
ve sana yurt olmakta (Dr. Ertekin Özcan)
Daha 1982 yılında bu şiiri yazarken Ertekin Özcan yurtdışına çalışmaya gelen işçilere göçmen gözüyle bakmış. İşçileri gönderen ve onları çağıran ülkeler bu kavramı henüz kabul etmemişlerdi.
Elli yıldan sonra Almanya hâlâ göçmen ülkesi olup olmadığını tartışıyordu. Onlar için özel yabancı kanunu yapılarak hakları, yaşam özgürlükleri ve dolaşımı sınırlandırılmış ve kısıtlanmıştı.
 
itilmişiz Avrupa yadeline
itilmişiz emeğin sürgününe
damıtırız yalnız bırakılmışlığın
arkasızlığın
sahipsizliğin
çilesini emeğin
çünkü biz
sayıları milyonları aşan
emek göçmenleriyiz
Her iki ülkeyi idare eden sorumlular yalnız bu işçilerden nasıl faydalanacaklarını hesaplamışlar. Ama o işçileri yalnız bırakmayan, onlara sahip çıkan Ertekin Özcan gibi şair bilim insanlarımız, işçilerin çocuklarına ışık tutarak aydınlığa götüren öğretmenlerimiz vardı.
Büyük bir emek harcayarak taşlı tarlayı verimli duruma getirdiler. Bu işi becermek için hem vücut hem kafa güçlerini harcadılar. Çalışma sürecinde kendi kendilerini yetiştirip, hem kültürel hem de sosyal çevrelerini değiştirdiler. Belli bir amaca ulaşmak için bilinçli ve özenle çalıştılar. Özel aile hayatları, kendi çocukları için ne zaman ne enerji kalmıştı.
Öğretmen okullarından getirdikleri bilgi ve becerilerinin gelişmesinde Berlin Senatosu’nun emeği inkâr edilemez.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda icra edilen reformlarla alman düzen ve disiplini bu öğretmenlere tanıtılmıştı.
Genç Cumhuriyet yurdunu terk etmek zorunda kalan alman bilim insanlarının katkısı ile kurulmuştu.
Alman öğretmenlerin Türkiye hakkında bilgilerine bakarak karşılaştırılınca genel kültürleri çok genişti. Alman edebiyatını, müziğini çok iyi biliyorlardı.
Bu öğretmenler için uyum sözcüğü gülünç bir konuydu. Zaten o zaman böyle moda bir sözcük yoktu.
İlter Gözkaya-Holzhey
 
Buna benzer uydurma sözcükler bahanelere kapı açıyor ve ancak krizlerde suçlu aramak için icat edilmişti.
Bahsettiğim bu emekli öğretmenlerin yeni yıl buluşması çok eğlenceli, çok zengin geçti. Bu işte otuz kırk sene çalıştıktan sonra yasalara göre aylık bağlanarak işten ayrıldılar. Ama boş duruyorlar anlamına gelmiyor.
Durmuş’un Yeri’ne*) geldiğim saatte Halim Demirci’nin son kitabı Depresif Ayten romanının tanıtımı yapılıyordu.
Nurhayat Kopar doktor ziyaretlerimizi randevudan randevuya gittiğimizi fıkraya çevirmesi geçen toplantıdaydı. Bana çoğunluk toplumun çocuklarımızı kabul etmek zorunda olduğunu fısıldıyordu.
Müzik öğretmeni Ali Kaya’yı davet etmişti. Tüm Avrupa’da 155 Türk kökenli politikacımız var. Ama bugün biz Berlin’de ilk senatör olan kızımız ve tarihin sayfalarını başarıları ile değiştiren diğer ikinci nesil çocuklarımız için şarkılar söyledik ve dans ettik, sevincimizi paylaşarak çoğalttık.
Ahmet Öztürk daha güzel günler göreceğiz çocuklar, diyordu. Düzenlediği Bergama müzesi gezisi iyi geçmiş. Gidenler Türkçe broşür olup olmadığını sormayı ihmal etmemişler.
Azmi Durmuş’a köşemde tekrar buluşmalarımızı tanıtayım, tekrarlıyayım mı, yoksa çok kalabalık mı olduk, diye soruyorum.
Gönlün sığdığı yere gövde sığar, diyor. Cafe Durmuş’un poğaçası çok güzeldi, nefis olmuştu. Öyleyse her ayın ilk Cuma günü toplanmaya devam edeceğiz. Mayıs ayından itibaren göçmen kuşlar
güneye, güneşe anavatana uçacaklar.
İlter Gözkaya-Holzhey
Uçmadan önce torunlarına ibret verici hikâyeler anlatacaklar. Sizler başarısız ve mutsuz olursanız sorumlu biziz. Anne babalarınızı babavatana biz getirdik diyecekler. Onların hikâyesini anlatarak uyutacaklar, torunları büyükanne ve büyükbabanın masal anlattığını zannedecekler.
Sabahat Emiroğlu ikinci neslin sahnede oynadığı birinci nesil oyununun başarısını duyurup Ballhaus’da birlikte tiyatro oyununa grup organize ederken, Halise Hızlıok yatılı okulda okumanın iyi ve kötü taraflarına değiniyordu. Öğretmenin yaşı yok, şimdi evimizde hasta olursa bakımını öğreneceğiz, diyordu.
Emekli öğretmenleri buluşturma fikirdaşı altı kişiden biri olan Meryem Sevinç de emekli grubuna katıldı. Boş durmak yok, emeklilik sürecinde vermeye, ürün yaratmaya devam edeceğiz, seçme hakkımızı kullanacağız, yapacağımız işi kendimiz seçebiliriz artık, diyordu.
Ne çabuk geçmişti iki saat. Çarşamba günü Ali Uzun’un Kaçkarlardan Berlin’e kitabı hakkında tartışmaya katılmak, Türk Kültür Evi’nde buluşmak üzere vedalaştık.
Ve ben o zaman yeni yılda içime oturacak iki sözcüğü henüz okumamıştım, beton ve nem.
Ataol Behramoğlu 7 Ocak 2012 tarihli Cumartesi Yazıları köşesinde şöyle yazıyordu:
“Eski yılı yeni yıla bağlayan gece, iki sözcük içimde burgu gibi duruyordu Beton ve Nem … .
CHP Aydın Milletvekili Lütfi Baydar’ın Mustafa Balbay’ı ziyaret ettikten sonra söylediği sözler, bilhassa iki sözcük zihnimden hiç çıkmamıştı:
Mustafa beton ve nem kokuyordu… . Küçük bir hücrede tutukluluk sürecini yaşıyor. Tutuklu arkadaşlarıyla beraber spor yapma şansının olmadığını söyledi. Tek başına yaptığı spor saatinde bile güneşe hasret. Bu ziyaret içimi çok acıttı. Bende moral diye bir şey bırakmadı”
Sevgili okurlarım, emekli meslektaşlarım 2012 yılında moralinizin daha iyi olmasını diliyorum. Yıllardır tutuklu olan aydınlarımızın hiç değilse çocukları için bir şeyler yapılmalıdır. Bir kişi değil tüm aile tutukludur. Bütün çocukların gözlerinden öpüyorum, gözyaşlarım bende saklı dursun.
Sabırla kalın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
 
 
Kaynak:
Ertekin Özcan, emek göçmenleri
Delisarmaşık (Yayınevi)
ISBN 978-975-6198-55-1
Fotos: Jusuf Jusuf
  

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.