DÜŞÜNÜYORUM, ÖYLEYSE VARIM

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Bu söz René Descartes’i okurlara hemen hatırlatır. İlhan Selçuk sık sık yazılarında alıntı yapardı.

Düşünüyorum, Öyleyse Vurun başlığı ile kitap yazmıştı. Dünyanın birçok ülkesinde iktidarda olanlar düşünen, yazan kanaat öncülerinden korkarlar.
Berlin’de Felsefe Akşamlarının 33.’sünü işlerken ikinci bölümde izleyicilerden soru ve ilâvede çok açık belirlendi. Düşünme yaşamımıza ekmek su kadar gerekli. Zaten yapıyoruz, bilinçli olursak hem kendimize hem de topluma faydalı oluruz.
İnsan vücudu ruhu, zihni ile birlikte bireydir öznedir, der. Dr. Ufuk Yaltıraklı başlığı Descartes’in Yanılgısı olarak verdi. Beyin yalnız düşünmeyi üretmiyor.
 
Yine moderatörlüğünü Çınla Vardar’ın gerçekleştirdiği akşamda çok güzel açık bir giriş yapıldı. Descartes matematikçi, bili madamı ve filozof. Batı düşüncesinin son yüzyıllardaki en önemli, çok yönlü bir filozofudur. Beynimizdeki hücrelerin tamamını kullanamıyoruz. Ancak yüzde altısını kullanıyorsak ki bu ölçü tahsile göre insandan insana değişebilir.
Yaşadığı yıllar (1596-1650) Fransız ihtilalinden önce olduğuna göre mutlakıyetten aydınlığa doğru çok hizmet etmiştir.
Filozofinin Anahatları Araştırma kitabını Galilei’nin başına gelenlerden sonra yayınlayamamıştır. Tanrı ile ilgili soruları vardı, bu nedenle kilise 1663 yılında yayınlanmamış kitabı yasak etti. Böylece Hollanda’ya göç etmek zorunda, kalacaktı. Büyük usta şair Nazım Hikmet Ran, bu durumda ölümden korkmak ayıp değil, derdi.
Fransa’yı terk etmeseydi 32 yaşından sonra verdiği eserlerinden mahrum olacaktık. Geziler, savaşlar ve serüvenlerden sonra batı düşüncesini altüst eden bir felsefe sistemi kurdu.
Ona göre septik şüphe anlamsızdır, olması gereken metodik şüphedir. Önce Tanrı’dan, çevreden, kendinden ve başka insanlardan şüphe edeceksin. Dört adımda gerçeğe doğru yaklaştığını düşünür, karmaşıktan basite indirmek. Problemi küçük ana hatlara ayırıp sırayla gerçeğe yaklaşmak. Gördüğünü, duyduğunu, okuduğunu kısacası bildiğin her şeye şüphe ile bakıp kendi doğrunu bulacaksın. Hatta iki kere ikinin dört ettiğine bile kuşkuyla bakacaksın, sorgulayacaksın.
Ufuk Bey bu sözleri söylerken torunuma söylediğim söz aklıma geldi. Ağlama yavrum, bir problem varsa en az bir çözüm yolu vardır, diyorum.
Emin olduğu şey düşüncenin varlığıdır, buradan hareketle evreni açıklamaya yöneldi. Sağduyu dünyada en eşit bölüşülmüş niteliktir, diyerek felsefeyi herkesin anlayacağı seviyeye getirdi.
 
Yazdıklarını Fransızcaya çevirerek felsefeyi halka indirdi. Onun zamanına kadar yalnız Latince yazılıyordu.
Düşünce beyinde oluştuğuna göre herkes düşünüyor, ama yalnız uzmanlar yazıya ve söze dönüştürebiliyor. Bir trafik kazasında kolunu kaybeden bir insanın olmadığı parmağı acı duyar. Beyinde sayısız hücrelerle daha yakından ilgilenerek sinir sistemimizi iyi kavramak zorundayız. Böylece beynimizi daha iyi işler hale getirip, erken bunama gibi hastalıklardan koruyabiliriz.
Descartes (Cartesius) her türlü araştırmanın pratik niteliği üzerinde ısrarla durur. En önemli bilimlerden mekanik insanlara yardım edecek makineleri yapma sanatı, tıp ruhu ve vücudu tedavi etme sanatı, ahlâk ise mutlu yaşama sanatıdır.
Adına makine deyip öldürme makineleri yapılmamalı. Ahlâk deyip dini ileri sürerek koyu yasaklarla insanı mutsuz etmeye kimsenin hakkı yoktur. Katolik inancın savaşları körüklediğine inanıyordu. Ortaçağ karanlığında din ve mezhep savaşlarından bıkmış, barışa büyük bir özlem duyuyordu.
 DÜŞÜNÜYORUM, ÖYLEYSE VARIMİsveç kraliçesinin ona hayran olup sarayına davet ettiğinde dünyaca tanınmış bir bilim adamı ve filozof olmuştu. Fakat orada soğuğa fazla dayanamadı 56 yaşında zatürreden öldü, ancak yüz yıl sonra mezarı Fransa’ya getirildi.
Optik, meteoroloji konularında araştırmalarını eserlerinde derledi. Analitik çözümsel geometri ile cebirde denklemleri kurdu, ilk defa bilinmeyenler için x,y,z harflerini sembol olarak kullandı. Katrezyen koordinat sistemi, ruh mantık vücut ilişkileri konularında metodik şüphe ile yaklaşıp modern felsefeyi kurdu. Tanrı’nın varlığına ilişkin ontolojik argümanlar ortaya attı. Akıl iyi kullanılırsa iyi ile kötüyü ayırabilir insan. Her zorlukta Tanrı’ya havale etmenin bir anlamı yok.
Hiç evlenmedi, kendisini tamamen bilime, bilim ile filozofi ilişkilerine verdi. Hayatında en çok üzüldüğü olay, evlilik dışı doğan kızının beş yaşında ölmesidir.
Varlıklı bir ailesi vardı, daha sekiz yaşında koleje gönderildi. Babası hukukçu ve mecliste politikacı idi. Erken yaşta iyi eğitilen, yükseköğrenim gören bilim insanları ve filozofların insanlığa hizmetleri ölçülemez.
Descartes’e gelinceye kadar filozoflar kendilerini öğretim üyesi olarak görürlerdi. Onunla birlikte felsefeden başka bilimde icadeden, araştıran kişilikleri ortaya çıkmış oldu.
Sınırsız gücü olan, her şeyi bilen Tanrı’nın varlığını dahi sorgulayarak bakmış. İnandıktan sonra bu fikri içinde yaşatmak, doğa varlığını gösteriyor. Tanrı kavramını düşünceden üretilen bir algı olduğuna karar veriyor. Bu düşünceyi Anselm von Canterburg 600 yıl önce üretmişti.
İnanmayan insana ölüm esnasında ruhun kaybolmadığını mantıkla anlatabilir miyiz, sorusunu yöneltiyor. Yunan filozofu Eflatun’un dediği gibi, ya devleti idare edenler filozof olmalıdır, ya da filozoflar devleti idare etmelidir. O zaman korkacak bir şey kalmaz. Düşünen insanlar adaletli olur, hiç kimsenin cahil kalmasını istemez, bilenlerden, yazanlardan, yapıcı eleştirilerden korkulmaz o zaman.
 
Dr. Ufuk Yaltıraklı’nın akademisyen sınıfından halka açtığı yolda yürümeliyiz. Felsefe Berlin ve Nürnberg’ten sonra tüm Avrupa’ya dağılacak ve bir gün Türkiye’ye ulaşacaktır. Bu teknoloji gibi çabuk olmayacak. Türk halkı kendisine Keremler aramayacak. Avrupalı olmayı düşünce yönünden kavrayacak.
Eşim bir gün Didim’de sitemizde bir işçiye, buradan yol geçiyor. Kablo yol kenarına konur. İnsan biraz düşünür, dedi. İşçi aynen şöyle dedi: ”Düşüneyim de hapise mi gireyim?”
Kerem Gibi
Hava kurşun gibi ağır
Bağır bağır bağır bağırıyorum
Koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum…
O diyor ki, bana:
Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem gibi yana yana …
”Deeert çok, hemdert yok”
Yüreklerin kulakları sağır…
Hava kurşun gibi ağır…
Ben diyorum ki ona:
Kül olayım, Kerem gibi yana yana.
Ben yanmasam sen yanmasan
Biz yanmasak nasıl çıkar
karanlıklar aydınlığa…
Nazım Hikmet Ran
Hürriyet için, aydınlık için barış için yanan Keremlere selâm olsun!
Hoşça kalın, ama sakın düşüncesiz kalmayın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
 
 
Kaynak:
Nazım Hikmet, Sayfa 208
Türkenzentrum Berlin (West)
EP9, Elefanten Press, 2. Basım, 1982
ISBN 3-88520-009-0
Kitap tavsiye:
İlhan Selçuk, Düşünüyorum Öyleyse Vurun
Cumhuriyet Kitapları
28. Basın. 2008

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.