DÜNYA SANATIYLA BULUŞAMAYAN TÜRK TOPLUMU

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

İtalya’nın Milano şehrinde 26-29 Mart tarihleri arasında uluslararası ”Modern ve Çağdaş Sanat Fuarı” vardı. Bende bu önemli etkinliğe davetliydim. Milano Fiera City’de gerçekleşen fuara. Milano’daki Francesca Minini Sanat Galerisindeki gösteriler damgasını vurdu. Dünyanın birçok tanınmış sanat adamlarının davet edildiği bu önemli uluslararası fuarda, gözlerim hep Türk sanatçılarını aradı. Cenevre’den fuara katılan Analix Forever adlı sanatçının Ali Kazma adlı bir Türk sanatçının çalışmalarını kendi sanat pavyonunda video enstalâsyonlarıyla göstermesi tek sevindiğim olaydı. İngiltere, İsviçre, Fransa, İspanya, Hollanda ve Almanya tüm önemli sanat ve kültür adamlarıyla bu fuara gelmişlerdi.

Asıl olanda sanatçıların eserlerini burada tanıtmak ve dünya kültürüyle sanatıyla edebiyatıyla kendi ülkesinin saygınlığını paylaşabilmekti. Geçen yılda davetli olduğum fuarda, aynı yıl tüm dünyada yaşanan küresel krize rağmen 8 milyon Avro satış yapıldığı açıklanmıştı. Fuar direktörü Alessandro Cappello, fuarın en önemli sanat etkinliği olduğunu açıklamış,”Fuar çalışmalarımız her geçen yıl daha da ilgi görmektedir, sanatçıların burada kendi kültürlerini dünya kültürüyle paylaşması için bu büyük bir fırsattır”demiştir. Fuarın yaratıcısı Giacinto Di Pietrantonio ile yaptığım görüşmede ”Türkiye neden burada değil”dediğinde bunun yanıtını sadece kendimle paylaşmak zorunda kaldım. Evet, Türkiye neden burada değil? Türkiye hangi önemli fuarlarda var dersiniz, sadece Almanya’da her yıl yapılan Frankfurt edebiyat fuarına katılıyor orada da gösteri yapmaktan başka becerebildiğimiz başka bir şey yok.
Yazmak çizmek yaratmak, sanatçıların tümünde kişilik değerleri önde gelir. Güçlü bir kişilik, sağlam bir ahlak ve vicdan. Ondan sonra kabiliyet yetenek. Bunlar yazarlığın çizerliğin temel unsurlarıdır. Günümüz yazarlarına baktığımızda bu değerlerin çoğunu kendine sanatçıyım diyen çok kişide görememek üzücü bana göre, bu değerde yansımaları yüreğinde taşıyan yazar ve sanatçı işte değişimin ve dünya ile Türk sanatının buluşmasının önemini ortaya koymaktadır. Milano’da bunlarında yansımalarını gördüm ve kendi ülkemden bu önemli kaynaşmayı yaşamak için kimsenin olmaması üzdü beni.

Almanya’ya baktığımızda her şey allak bullak olmuş, toplum adeta iki ayrı dünya yaratmış kendisine, eskiden saygınlık sevgi paylaşım ve dostluktan eser kalmamış şimdi, elbette birçok kendi dalında başarılı bir insan var bu inkâr edilemez bir gerçek, ancak bütün bunların sadece kendi toplumumuza yansımaları yok ortada. Hala burada eleştirmeye devam edeceğim. Türk toplum derneklerimiz hala yaptıkları etkinliklerde kültürel sanatsal değerleri kendi toplumuyla paylaşamıyorlar. Sadece konuşmayı nutuk atmayı çok iyi biliyoruz, arada sırada bir araya gelip yer içer oynar güler geçeriz rahatlamak için, sadece parayı düşünmektir yaptığımız, yaşadığımız ülkede mademki kalıcıyız burada yaşamaktayız kendi yaşamsal haklarımızı kovalamanın derdini yok saymışız, bize de bunları hatırlatan kurumlarımız yüzlerce sayıları o kadar çok ki, ama hala ne yaptıklarını merak ediyorum. İşte bu dernekler kurumlar bu değişim sürecini kendi toplumuna verememiş.

Asıl olansa Milano’daki gördüğüm gerçeklerdi. Fuara gelen diğer ülkelerin sanat adamları sivil toplum örgütleri kendi kültürel ve sanatsal değerlerini başka ülkelerin sanat adamlarıyla paylaşmayı çok iyi biliyorlardı. Ama ne yazık ki biz hala içine girdiğimiz tıkanmadan gözlerimizin içine bakan kendi toplumumuzu da kurtarmak gayreti içinde olmadık, aman benim saygın kimliğim ve buradaki itibarım kaybolmasın, arada bir konuşurum ve bir şeyler yaptığımı her fırsatta gösteriye çevirerek yansıtmaya çalışırım, bu güne kadar bu böyle gelmiş bundan sonrada böyle gider mantığı işte yaptığımız bu. Tiyatroyu müziği edebiyatı seven şiir yazan sanata sevdalı o kadar çok Türk var ki, ama biz bunları yapmak yerine hep sen ben kavgası yaptık, okumayan bir toplum olduk dediğimde tepki aldım, bu doğru değil miydi dersiniz?

Son günlerde Yurtdışı Türkler Başkanlığı için bir çalışmanın olduğunu biliyorum, sonradan akraba topluluklar başkanlığı olarak bir ismin daha eklendiği bilgisi geldiğinde, yine bunun hayata geçirilmesinin zaman alacağını ve sadece alınmış bir karar olarak kalacağını düşünmek istemiyorum. Resmi gazetede yayınlanan bu kararın dilerim bundan sonra uygulamalarını görmek nasip olur. Benim dileğim artık Avrupa’da yaşayan Türk toplumunu, sanattan kültürden edebiyattan şiirden tüm aydınlık geleceğin yansıması olan çağdaşlıktan uzakta tutmamak. Unutulmamalıdır ki dünyanın saygınlığında bu değerlerde buluşabilmek, sadece sanat ve sanatçıyla ve bu açılıma önem veren emek veren bir toplum yaratabilmekle mümkün olur.

Prof. Dr. Levent Seçer

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.