DEVLETİN ZİRVESİ GÜVEN VERİYOR MU?

ABONE OL
19:03 - 01/10/2020 19:03
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Devletin kurumları arasında güven mi güvensizlik mi var. Uyum görülüyor mu? Devletin kurum yetkilileri ile arada sırada bir kamuoyuna yansıyan görüşmeler yapılıyor.

Ülke iyiye mi gidiyor?
Ülkenin iyiye gittiğini kim diyor?
Başta iktidar öyle diyor.
Tekelleşen medya koro halinde öyle diyor.
Servetlerine servet katanlar da destekliyor.
Bazı sus payı alan sivil toplum örgütleri de destekliyor.

AB’ın her talebi yerine getirilmiş, ABD’nin BOP eşbaşkanlığına göre hareket edilmiş, imzalanan gizli protokollere riayet edilmiştir.

Geriye ne mi kaldı? Asker ve yargı…
Asker; darbe ve terör örgütü mensubu olmakla suçlanıyor, tutuklanıyor.. Yargı ise kuşatılmış kuşatılmamış tartışmaların içinde.

Bakın küresel sermayenin yol göstericisi olan referans hüviyetli batı medyası neler yazılıyor.

Ordu mensuplarının terörist ilan edilmesi, Ordu mensuplarını ilişkilerini terör örgütü olarak tanımlayan iddianameler devam ediyor. Bu ise ülkenin gördüğü en büyük kriz değil de nedir?

1960’da ne olmuştu?
Menderes alaşağı edilmiş, yani ihtilal yapılmıştı. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Meclis Başkanı, Dışişleri Bakanı, Maliye Bakanı, İçişleri Bakanı tutuklanmıştı.

Türkiye’nin bugünkü tablosu, 12 Mart’tan, 12 Eylül’den ve 28 Şubat’tan bile daha vahimdir.
Kimse abartmıyor. Ancak bazıları farkında değil.
Doğruyu söyleyelim. Maalesef her gün darbe, belge, ifade ile bunları savunan ya da karşı çıkanlarla ülke, fiilen ikiye bölünmeye doğru gidiyor.
Bu buhran değil de nedir?
ABD’nin İran’a müdahale hazırlığı var..
Afganistan’a asker göndermek ve Yemen olayı var..
Sorarım size; bu buhran ya da güvenilmezlik tablosu ile Türkiye hayati olan her konuda nasıl politika üretip uygulayabilir.
AB yeni talepler ileri sürüyor.

Birinci Dünya Savaşı sürecinde Enver-Talat-Cemal troykasının uçukluğunu frenlemeye çalışan ve reel politiğe uyumu seslendiren Sadrazam Sait Halim Paşa’nın; İmparatorluğun dağılmışlık süreçlerini anlatan Buhranlarımız diye bir eseri vardır. Kitapta anlatılanlar sanki bugün tekrarlanıyor.

Anlaşılamayan böylesine bir tabloya neden sebebiyet verildiğidir. Devlet adamlığı önce seçimi ya da kişisel ikbali değil, devleti yani ülkeyi düşünmek değil midir?

Cepheleşme uç verecek ve batı medyasında yer alan yorumlar haklı çıkacak gibi görünüyor.

Bazıları farkında değil, Çankaya; kriz, buhran, bunalım konusunda anayasal görevini yapabiliyor mu? Bir kaç görüşme görüntüsü ile ülkenin bu ayrışan toplum yapısına güven verilebiliyor mu?

Peki askerden yeni bir açıklama gelebilir mi? Her şey mümkün. Suskunluğa gömülen ve telefonlara bile çıkmayan Genelkurmay ne düşünüyor?

Bize göre her yerde toplantılar yapılıyor. Devlet kurumları ciddiyetini kaybetmek üzeredir. Makamlar, hukuka göre değil kişisel düşünce ve anlayışa göre kullanılıyor. Yetki sahibi hukuk da benim devlet de benim diyor. Vatandaşın bildirisi olur mu? Vatandaş dilekçelerini bir yerlere veriyor veya gönderiyor. Peki netice alabiliyor mu? Yandaşlığa göre işleyen çark, daha ne zamana kadar devam edecek dersiniz?

Buna mukabil halkın, durumu bir süre daha değerlendireceği ve tepki için uygun konjonktürü bekleyeceği de görülüyor.. Denilen o ki, halk artık, gürlemeyecek, yağacak… Bunun için de yalanın, dolanın, talanın ayyuka çıkması iyice görülecek.

Unutmayalım! İnsanların yüzü gülmüyor, gülemiyor. Yetkililer artık inandırıcı olamıyor, yeni umutları insanlara veremiyor. Acaba neden?

Günün Sözü: Günün Sözü: Başkasının yolunu takip etme, kendi yolunu kendin çiz.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.