BURSA NUTKU – GENÇ – GENÇLİK

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir.

Bunların gereğine ve doğruluğuna herkesten çok inanmıştır.

Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır.” demeyecektir.

Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır.

Genç; “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir.” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır.

Mahkeme onu yargılayacaktır.Yine düşünecek; “Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek gerekir.” diyecektir.

Onu hapse atacaklardır.

Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecektir.

Diyecektir ki; “Ben inancımın gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”

İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!

* * *

Mustafa Kemal; bu sövlevini, 5 Şubat 1933 tarihinde, bir ayaklanma girişimi sonucu Bursa’ya konuk olduğunda vermiştir. Şubat 1933’te ezan Bursa Ulu Cami’de Türkçe okunur. Namazda bulunanlar, cuma namazından çıkışta topluca Evkaf Müdürlüğü’ne gidip, „Neden ezan Arapça okunmuyor?” diye sorarlar, yanıt alamayınca aynı amaçla valilik binasına yürürler. Heyecana kapılan valilik çalışanları olayı kolluk güçlerine bildirirler. O sırada Atatürk; bir yurt gezisi kapsamında İzmir’deyken, kendisine ivedi bir telgraf gelir. Telgrafta, Bursa Ulu Cami’de toplanan bir grubun Türkçe ezan okunmasına karşı bir ayaklanma girişiminde bulundukları ve Bursa Valiliği’ni bastıkları haber verilir. İzmir gezisine son veren Atatürk, Bursa’ya gider ve ayaklanma olmadığını öğrenir, ayrıca Anadolu Ajansı’na yatıştırıcı bir açıklamada bulunur. Daha sonra, Çekirge yolu üzerinde bulunan bir köşkte , adına verilen yemekte Atatürk; yürüyüşle ilgili „Bursa gençliği olayı hemen bastıracaktı, fakat güvenlik güçlerine ve adliyeye olan güveninden ötürü…” biçiminde bir tümce duyunca konuşmacının sözünü keser ve “Bursa Nutku” diye tanınan, yukarıdaki konuşmayı yapar.

Bu; O’nun anladığı anlamda bir gençtir, gençliktir.

Ülkede yönetimde olanlar, kişisel çıkarlarını ülkemizde hesapları olanların siyasi çıkarlarıyla birleştirdiklerinden olacak onların anladıkları genç ve gençlik baş sallayan, her şeye “Evet!” diyen, demek zorunda olan gençtir, gençliktir.

Yumurta atan, ülkede yaşananlarla ilgili düşünce açıklayan, doğru yolu gösteren genç ve gençlik çarka çomak sokan genç ve gençliktir. Bu genci ve bu gençliği, ağızlarından kuduz salyaları akıtarak, eleştirmeleri, suçlamaları bundandır.

Yılmaz Özdil; polisin tutukladıktan sonra tanınmaz duruma soktuğu gencin hangi koşullarda üniversitede okuma savaşımı verdiğini yazdı.

İnsan olanın utanması gereken o gencimizin ve onun durumunda olanların içinde bulundukları koşullardan utanması gerekmez mi?

Ülkede yönetimde olanların utançtan insan içine çıkamaz olmaları gerekmez mi?

Suçlu genç midir, gençlik midir?

Yoksa suçlu Başbakan mıdır? Milli Eğitim Bakaknı mıdır? Yüksek Öğretim Kurumu Başkanı mıdır?

Biz miyiz?

% 42 mi suçlu?

Yoksa % 58 de mi suç?

Utansınlar mı?

Utanalım mı?

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.