BİLİMSEL DEĞERLERİNİ YİTİREN TOPLUM

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Fiziksel nitelikteki tüm olgular, Newton’un hareket kanununa tabi olan kütlelere indirgenmiş olmak zorundaydılar. Ancak kuvvetler kanununun çeşitli türden olgular için geliştirilmesi ve uyarlanması gerekiyordu. Newton’un kendisi, ışığın eylemsiz parçacıklardan oluştuğunu ileri sürerken, optikte bu proğramın bir uygulamasını yapmayı denemişti. Dalgasal optik teorisi de, dağılımlarında süreklilik gösteren kütlelere uygulandıktan sonra, Newton’un hareket kanunundan yararlandı. İşte Newton buradan yola çıkarak insan beynininde farklı dalgalanmalarda gösterdiği hareket olgusunun sonuçlarında neleri bizlere bırakıyor bunu anlamakta çok gerilerde kaldık. Doğada fizikselliğin etkileşiminde kaldığı gibi, insanlarda bu etkileşimin sınsırlarından kurtulamıyorlar.

İnsan beyni 1,5 kg dır,140 milyon hücre ihtiva eder, bir gram beyinde 100-150 milyon hücre vardır, bu kadar yoğun çalışan bir insan beyni, termodinamiğin ikinci ilkesinin doğasıyla ilgili derin bir kavrayış ve algılama olgusundan çok gerilerde kalıyor. Peki böyle bir dönemde insan beynine farklı bir değişim duygusunu nasıl yerleştireceğiz acaba?

İnsan, bir kişilik mimarıdır: her gördüğüyle, her okuduğuyla kendisini yeniden yaratır. Kendisini bilgiyle donatamayan, emeğiyle kişiliğine bir şeyler katmayan kişi aydın sayılmaz, yada bu değerlere nasıl gelinecek bunuda anlatamayanların çalışan bir beyninin olabileceğini sanmıyorum. Newton, mantığının burada önemini nasıl kavrayacak acaba? Bu gelişmeleri algılayamayanlar, yada sorumlulukları altında olan toplumlara verebilmek için etkileşimleri değişimleri alma çabası içinde olmayanlar.

İnanç her bireyin kişisel hakkıdır: çağın gereklerine uymamak ise, insanın kendisine yapabileceği en büyük haksızlıktır. Değişim dünyasında olmak adına, varoluş, her an bir yeniliğin ardına düşmeyi gerektirdiğinden, bu insanın doğasınada aykırıdır. Kendisini çağın değişimlerine ayak uydurma adına bir çalışmanın içinde görmeyenler asla bilimselliğin aydınlığın içinde tutamadığı gibi, sorumlu olduğu kişi yada kişilere de bu etkileşimi veremezler. Burada Batı aydınlanması dediğimizde, içinde akıl, mantık, bilim, sanat yatar. İşte bu değişimi alacak noktada değiliz. ”Böyle sanatın içine tükürürüm”diyen bir beyne sahip sistemin yaratıldığı Türkiye ve Bilim-Din çatışması içinde bırakılan bir toplum yapısı, nasıl Newton’un fiziksel değişimlerde insan beynininde bütünüyle etkileşim halinde olabileceği savına yaklaşan bir anlayışın, yaşadığımız çağın değişimselliğinde çok önemli bir farklılık olduğu gerekliliğini algılayabilecek acaba?.

Atatürk bir konuşmasında yıl (1924) ”Vatana sahip çıkmak ülke değerlerini korumak, uluslararası değişim sürecinin içinde olmak, çağdaşlığın, laik değerlerin korunması, ancak bilimsel değişimlere verilen önemle sağlanır” diyordu.

Peki şimdi Türkiye bu değişimin neresinde kalıyor acaba? Almanya her zaman Türk toplumunu yargıladı, kimse elini dahi kaldırmadı, şimdi nasılda acı gerçeklerle başbaşa burada yaşayan yaklaşık üç milyon Türk toplum. Ulusal Alman Vakfı, Almanya’da Almanca’dan başka dil konuşulmasını yasaklayan Berlin’deki Herbert-Hoover okuluna, ülkede önemli bir adım attığı için ödül verdi. Alman politikacı Markus Soder, ”Alman okullarında Türkçe değerler kaldırılacak, her kapı üstünde HAÇ sembolleri asılacak” dedi, yine kimseden ses çıkmadı peki kendilerine politikacı adı verenler nerelerdeydi? Şimdilerde bunun sıkıntıları ortaya çıkıyor ve yaşanıyor.Türk öğrencileri okullarda teneffüslerde Türkçe konuşmaları yasaklandığı anda, bunu yapanlar ödüllendiriliyor, yani açıkcası özellikle Almanya’da bu iki yüzlülük nasılda kendini gösteriyor. Ama Türkiye batı ile arasındaki çağdaş değişim kavramlarını tamamlaması zamanının geldiğini anlamalı, yoksa Newton kanunlarının fiziksel etkileşimin insan beynindeki yapılanması noktasındaki mantık sürecini, bilimsel anlamda algılayamayan bir toplum olmaktan öteye geçemeyiz.

Tüm dünyada bilimselliğin zaten çok gerisinde kalmış bir toplum yarattık. Türkiye bu tıkanmışlığı aşmalı, yoksa gelecek ülke için felaket olur, karamsar bir tablo çizmek istemedim, ama gerçekler ortada.

Prof. Dr. Levent Seçer

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.