BERLİN’DE YAŞLANMAK

ABONE OL
18:49 - 01/10/2020 18:49
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best
Altmışın üstünde üyesi bulunan Öğretmenim İnisiyatifi her ayın ilk Cuma günü Kreuzberg-Aile Bahçesinde toplanmaya devam ediyor. Berlin Senato nezdinde çalışıp yıllarını eğitim ve öğretime emek vermekle geçiren bu emekliler, ayın diğer üç Cuma günü Charlottenburg-Smyrna Restoran-Cafe’de İngilizce öğretmeni Dilek Erol’un böreğini yiyip, gelen küçük grupta çeşitli konularda tartışıp, yaşadıkları hikâyeleri birlikte paylaşıyor. Aralarından ayrılan veya hasta olan meslektaş dostlarından haberdar oluyorlar.
Kışın sekiz ay Berlin’de dört ay yazın Türkiye’de yaşıyorlar. Son toplandıklarında yaz aylarında Ege’de buluşmaya karar verildi.
Tiyatro, sinema dahil Türk dernekleri etkinliklerinde hem bu gruba konularla hitap edilmiyor, hem de zaman bakımından. Çocukları dinlensin diye hafta sonlarını torunlarıyla geçiriyorlar. Ama hafta içi bazı etkinliklere Kış aylarında saat 20:00’de değil, saat 18:00’de başlanmalı. Türk toplumu birinci nesli yok sayıyor, hâlbuki alman toplumunda bu gruptan hasta olmayanları gönüllü işlere yöneltmeye teşvik ediyor. Bu yazımla derneklere bir çağrı yapmış oluyorum.
İnisiyatifin sözcülüğünü yapan Nurhayat Kopar, Ahmet Öztürk ve diğer üç meslektaş bu boşluğu doldurmuş oluyor. Farkına vardıkları için sık sık övgü alıyorlar. Herhangi bir konuda fikri sen verdin, ama sen kendin yapmıyorsun şeklinde bir vurgu yapılmıyor. Güzel, faydalı ve olumlu teklifler destek görüyor. Zira her an sağlık sorunları olabilir. O zaman güzel fikir ve teorileri diğerleri eyleme geçiriyorlar. Ayda bir yapılan toplantıda yarım saati geçmeyen konferans dizisinde bu sefer Sabahat Emiroğlu Alevilik konusunda bilgi verdi. Fevkalâde hazırlanmıştı, bu kadar tanınmayan yani kendisi Alevi olmayanlara yabancı olan bir konu. Kopuk kopuk bilgileri olanlara çok anlamlı bir özet yaptı. Hepimiz öğreticiliğine hayran kaldık.
Özel hayatımda birlikte sohbet edip, çay içtiğim arkadaşımın öğretici yönünü tanımıyor olmam doğal. Aynı okulda çalışmış olanlar arasında bu durum değişiyor.
Kendim alevi inancına sahip olmadığımdan dolayı fazla derinleşmeden, araştırıp okumak için ipuçları vermek istiyorum. Elimde Sabahat öğretmenin bana verdiği nottan başka okuyacak bir kaynak kitap bile bulamadım. Yeşiller Partisi Öğrenim Sözcüsü Özcan Mutlu’nun bana gönderdiği Almanca defteri bulmak için kitap yığınımda aramam hayli zaman alacaktı. Az bilgime kendim de şaştım.
İslâm düşmanlığının Avrupa’da görülür bir şekilde işlendiği günden beri yazılan kitaplar saymakla bitmez. Herkes İslâm uzmanı oldu. Yapılan konferans ve toplantılarda İslâm hakkında konuşan medyada dile getirilen etkinliklerde hiç başı açık kadın görülmüyor. Bu konunun işlenmemesi bir noksanlıktır.
İnancın şekle bağlanması, görselliğin toplumda etkisinin derin olduğunu gösteriyor. Başını örtmeyen kadın Müslüman sayılmıyor.
Alevi inancı İslâm kavramı içinde kaybolmuş. Bugün Türkiye’de olumsuz gelişmeler yanında olumlu tartışmalar var. Geçmişte tabu sayılan konular üzerinde açıkça konuşuluyor, ama geçmişte rahat konuşulan gelenek, görenek, inanç öğeleri şimdi tabu yapılıyor. Grupta Alevi inancına karşı sempatisi olanlar vardı. Zira Allah ve Cehennem ile korkutulmuyor, kadın erkek birlikte anlayıp konuştukları dilde ibadet ediyorlar. Didim’de gördüğüm Cem Evi bir buluşma kültür evine benziyor. Müzik ve dansın inanca dâhil edilmesi insanı çok duygulandırır, meditasyon yapmayı öğrenmek için Çin’den örnekler vermeye gerek görülmediğini düşünürüm.
iltergh-29-04-a.jpg
 
Bir çocuğun doğuştan itibaren o kültürün içinde büyümesi gerektiğinden, sonradan alevi inancına geçmek gibi bir yol, anladığım kadarıyla imkânsız. İnsan içinde Tanrı ile birleşiyor, bu nedenle sevgi esas olarak ele alınıyor.
“Alevilik, dini İslâm, kitabı Kuran-ı Kerim, Allah’a kul,
Hz. Muhammed’e bağlı, Hz. Ali’ye talip, Ehli-i Beyt yolunu süren, Hacı Bektaş-ı Veli’nin eline, beline, diline sahip olmayı ilke edinen, iyi düşünce, iyi söz ve iyi davranışta kendini bulan, tanrı korkusu yerine sevgisini benimseyen, zâhiri bâtınla, bâtini zâhirle birleştiren, şeriat kapısını aşıp, marifet yoluyla hakikat dünyasına ulaşan, Kuran-ın şeklinde değil, özüne inen, akıl ve gönül ile ruhsal olgunlaşma yoludur.”
Yukarıdaki tarif ve açıklamayla Immanuel Kant’ın tezlerini düşünüyorum. İnanca evet mantık, düşünme, zihinsel, ruhsal dünyamıza ters düşmeden kaynaştırmak olarak görüyorum. İnanç aklın üstüne çıkmamalı, birbirleriyle içiçe bağdaşmalı.
Alevi kelimesinin içinde Ali-Evi kavramları vardır. Hz. Ali’ye bağlılık, onun gibi adaletli olmak. İnsan sevgisinde ırk, din, dil farkı gözetmemek başka olana saygı göstermek esas alınır. Onun gibi inanmak, inancı şekil şartlarından çok içsellikte, İslâm’ın bir tassavvufi yorumudur. İbadette şekil, protokol ve ezber yoktur. Hayat bir eylemdir. İnsana yakışır adet, kültür gelenekleri birleştiricidir.
Burada Adnan Binyazar’dan okuduğum kültür kavramını hatırladım. Çok çeşitli kültür var, ama benim özümlediğim bana ait tek bir kültürüm var. İslâm üzerine tartılmalardan sonra bilinçli olarak gördük, ki inanç adet, gelenek ve görenekler içinde kaynamış. Kolayca ayırmak mümkün değil, bir bütün olarak inanç, insan birlikte yorumlanmalıdır. Alevilik sevgi ve aşk ile Hakka gitmeyi esas alır. Hac anlayışı gönülleri fethetmektir.
Zekât yerine günlük hayatta paylaşım var. Var olan dört kapı, kırk makam, üç sünnet, yedi farz, on iki erkân vardır.
Allah’ı darıltmamaya gayret sarf etmek, eşine işine sadık olmak, özüne sözüne, sazına, gözüne doğru olmak gibi vasıfları içinde taşıyor.
iltergh-29-04-b.jpg
 
Sevgili okurlarım, Alevilikte olumlu öğeleri saymaya devam etsem, öyleyse hepimizde alevi inancına sahip olmasakta içimizde var, yaşamımızda yerleşmiş bazı özellikleri zaten benimsemişiz, diyorum.
Demek ki, olumlu karakterler topluma teğet geçmiyor. Yasaklar veya dışlamalar, önyargılar engel olamıyor.
Çocukluğumuzda büyüklerin sözleri, yıllar sonra önemini, gerçek anlamını buluyor. Dedem Galip Hoca, Alevilerin lâik düzende Türkiye Cumhuriyet’i kuruluş reformlarının yerleşmesinde çok emekleri olduğunu söylerdi. Dede, bize ne zaman Kuran-ı öğreteceksin diye sorduğumda, önce mandolin çalmayı öğrenmemi istemişti. Hacca gitmek yerine bir üniversite öğrencisine yardım edilebilir mi, gibi bilinmeyenleri sorulabilen bir hocaydı.
Dokunduğum her konu bir derya gibi büyür. Öyleyse okuyalım, gerçek din bilimcilerin sözlerini dinleyelim.
Ne mutlu insanım diyene, sağlıklı emekli olana, bol bol kitap okuyabilene!
Hoşgörü ile kalın!
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.