ANONİM ŞARKIYA NOTA YAZILIR MI?

ABONE OL
19:03 - 01/10/2020 19:03
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in yaşadıklarını kaleme aldığı günlüğünü okuduğumda, şimdi bunu Türkiye’de Aydınlar, düşünürler, yazarlar, çağdaşlaşmanın ne kadar önemli olduğu gerçeğine inananların yaşadıklarını görüyorum.

Din-Bilim savaşına ülkeyi sürükleyenlerin bir kez daha bu gerçeğe bakmalarını isterdim. Martin Niemöller günlüğünde ” Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım: çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkaramadım: çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkaramadım, çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler, benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”

Şimdi Türkiye bu gerçeği yaşıyor, gelecekte konuşan yazan düşünen çağdaş anlayışın Atatürk düşünce ve fikirlerini savunanların bir avuç kaldığı bir ülke yaratılmak isteniyor. Yargıya, bilimsel kurumlara Üniversite’lere bilim ve düşünceye her geçen gün korku vermeye çalışmak çağdaş bir ülke olmanın çok gerisinde kalmak demektir. Çanakkale zaferinin kutlandığı törenler sırasında Başbakanı zorda olsa dinlemeye katlandım. Başbakan yaptığı konuşmasında nedense Atatürk adını bir kez olsun kullanmadı. Geçmişi hatırlamak istedim, belediye başkanı olduğu dönemde bir gazetecinin kendisine sorduğu şu soruya verdiği yanıt hala unutulmadı.”Sayın başkan her odaya bir Atatürk resmi koyacak mısınız ”başbakanın verdiği yanıt ”yeteri kadar resim var diğerlerine gerek yok, kaldıracağız’ ‘işte bu başkan şimdi benim ülkemde Başbakan ve ”gerektiğinde tüm cumhuriyetin değerlerini kaldıracağız”diyende Cumhurbaşkanı. Peki, sonradan bir özeleştiri geldi mi dersiniz ben bunu görmedim, mademki düşünenlere yazarlara demokratik açılım masalında ses çıkarmayacaklarını söylüyorlar, bende bundan cesaret alarak yazmak istedim, şimdi açılım modeliyle bazı alanlarda farklı görünmeye çalışmak, dilerim yarın Martin Niemöller’in başına geldiği gibi hala var olan bir avuç aydının yazarın bilim adamının başına gelmez derim.

Sanatçı ve sinema emekçileri açılım masalındaki şarkıları dinlemek adına bir araya geldiler. Oradaki sahte yüzleri gördüğümde seyrederken utandım, hangi sanatı yâda değeri savunuyorsunuz? Sanatçı olmak bu ülkede bu kadar ucuz olmamalı bir gösteride yer almak adına, yaşanan yaşanacak masalın oyunun figüranları olmak niye? Neden çıkıpta orada konuşmadınız hep dinlediniz? Şarkının notalarını bilmeyenlerden besteci olur mu? Bilinmeyen hala yazılamayan senaryonun nerede durduğunu. Ama birileri bu senaryoyu çoktan yazmışlardı ve şimdi oyuncularını da çok kalabalık ve ucuz oynattılar, kendilerini yıldız sananlar, diva sananlar, bacım edebiyatı yaparak duygu sömürüsünde başarılı olanlar, yalakalık ve dalkavukluk getirirsinden medet umanlar bilmeyerek bu senaryonun starları oyuncuları oldular. Türkiye bu gerçeğin dışına asla çıkamayacak bunu üstüne basarak söylemek isterim.

Anayasa değiştirmek, var olan sisteme Atatürk değerlerine laik cumhuriyete, tüm bilimsel değerlere çağdaş değişim anlayışına karşı farklı bir sistemin dayatması bana göre. Bir ülke değişim adına anayasa yapsın elbette buna bir itirazım yok. Ama asıl olan değerler kalsın, farklı bir sistemin getirilmesi anlayışında direnmek inatlaşmak işte ülkeye zarar veren tehlike burada. Kendi anlayışınızla ülkeyi farklı bir sistemin içine çekmeye çalışmak, sonrada değişim istiyorum, bu sistemin değişime daha çok yararı olacak demek, bana pek inandırıcı gelmiyor.

İçinde sanatın, bilimin, çağdaşlaşmanın, cumhuriyetin, aydınlığın ve Atatürk’ün olmadığı bir anayasa ve demokrasi modelini kabul etmek mümkün değil. Gustave Flaubert ”eleştiriyi hoş görüyle karşılamak ve bunu yapana karşı sevgiyle yaklaşmak erdemliliktir”der. Ama şimdi tüm eleştirilere kızan bağıran öfkelenen bir başbakandan bu ülkenin bir ferdi olarak korktuğumu söylesem başıma bir şey gelir mi acaba? Martin Niemöller gibi bilmiyorum ve hayır olmaz öyle şey deseniz de buna keşke inanabilsem diyorum.

Dilerim Türkiye tüm bu kargaşa ortamını kısa zamanda aşar, zira hala uluslararası saygınlığını itibarını kazanamamış bir Türkiye olmaktan öteye geçemeyiz.

Prof. Dr. Levent Seçer

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.