ALMANYA CAZİBESİNİ KAYBEDİYOR

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Almanya cazibesini kaybediyor, ama kendi ülkesinde yaşayan yabancıları özellikle Türk toplumunu adeta yargılıyor. New York Tımes gazetesi Almanya’nın Türkler’i sorguladığını yazdı. Almanya’da yaşayan Türk toplumunun, adeta her davranışıyla sorgulandığını gözlendiğini yazan gazete, Almanya gittikce kendi içinde yaşadığı ciddi ekonomik sorunların ülkeyi getirdiği çıkmazlığındaki noktada, bu tıkanmışlığı kendi toplumundan bile gizlemeye çalışırken, öncelikle ülkede yaşayan Türk toplumunu sorgulamaya başladığını göstererek, diğer gerçekleri kapatmaya çalışıyor diye yazdı. Yeni bir seçimden çıkan Almanya, hala içine düştüğü bu tıkanmadan kurtulmuş değil, ciddi anlamda ekonomik bir kriz yaşadığını biliyor. Merkel hükümeti,bunun içinde alması gerekli ciddi önlemler ve kararlar arasında bundan en fazla Türkler etkilenecek bununda farkında bana göre.

Almanya artık bir cazibe ülkesi olmaktan hızla uzaklaşıyor, düne kadar sürekli göç alan bir Almanya şimdi dışarıya göç veren bir ülke haline geldi. Almanlar ülkelerini sürekli terkediyor, en çokta İsviçre, ABD, Avusturya, Hollanda bu ülkelerin başında geliyor. Türkiye bu ülkelerden sonra Almanların tercih ettiği ülkeler arasında 9. sırada bulunuyor. Ama düne kadar bir umut ülkesi olan Almanya, Türkler tarafından da artık tercih edilen bir ülke değil. Hitler Almanya’sının sonrasında yaşamsallığı sağlamak adına yeniden inşa edilen bir ülkede, yeniden var olmanın mimarları olan Türk toplumu hala hak etmediği sıkıntıların ortasında bırakılıyor ve ”artık sana ihtiyacım kalmadı ve git geldiğin yere” diyen bir Almanya’da gerçekten Türk toplumunu çok zor bir gelecek bekliyor. Almanya, ikinci Dünya Savaşı’nın ardında yaşadığı tıkanmayı şimdi yeniden yaşamaya başladı ama o tıkanmayı aşmasına yardımcı olan Türk toplumunuda adeta her yönüyle sorgulayarak yargılayarak ne yapmaya çalıştığını kendiside bilmiyor. 1948 insan hakları evrensel beyennamesinde açıkca yazılmış, ”her ülke kendi ülkesinde yaşayan yabancı toplumların yaşamsal hukuksal her türlü haklarını korumaya mecburdur”, eğer siz de bu kararın altına imza koyduysanız bunu yapmak korumak zorunda değilmisiniz? Bu ülkeye yıllarca hizmet etmiş çalışmış didinmiş yeni bir Almanya inşa etmiş Türk toplumu değil mi? Burada kalıcı olan haklarını korumak adına mücadele eden bir toplum Türkler, bugün her alanda başarılı bir toplum yetişmiş, geçmiş kuşakların eğitimsizliğini görerek okuyan aydın bilinçli bir Türk toplumu var. Almanya bunu hala görmemezlikten geliyor,Batı’nın menfaatlerine göre tanımlanmış kavramlar çoğu kez Türkiye’nin Türk toplumunun aleyhine göre işleniyor bu ülkede. Türkiye’ye ”etnik dilleri özgürleştirin” baskısı yapıyor ve sonrasında Türkçeyi yasaklamaya çalışıyor. Berlin’deki Herbert-Hoover okulu bu konuda ciddi anlamda görevler üstlendi, Türkçe`ye karşı başlatılan kampanyalarda destekleyici çalışmalar yaptı,”Ulusal Alman Vakfı Almanca’dan başka dil konuşulmasını yasaklayan okul müdürüne 75 bin euroluk ödülde verdi” hala bir çok Alman okullarında bu yasaklar devam ediyor, ama hala kendilerine sivil toplum kurumları adını verenler, Türk toplumunu temsil ediyorum diyenler, yada çok sayıda yerel ve federal parlamentoda vekil adıyla imtiyazlı kimlik edinenler ne yapıyorlar? Zaman zaman biraraya gelen falanca derneklerin edebiyat yada kültürel etkinlikler adını verdikleri toplantılardan çıkan sonuçlar nerede?

Yıllarca inançların siyaseti yapıldı bu ülkede, yeşil sermayeye tutsak olmuş bir toplum ciddi yaralar aldı, hala bundan ders almayanlar toplumu inançların gölgesinden aydınlığa çıkarmaya çalışmak yerine hala ortamı germeye çalışıp inadına siyaset yaptı. Almanya’da bu güne kadar hiç bir zaman kimse kimsenin inançlarına karışmadı, üstelik son zamanlarda gelişen olumsuzlukların aksine Almanya inanca verdiği saygıyı korumasını bildi. Burada Türk toplumunu sorgulayan bir Almanya derken elbette inançlara olan saygısınıda unutmamak gerekiyor. Elbette Almanya’nın Türkleri sorgulaması kabul edilir şey değil, ama beni üzense hala hukuksal, haklarını savunacak yaşamsal değerlerini anlatacak bir toplum olamadık nedense. Udo Steinbach, ”Türkler nedense uyuşuk kültürel değerleri anlamayan bir toplum” dediği zaman kimse ses çıkarmadı. Markus Soder ”her Alman okulunun kapısında haç resmini istiyorum” dediğinde kimse ses çıkarmadı bu ülkede. David Thoncon’un ”Korkan bir toplum yaratacaksın istediğini yaptırmak için” mantığıyla yola çıkan Almanya’ya aldığı inanılmaz kararlarda nedense kendilerine Türk toplumunu temsil yetkisi verenler ses çıkaramadılar bu ülkede. Gazete okumayan, yılda yüz sayfalık bir kitap bile okumayan, sevgisiz birbirine düşman iki toplum olarak yaşayan Türkler`e Almanya başka nasıl bakacak dersiniz? ”Seni istemiyorum” demiyor açıkca, ama bir şekilde bunu hissettiriyor yaptıklarıyla uygulamalarıyla. ”Kalifiye olmayan Türk göçmeni istemiyorum” diyebiliyor, özellikle bu ülkede eğitim gören Türk öğrencilerin velilerine yapılan farklı istekler var. Dil bilmeyen veliler için eğitimsel etkileşim içinde bulunmanın önemini kavrayamamak suç olarak kabul ediliyor. Çocukların eğitim sorunu çok önemli gelecek kuşaklar adına, okullardaki farklı baskılar yansıtılmayan sıkıntılar aslında yarın ciddi sonuçlar doğuracak ama bu kimsenin umurunda değil.

Hükümetin her alanda aldığı çıkardığı kararlardan Türk toplumu korkuyor, ama bunlar nasıl gelişecek kendi halkımıza anlatamıyoruz bunu yapacak kurumlar yok, Türk kökenli politikacıların Alman siyasetindeki ağırlığı hala hissedilir biçimde yansımıyor kendi toplumuna ve aslında Almanya bunu ciddiye almıyor bana göre, hala elini masaya vuracak sorumlulukta bir Türk vekili yok olmayacakta.

İşsizlik ve yabancı düşmanlığı gittikce artıyor. Ülkede 8 binin üzerinde olan Nasyonalist Partisi’nden (NPD) Almanya hala korkuyor. 2003’te yasaklamak istemişti ama Anayasa mahkemesi buna izin vermemişti, kapatma çalışmalarına devam etsede hala bu partinin ülkedeki ciddi anlamda hakim olduğu varlığından korkuyor hükümet.1933 sonrasında ülkede yaşanan olayların çıkmasından yayılmasından korkuyor, her şeye rağmen Türkler yinede büyük rizk altında bu ülkede,şimdi Almanya’nın sorguladığı gözlemlediği Türk toplumunu, asıl kendilerine editör adını verenler kurumlar dernekler ve Türk Konsoloslukları, daha rasyonal kararlarla etkinlikler değişimsel çalışmalarla bu tıkanmanın ortasında bırakmamaları gerekiyor.
Almanya yargılarken asıl amacının ne olduğunu ve bununda önemini anlatmalıyız kendi vatandaşlarımıza.

Her yıl 150 bin Alman ülkesini terkediyor, siyasi ve ekonomik tıkanmanın ortasında kalan Almanya, kendi vatandaşının aksine ülkede yaşayan 7.8 milyonun üzerindeki yabancının yaşamsal haklarını kısıtlamaya ve daha radikal kararlar almaya çalışıyor, bundanda görüldüğü gibi en çok Türk toplumu etkileniyor. Eğitimli kalifiye genç beyin gücüne ihtiyaç duyması bu ülkede yaşamanın kalmanın zorluklarındaki gelişmenin bir işareti bana göre, yani şartlar gittikce zorlaşacak ayakta kalan buna dayanacak kalamayan yıkılacak demektir. Ama bazen bizimde suçumuz yok mu dersiniz gelinen noktada? Bu gerçeği iyi görmeliyiz artık ve nerede yaşadığımızı bunun anlamını bilmeliyiz, yaşadığımız ülkede kendi yaşamsal haklarımızın tıkanmasına izin vermediğimiz gibi, bazende kendimize bazı soruları sormalıyız, Almanya bizi sorgularken. Özellikle gittikce
siyasetin etkileşimde kalan ve Batı’nın bundan haz duyarak seyrettiği daralmadan kurtulamayan Türkiye’de Almanya’dan farklı bir çarkın dışında değil. Atatürk değerlerinin, aydınlık düşüncenin, çağdaş değişim anlayışının dışında bir model yaratmaya çalışanların ülkeyi getirdikleri sona baktıkca, yaşadığımız ülkedeki değerlerimize sahip çıkmalıyız, yani bizi ne kadar yargılasa da kabul edilmez kararlarla baş başa bıraksa da, biz bu tıkanmadan kurtulmasını başarabilmeliyiz. Okuyarak siyaseti bilerek yaparak, iki düşman toplum yaratmadan her türlü sıkıntıyı paylaşarak, bilinçli aydın kültürlü bir toplum olmanın önemini unutmadan kendimizi savunmasını bilmeliyiz. Bu ülkede yaşamak zorundaysak, kazanılmış haklarımıza sahip olmak adına yapabiliriz şimdi istersek bunun zor olmadığını göreceğiz.

Prof. Dr. Levent Seçer

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.