LAİKLİK VE DEMOKRASİ

ABONE OL
23:48 - 13/02/2021 23:48
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Sanayi toplumlarında sosyal adaleti, barışı, özgürlükleri, en iyi şekilde sağlayacak düzen ancak demokrasiyi içselleştirmiş ülkelerde gerçekleşir.

Bu hedefe ulaşmak için Türkiye aydınları, cemaat ve ümmet koşullarından arınıp, iş bölümü ilerlemiş, yapıları farklılaşmış çağdaş ulusal sanayi toplumu ve bilgi toplumu mücadelesi vermek zorundadır.

Çağdaş, ulusal sanayi toplumu ancak bilimi rehber edinen toplumlarda oluşur.

İşte LAİKLİK, bunu sağlayacak toplumsal düzenin adıdır.

Bilimsel düşünüşü yerleştirmek ve demokratik bir düzen kurmak ise ancak Laik düzende olanaklıdır.

Laiklik hem bilimin hem de demokrasinin temelidir.

Laik düzende, bilimin geçerlilik ilkeleri ile demokratik düzenin meşruluk ölçüleri aynı niteliktedir.

Laik inanca göre; ‘’ Yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir.’’

Laiklik, demokrasinin olmazsa olmaz ön koşuludur.

-Laiklik, insanların inançlarına, inançsızlıklarına karışmaz.

-Hiç kimse bireyin inancına veya inançsızlığına dokunamaz.

-Laik düzende, ne bir din, ya da mezhep, ne de kişi adına insan ilişkilerini düzenlemek üzere yasa yapılamaz.

-Dünyanın hiçbir demokrasisinde, demokrasiyi ortadan kaldırmak için demokrasiyi araç olarak kullanma hakkı yoktur. (*1)

-Demokrasiyi yok etme özgürlüğü olamaz.

 

”Laikliği sadece devlet ile dini ayırmak da değildir.”

Laik düzende devlet, bütün inançlara ve inançsızlıklara eşit uzaklıkta olmalıdır.

‘’Laiklik dinsizlik değildir’’ söylemi de doğru değildir.

Bu söylemi savunanlar, devletin din ve inançlara el atmasını, dincilerden yana tavır almasını hedefleyen Siyasal İslamcılardır.

Bu tez, 1950’den sonra başlayan karşı devrimi savunanların, laikliği sulandırmak amacı ile uydurduğu geçerliliği olmayan bir tezdir.

Laik devlet ne dinin düşmanıdır ne de dinin dostudur; ”Dinin tamamen dışındadır.” (2**)

Din devleti olan Osmanlı’dan Laik bir Cumhuriyet yaratmak ancak Mustafa Kemal gibi büyük bir devrimcinin başarısıdır.

Osmanlı Devleti, Almanların kışkırtması ve özendirmesiyle katıldığı 1.Dünya Savaşını kaybedince, galip devletler, Mondros Mütarekesi sonrasında Türkiye’yi aralarında paylaşarak işgal ettiler.

Türk Ulusunu esir, hatta yok etmek istediler. Padişah ve hükümeti Sarayı karşılığı İngiltere-Fransa-ABD mandası falına bakarken bu devletler Türk Ulusunu Anadolu’dan çıkarma amacındaydı.

Vahdettin Sevr’i, Kabul ederek Anadolu ve Trakya’da Türk varlığının yok edilmesini onaylamıştı.

 

Mustafa Kemal’in öncülüğünde, 19 Mayıs 1919’da Emperyalizme ve onun işbirlikçileri Hanedana karşı

başlatılan Ulusal Bağımsızlık ve Kurtuluş Savaşı, 9 Eylül 1922’de Türk Ordusunun zaferiyle bitti.

 

Emperyalizmin Türk ordusuna karşı orantısız gücüne rağmen yenilmesi, dünyada ilktir.

Kurtuluş Savaşında işgalcilerle iş birliği yapan Damat Feritler, Ali Kemaller, Ali Galipler tarihte birer hain olarak yerlerini almışken, AKP-MHP ortaklığının bunların yerini alma çabaları da boşunadır.

Şeyhülislam Mustafa Sabri, Sevr’den yana tavır alarak Mustafa Kemal ve arkadaşlarını hain ilan ederek öldürülmeleri hakkında Fetva vermiş, kurtuluştan sonra Yunanistan’a sığınmıştı.

.

AKP döneminde Mustafa Sabri’nin adı, Tokatta İmam Hatip Okuluna veridi.

 

‘’Kurtuluş Savaşında keşke Yunanlılar Kazansaydı’’ Diyen Fesli Kadir’i Erdoğan Baş Danışman atadı.

Kurtuluş Savaşına karşı, İngiliz Tali Cemiyeti’nin yöneticisi olan İskilipli Atıf’ın mezarını AKP döneminde Çorum Valisi ziyaret etmekle görevini kötüye kullanmaktan çekinmemiştir.

 

Vatan ve ulusun kurtuluşu konusunda çareler ortaya atılırken; Mustafa Kemal Atatürk’ün düşüncesi ve kararı: Millî hakimiyete dayanan, kayıtsız, şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak olmuştu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi 3 Mart 1924’te; 158 milletvekilinin ‘’kabul’’, 1 milletvekilinin ‘’hayır’’ oyu ile Hilafet kaldırılmıştır.

10 Nisan 1928 de Anayasadan ‘’Devletin dini İslam’dır.’’ Maddesi çıkarılarak Laik düzene geçilmiştir.

5 Şubat 1937 de Laiklik Anayasa’ya değiştirilemez madde olarak yazılmıştır.

Bugün Ortadoğu’da Irak’ta, Afganistan’da, Pakistan’da İran’da ve Afrika’da Müslümanın Müslümanı katletmesi; emperyalizmin bu ülkelerdeki yeraltı zenginliklerine el koyabilmek için Siyasal İslamcıları tetikçi olarak kullanmalarından kaynaklanmaktadır.

Bu ülkelerdeki iç savaşa, BOP Eş başkan olarak AKP Genel Başkanı katkı vermiştir.

Bu günlerde Cumhuriyeti İhvancı bir şer-i devlete dönüştürme amacına ulaşamayacağını kavramıştır.

Aynı kaderi paylaşacak Bahçeli ile çıkış yolu olarak ‘’Kurucu Anayasa’’ rüyasına sarıldılar.

Siyasal İslamcı bir İhvancı şer-i devlet için son hamlelerini yapmaktalar.

Ama bilmedikleri bir kuralı unutuyorlar:

Partizan valileri

Partizan hakim ve savcıları

Hariçten Gazel okuyan Perinçek’e rağmen

Türkiye Laiktir ve Laik Kalacaktır.

Yıldız AKALIN

 

(*1) ‘’Demokrasi hedefimiz olan şer-i devlete ulaşmak için bir araçtır!’’ (RTE)

(**2) Özellikle Anadolu, beşikler verdiği medeniyetlerin ev sahibi olarak çeşitli inançlı-inançsız, çeşitli etnik kökendeki insanların hoşgörü temelli ve barış içinde yaşamayı asırlardır sürdürmüşlerdir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hepsi Müslüman değildir.

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.