KILIÇDAROĞLU’NU SUÇLAMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

ABONE OL
11:33 - 04/06/2023 11:33
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KILIÇDAROĞLU’NU SUÇLAMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

Bu köşedeki yazılarımı okuyanlar, geçmişte Kılıçdaroğlu’nu defalarca eleştirdiğimi anımsarlar.

Onun, zorlamayla CHP’nin başına getirilmesine en çok AKP içindeki yolsuzluk yapan siyasilerin sevindiğini, Grup Başkanvekili döneminde başta Melih Gökçek ve birçok AKP’li milletvekilinin yolsuzluklarını kendine özgün sakin ve kanıtlı belgelerle ortaya çıkarması bellektedir.

 Ama yerel yönetim seçimlerindeki birleştirici, sabırlı, hoşgörülü, Cumhuriyete bağlılığını ve Genel seçimlerde, beş benzemez partiyi bir araya getirerek Ucube Başkanlık Sisteminden, Atatürkçü, Laik Cumhuriyete özgün Parlamenter Demokrasi’ye geçişin öncülüğünü üstlenmedeki başarısı yadsınmamalıdır. . 

Eğer Türkiye’de kurallar demokratik çizgide kalsaydı.

YSK, Yargı, Valiler, Kaymakamlar, Diyanet İşleri Başkanlığı, İmamlar, kalemini çıkar karşılığı satan yandaş medya ihanet içinde olmasalardı bu seçim mutlaka kazanılırdı.

14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleri bir ‘’darbe’’ olarak planlanmıştı. 

Planlandığı gibi Adaletsiz koşullarda devleti gasp eden güç birliği kazandı.

Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Başkanı olduğu AKP’nin yapmış olduğu Anayasa’da yazıldığı:

Cumhurbaşkanı seçilmek için; TC Vatandaşı olmak yanında dört yıllık üniversite mezunu olma zorunluluğu vardır.

-Cumhurbaşkanı Anayasaya göre ancak iki kez cumhurbaşkanı seçilir kuralına uymak zorundadır.

Cumhurbaşkanı, 1983 yılında kurulan Marmara Üniversitesinden 1981 yılında mezun olduğunu gösteren bir diplomadan başka bir diploma gösterememiştir.

Savaş durumu, meclisin yasal çoğunlukta kendini feshetmesiyle olanaklı olmasına rağmen seçimler anayasaya aykırı şekilde cumhurbaşkanının kararıyla bir ay önceye alınmıştır.

 YSK, geçmiş seçimlerde olduğu gibi görevini yapmamış bu darbe seçimlerinin destekçisi olmuştur.

AKP-FETÖ iktidarı Cumhuriyetin kurumlarını, TSK’yı, medyayı, kumpaslarla etkisiz duruma getirmeleri yanında, devleti yönetenlerin hoşgörülü dili, AKP iktidarıyla nefret ve hakaret diline dönüşmüştür.

Bugün yanında olan Bahçeli ve Süleyman Soyluyla karşılıklı birbirlerine en ağır hakaretleri yapmışken şimdi çıkar ortaklığı gereği bu hakaretleri muhaliflere birlikte yapmaktalar.

Üstelik bütün yolsuzluklar, İslamiyet’in kuralı gibi yansıtıldı. 

Yargı, özellikle Cumhuriyeti kollamakla görevli Cumhuriyet Savcıları sürgün olma-suya sabuna dokunmama seçiminde üç maymunu oynayarak sessiz kaldılar.

Cumhuriyetin Savcısı olmakta kararlı olanlar,  görülen lüzum üzerine  ‘’sürgün’’ edildi.

Bazan AYM’ inin doğru kararlarına bile ‘’kabul etmiyorum, uygulamıyorum ve saygı duymuyorum!’’ Diyerek Anayasal suç işlemeleri karşılıksız kaldı.

‘’Hukuk Devleti’’ giderek ‘’Şahsım Devletine’’ dönüştü.

Yerel seçimlerde YSK’ya ve Devletin tüm olanaklarının Cumhur İttifakınca kullanılmasına rağmen,  İstanbul, Ankara ile on bir büyük şehir belediyeleri, HDP desteğiyle Millet İttifakı kazandı.

Muhalefetin başarısı karşısında Erdoğan ve Bahçeli iktidarı kaybetme korkusuna kapıldı.

TSK’ya Hulisi Akar’a rağmen güvenemedikleri için Laiklik karşıtı, tarikatçı olmaları nedeniyle TSK ile ilişkisi kesilen Subaylarca kurulan ASAD, giderek dili ve Anayasası Arapça olacak ARSASTİKA Devletinin kurucularını danışman olarak atamak zorunda kalmıştı.

Erdoğan ve Bahçeli iktidarın sona ereceğini görünce domuzbağı ve işkencelerin en vahşisini yapan, Güneydoğuda barışın öncülüğünü yapan Gaffar Okkan’ı ve beş polisi öldüren Hizbullah terör örgütünün Siyasi Kanadı Hüda-Par ile ülkeyi birlikte yönetmeyi kabul etmek zorunda kaldı.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının para karşılığı Türkçe bile bilmeyen Suriye, Afgan asıllı

kişiler yanında, uyuşturucu baronlarının bile baş tacı edildiği bir dönemden geçiyoruz.

Ecevit’in Partisi DSP’nin emanetçisi Önder Aksakal Ecevit’i, Erbakan’ın oğlu babası Necmeddin Erbakan’ı,  Sinan Oğan, Türk Milliyetçiliğini bir koltuğa satarak Erdoğan’ı kurtardılar.

Yürümede zorlanma ve toplantılarda bayılma, uyuma gibi önemli Fiziki ve ruhsal çöküntü içinde olan

Erdoğan, tıp insanlarınca devleti yönetme gücünden uzak olmasına rağmen seçtirilmesi başta ona yapılmış en acımasız insanlık suçudur.

On milyon sığınmacıyı ancak Erdoğan iktidarının Türkiye’de tutacağı için desteklerini esirgemeyen ikiyüzlü Avrupa’yı es geçip:

Seçim yenilgisini Kılıçdaroğlu’na bağlamak   ’

İnsafsızlığın ta kendisidir! 

Yıldız AKALIN

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
    Tüm Yorumlar (2)
    • Ahmet OVALI

      Sayın Kılıçdaroğlu’nun çok yüksek bir motivasyon ve azimle seçimi kazanmaya çalışmış olmasını elbette takdirle karşılıyorum, müteşekkirim. Diğer hiçbir ittifak ortağı onun kadar canla başla uğramadı. Hattâ seçime birkaç gün kala bile çatlak sesler çıkaranlar oldu. Ancak “Erdoğan’ın, (yapılması bence de zorunlu olması gereken itirazlardan) mağduriyet çıkarmasına izin vermemeliyiz” anlayışı ile ‘çekingen bir muhalefet’ yapmasını hâlen yanlış buluyorum.

      Yanıtla
      +0
      -0
    • Molla Demirel

      Harika bir değerlendirme yazısı.
      Kutlarım.

      Yanıtla
      +0
      -0