“Kıbrıs’ın Öteki Yüzü”

“Kıbrıs’ın Öteki Yüzü”

ABONE OL
21:56 - 29/06/2025 21:56
“Kıbrıs’ın Öteki Yüzü”
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Doğu Akdeniz’in ortasında gözden uzak, vicdandan da uzak bir halk yaşıyor: Kıbrıs Türkleri. Onlar yüzyıllardır bu adada, bu topraklarda var oldular. Ama ne zaman sözde barış masaları kuruldu, ne zaman diplomatik güvercinler uçuruldu; hep dışlanan, hep görmezden gelinen taraf oldular.

Tarihi bilenler için Kıbrıs meselesi sadece bir “1974 olayı” değildir. Bu hikâye, 1950’lerde Rumların Enosis hayaliyle, yani adayı Yunanistan’a katma hayaliyle başladı. Bu hayal, EOKA adlı terör örgütünü doğurdu. O örgüt, Kıbrıs Türklerinin köylerine saldırdı, kadınları, çocukları, yaşlıları öldürdü. Katliamlar karşısında dünya suskundu. İngiltere, o dönemin sömürge yöneticisi olarak sessizdi. Birleşmiş Milletler ise üç maymunu oynadı.

Ve 1963… Türkler için “Kanlı Noel” olarak anılan o karanlık yıl. Cumhurbaşkanı Makarios, ortaklık anayasasını tek taraflı değiştirdi, Türkler devletten dışlandı. Silahlar konuştu. Evler yakıldı. İnsanlar göç ettirildi. Bu bir soykırımdı, ama adı konulmadı. Çünkü katliamın mağdurları Türk’tü, failiyse Batı’nın gözdesi Rum yönetimiydi.

1974’te Yunanistan’daki cunta darbeyle Kıbrıs’a el koymak istediğinde, Türkiye Garanti Antlaşması’ndan doğan hakkını kullandı. Türk askeri adaya çıktı. Bir halkı yok olmaktan kurtardı. Bu harekât Kıbrıslı Türkler için bir dirilişti, hayattı. Ama ne yaptı Birleşmiş Milletler? Yine Rum yanlısı bir dille Türkiye’yi “işgalci” ilan etti. Katledilen Türkler yoktu, göçe zorlanan Rumlar manşetteydi.

Bu ne biçim adalet?

Yıllar geçti. Kıbrıslı Türkler, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etti. Devletlerini kurdular. Eğitimden sağlığa, savunmadan yerel yönetime kadar kendi ayakları üzerinde duran bir yapı inşa ettiler. Ancak dünya bu gelişimi tanımak yerine, Rum tezlerine daha da sıkı sarıldı. KKTC bugün yalnızca Türkiye tarafından tanınan bir devlet. Ama bu tanınma, uluslararası camianın hakikati görmesini engellememeli. Kıbrıs Türk halkı, adanın kurucu ortağıdır. Bu halkı yok saymak, tarihin ve insanlığın vicdanına aykırıdır.

2004’te Annan Planı referandumuna geldik. Türkler barış için “evet” dedi, Rumlar “hayır.” Sonuç? Rumlar Avrupa Birliği’ne alındı. Türkler yine cezalandırıldı. Dünya, sözde ödüllendirecekti Kıbrıs Türkünü. Peki ne oldu? Ambargolar devam etti. Sporcular hâlâ uluslararası alanda yarışamıyor. Uçaklar hâlâ doğrudan inemiyor. Üniversiteler tanınmıyor. Ticaret izole. Kısacası: Kıbrıs Türkü insan sayılmıyor.

Birleşmiş Milletler barışı mı koruyor? Hayır. Statükoyu koruyor. Gerçekten tarafsız olması gereken BM, on yıllardır adadaki dengeyi Rumların lehine eğmiş durumda. BM Barış Gücü’nün Türk bölgelerinde dolaşımı sınırlı, işbirliği zayıf, güven verici adımları ise neredeyse yok. 2023’te Pile-Yiğitler yol yapımında yaşanan kriz bunun en açık göstergelerinden biri. Türklerin ulaşımını kolaylaştıracak bir yol bile BM tarafından “provokasyon” olarak görüldü. Bu durum, BM’nin kime hizmet ettiğinin sessiz ama net bir ilanıydı.

Federasyon dedikleri, Rumların Türkleri yutma planından başka bir şey değil. Her müzakere, Türk tarafının biraz daha geri adım atmasıyla geçiyor. Rum tarafı ise her masadan daha da güçlenerek kalkıyor. Çünkü arkalarında Brüksel var, Atina var, Washington var. Türklerin arkasında sadece Ankara var. Ve artık Ankara’nın da “yeter!” deme vakti geldi.

Kıbrıs Türk halkı, sadece siyasi değil, insani bir mücadele veriyor. Eğitim hakkı, seyahat özgürlüğü, spor yapma hakkı bile ellerinden alınmış durumda. Bugün Gazze’de yaşanan ablukanın daha “yumuşak” bir versiyonu, onlarca yıldır KKTC halkına uygulanıyor. Uluslararası toplum bu hukuksuzluğu görmezden gelmeye devam ediyor. Avrupa, insan haklarından bahsederken KKTC’ye uyguladığı izolasyonları “ceza” gibi sunuyor. Oysa ortada suç yok, sadece bağımsızlık ve eşitlik arzusu var.

Peki çözüm ne?

Çözüm, eşit egemenliktir. Çözüm, tanımadır. Çözüm, Türk halkına yapılan ambargoların kaldırılmasıdır. Çözüm, iki devletli bir yapının kabul edilmesidir. Kıbrıs artık federasyon masallarına kandırılacak bir yer değildir. Gerçekçi, samimi, karşılıklı saygıya dayalı bir yol haritası gerekiyor. İki ayrı halk, iki ayrı demokrasi, iki ayrı kimlik. Gerçek bu kadar netken, hâlâ birleşik bir Kıbrıs masalı anlatmak, sadece zaman kaybı değil, barışa ihanettir.

Kıbrıs Türkleri artık kendi kaderini kendisi yazmak istiyor. Dünya da bunu görmezden gelmeye devam ederse, o masada barış değil, sadece adaletsizlik pişmeye devam edecek. Rumların her “hayır”ına rağmen ödüllendirildiği, Türklerin her “evet”ine rağmen cezalandırıldığı bir denklemde, ne barış olur ne de güven.

Unutmayın: Bir adanın yarısını görmezden gelmek, sadece siyasetsizlik değil, insanlığa ihanettir.

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP