İLKELİ YAŞAMAK

ABONE OL
13:52 - 07/08/2022 13:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

İlkeli Bir İnsan Olabilmek…

İnsan yetişme biçimine, eğitimine ve kendini geliştirimine göre, edindiği düşünceleri ve davranış biçimleri ile toplumda yerini alır.

Toplumdaki ilişkiler içerisinde “nasıl” düşünecek ve davranacaktır, kendine göre uyguladığı “ilkeleri” var mıdır?

İlkeli yaşamak insan yaşamında önem verilmesi gereken bir konudur.

“İlke, prensip, kural” sözcükleri aynı öneme yer veren sözcüklerdir.

İlkeli olmak başıboş hareket etmemek, düzenli olmak, prensip sahibi olmak, belirli sınırlar içinde yaşamak, yaşamın akışına kendini kaptırmamak demektir.

İlkeli olmak denince akla genellikle doğruluk, güvenirlilik, dürüstlük, açıklık,  tutarlılık, çalışkanlık gibi… “olumlu değerlere” sahip olmak düşüncesi gelir.

Onurlu, erdemli, ilkeli olmak, olabilmek ne denli önemli ise ilkeli, onurlu kalmak ve yaşamak çok önemlidir.

İlkeli insan üstlendiği ilkelerini “temel doğru” olarak kabul eder ve yaşamına bunlara göre yön verir.

Ama ne yazık ki çıkar ilişkileri, şeytana esir olma, nefse uymak… denilen zayıflıklar nedeni ile ilkeli, erdemli ve onurlu olma kavramlarını birçok kişi yaşamından kaldırmış durumda…

Toplumsal anlamda bazılarının yaşantısında ilkesizlik kişiliklerine iyice yerleşmiş.

Günümüzde düşüncede, söylemde, yaklaşımda “ilke” diye bir kavramdan söz etmenin gittikçe azaldığını görüyoruz.

İlkeli davranmak neden sadece bazı insanların becerebildiği bir özelliktir?

Bir insanın olumlu bir kişilik sahibi olması ilkeli olmasıyla eşdeğerdir.

İlkeli duruş sahip olan insan kimliğini korur.

İlkeli olan insan başkalaşmayacaktır.

İlkeli olan insanın satın alınması da çok zordur.

İlkeleri olan kişi küçük çıkarların, küçük hesapların adamı değildir.

İlkeleri olan kişi iki yüzlü olmaz.

İlkeli insan dik durur, eğilmez.

Düşüncesi açık, tutarlı ve belirgindir.

İlkeli kişinin savunduğu değerleri vardır.

Dün “kara” dediğine bugün “beyaz” demez.

İlkeli insanın söylemi ile eylemi birdir.

İlkesi olan tutarlıdır ve yönü bellidir.

İlkesi olan insan hiç kimseye bilerek yanlış yapmaz.

Söylediklerini yapan dürüst bir insan demektir.

İlkeli olmak aynı zamanda “adam olmaktır” ve adam kalmaktır.

Çünkü insanlığın gelişim süreci içerisinde temel davranış ilkeleri ve davranışın özü olarak ortaya çıkmış olan evrensel ahlak kendi başına zaten birçok temel ilkeleri içerir.

Devlet yönetiminde “çağdaş hukuk kurallarına” uymak da tam bir ilkeler bütünü demektir ve ancak böylelikle bir “hukuk devleti” olunur.

Toplumların evrensel kapsamda oluşturduğu temel düşünme ve davranış biçimleri uzun yıllar içerisinde oluşmuştur.

Bu nedenle de modern toplumlar denildiğinde anlamamız gereken “çağdaş demokrasiye” ve onun temel kurallarına, ilkelerine uygunluk anlaşılmalıdır.

Sadece “yasa çıkarmış” olmak yetmeyeceği için de doğru ve çağdaş yasaların yanı sıra temel davranış biçimleri ve düşünce modellerinde olması gereken “temel ilkeler” ulusal eğitim ve öğretimin içerisinde de ele alınıp işlenmelidir.

“Modern toplumun artık eskiden kalma ahlak kurallarına bir ihtiyacı yoktur” diye düşünmek ise çok yanıltıcıdır ve de tehlike içerir.

Modern toplumda artık “ahlak gerekli değildir”, “ahlak eski bir kavram”dır denildiğinde ise ilk akla gelmesi  gereken şu olmalıdır:

0 toplumda etkin hale gelmek üzere olan “zihin yönetimi programları”nın sistematikleşmiş olduğudur.

Çünkü bu yöntemler ile toplumun değerlerinden bir bölümünün yok edilmeğe başlanıldığı anlaşılmaktadır.

Onun yanı sıra toplumun güçlü ve sağlıklı işlemesini, özgür birey ve iradeyi olumsuz etkileyecek “yeni kavram”larla karşılaşıldığını saptayabiliriz.

Bu konuda şunu da kabul etmek gerekir:

– Ahlak ve ilkeler, ilkeli yaşamak denildiğinde çoğu birey için bunlar sadece “yuvarlak” ve pek de “içeriği tam anlaşılmamış” kavramlardır.

Bunun böyle olmasının ana nedeni o ülkedeki temel eğitim ve öğretimin bir boşluğu ve eksikliği olabilir.

Zaten buna bağlı olarak da yetişkin bireyin kişisel gelişim eksikliği de ortaya çıkar.

Sadece, bazı okullara gitmiş, bir iş, bir meslek edinmiş olmakla her şeyin tamamlandığını düşünen bir temel var sayım ise çok yanıltıcı ve de tehlikelidir.

Çünkü yaşam devam etmektedir ve toplum ve bireyleri hiç durmadan kendilerini yetiştirmeli ve geliştirmelidir.

Öte yandan insanın en önemli varlığı olan beyni de devamlı yenilenmek, sürekli etkinleştirilmek, üretmek ister.

Bilgi yüklenmeyen, işlenmeyen, geliştirilmeyen beyin ise sağlıklı ve işe yarar yeni düşünceler üretemez ve o insanı da doğru yönlendiremez.

İnsanın çok erken yaşlarda okuma alışkanlığı edinmesi, eleştirel düşünceyi öğrenebilmesi, araştırmacı olabilmesi “kişisel gelişimi” için çok önemlidir.

Öğrenme isteği ve bunun sürdürülebilirliği ile kişi kendini geliştirir, olgunlaştırır ve kendi “ana ilkelerini” edinir ve onları yaşamında uygular.

Bu mekanizma için de yine bir ilkeler bütünselliği ve kullanılırlığı gerekmektedir.

İlkeli olmak, yalnızca bireye özgü bir kavram değildir.

İlkeli olmak kurumlar, vakıflar, cemaatler, sivil toplum kuruluşları dediğimiz, dernekler,  sendikalar, için de geçerlidir.

Siyasi partiler kendi ilkelerine bağlı kalarak davranmalıdır.

Siyasi partinin ilkeleri iyi seçilmiş ve uygulanabilir ise o parti daha başarılı olur.

Bunun için de üyelerinin ilkeli kişilikler göstermeleri ve tutarlı olmaları gerekir.

Böylelikle toplumda saygınlık kazanırlar ve yine kendilerine ilkeli taraftarlar, nitelikli bireyler kazandırabilirler.

Dönek siyasetçilerden, seçmenini ve partisini yarı yolda bırakanlardan, çıkarcılardan ne ülkeye, ne de partisine bir yarar gelmeyeceğini de öğrenmeliyiz.

Her türlü çıkar peşinde koşan ve yalanlarla iş çeviren kişilerden ilkeli olmaları zaten beklenemez.

Tutarsız ve alt yapısı olmayan, içi boş kitlelerden ise bir şey beklemek çok yanıltıcı olacaktır.

Bu nedenle kabul etmeliyiz ki kişilik biçimlendirilmesinin temeli küçük yaşlarda atılmalıdır.

Yaşamın içerisinde zamanla daha da olgunlaşmalı ve olumlu biçimler alabilmelidir.

Emek harcayıp, düşünce üretip, özgün ve tutarlı ilkelerimizin oluşmasıyla düzgün kişilik sahibi oluruz.

Devlet-toplum-yurttaş ilişkilerinin zayıfladığı ülkelerde çöküntüler arttıkça, dengeler bozuldukça ilkelerin de savunulması gittikçe zorlaşacaktır.

Hırsızlık, yolsuzluk, kural tanımazlık, kayırmacılık, partizanlık, tarafgirlik… hızla artıyorsa o toplumda ilkelerin önemi ve hukukun üstünlüğü gittikçe yitiriliyor demektir.

Uygar ve çağdaş bir toplumun düzgün ve güvenilir, sağlıklı, başarılı yurttaşları olabilmeyi isteyenlere ne mutlu…

Öğretmen Gönen ÇIBIKCI

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.