Zaman yeniden dönüyor. Takvimler bir Hicrî yılbaşı daha gösteriyor. Miladi takvimde yapmadığımız, yapamadığımız şeyleri bu takvimde de yapmazsak, sadece sayılar değişecek ama biz aynı kalacağız. Oysa “hicret”, sadece bir takvim başlangıcı değildir; yön değiştirmek, yer değiştirmek, karar değiştirmek, kader değiştirmektir.
Peygamber Neden Hicret Etti?
Peygamber hicret etmedi; hicrete mecbur bırakıldı.
Mekke’de on üç yıl boyunca inandığını anlatan bir adam, sadece “Oku” dediği için, sadece “La ilahe illallah” dediği için dışlandı, baskı gördü, boykota uğradı, taşlandı, itibarsızlaştırıldı. Onların düşündüğü gibi düşünmediği için yapıldı bunlar. Ama asıl hicret gerekçesi fiziksel tehdit değildi, fikrî tıkanıklıktı. Çünkü Mekke’de sadece can güvenliği değil, söz hakkı da kalmamıştı. Konuşmaya bile müsade etmiyorlardı.
Mekkeliler davetin gelişmesini değil, boğulmasını istiyorlardı. İşte bu yüzden hicret bir kaçış değildi, zulümden kaçış hiç değildi. Yapılamayanlara yapabilme süreciydi, bir yeniden inşa süreciydi. O, Medine’ye yerleşmedi; Medine’yi inşa etti.
Sahabenin Hicreti Nasıl Anladığı
Kurucu ümmet için hicret(Ashab) için hicret, ev değiştirmek değil, hayat tarzı değiştirmek demekti. Malı, evi, eşi, çoluk- çocuğu, akrabayı arkada bırakarak; yalınayak baş açık o çöl sıcağında 400 km ileriye gitmek kolay bir iş değildi; ama onlar, “değişmeden kurtulunmaz” gerçeğini içselleştirmişlerdi.
Onlar için hicret, yeni bir iklimde huzura kavuşmaktan ziyade, yeni bir sorumluluğun içine doğmaktı. Bu yüzden Medine’ye varınca dinlenmediler; inşa etmeye başladılar: Mescid inşa ettiler, pazar kurdular, kardeşlik tesis ettiler. Hicret, onlar için bir varış değildi yeni bir, başlangıçtı.
Hicretin Bedeli Ne Oldu?
Mekke’den Medine’ye uzanan yolun taşları, açlıkla, belirsizlikle ve yoksunlukla döşenmişti. Muhacirler, geride bıraktıkları mallarını kaybettiler; Ensar ise bölüşmeye razı oldular. Ama daha derin bir bedel vardı: Görünür gücün yerini görünmeyen imtihanlar alacaktı.
İlk yıllar kolay geçmedi. Dış tehditler devam etti, içeride nifak kendini gösterdi. Hicret, yalnızca coğrafî değil, sosyolojik bir kırılmaydı. Düşman değişti, ama düşmanlık değişmedi sadece biçim değiştirdi.
Hicretin Kazanımları Ne Oldu?
Ama her hicret, doğruya doğru, geleceğe doğru, kendi doğrularıyla yeni bir imkan üretir. Medine, sadece İslam’ın yayıldığı değil, İslam’ın yaşandığı bir şehir olmalıydı ve oldu da. Peygamber, Medine’de sadece tebliğ etmedi, vır vır konuşmadı, hava atmadı, insanlara şöyle olacak demedi, olacak olanı önce o yaptı; adalet dağıttı, anlaşmalar yaptı, toplum inşa etti.
Hicret, Müslümanlara sadece emniyet değil, inşa fırsatı da sundu. Çünkü asıl zafer sağlam ilkelerle kurulan bir toplumdan geçebilirdi. Hicretin hemen ardından bireysel inançlar, kamusal varlığa dönüştü. Öyle de olmalıydı. Kurumsal varlığı olmayan cemaat ne işe yarayacaktı.
Bugün de Hicret Gerekir mi?
Gerekir elbet. Hem de acilen. Her Müslüman hicret etmelidir. Her Müslümanın Taifi mutlaka olmalıdır. Taiflere uğramadan oralarda mücadele vermeden, taş yağmuru altında ıslanmadan hicrete zemin hazırlanmaz.
Bugün elbette hicret gerekir ama hicretin yönünün değiştiğini bilerek hücret edilmelidir. ‘Nerede olduğunuzu bilmezseniz; nereye gideceğinizi tayin edemezsiniz’ gerçeğini bilerek hicret edilmelidir.
Bugün hicret, sadece coğrafya değiştirmek değildir. Bugün hicret, hâlden hâle geçmektir. Zulmün iktidar olduğu yerde, hakkı konuşabileceğin bir alan yaratmak ve oraya çekilmektir. Suni toplumlar oluşturmaktır.
Bugün hicret, ahlaksızlığın alenileştiği yerde, mahremiyeti savunmaktır. Tembelliğin yüceltildiği yerde, sorumluluk almayı tercih etmektir. Kalabalığın ortasında yalnız kalan vicdan için, yalnızlığı göze almaktır.
Ev değiştirmek kolaydır, iş değiştirmek kolaydır; zihni değiştirmek zordur. Mekân değiştirmek marifet değildir; marifet olan yön değiştirmektir o da irade ister, fedakarlık ister.
Bugün hicret, bir şehri terk etmek değil; bir benliği terk etmek olmalıdır.
Hicret: Yıl değiştirmek değil, Yön Değiştirmektir!
Bir takvim başı daha geldi. Eğer bu yılbaşında sadece rakamlar değişecekse, o zaman hicreti hâlâ anlamamışız demektir.
Eğer bu yılbaşında kopyala yapıştır mantığıyla, sosyal medyadan herkesin 1447. Yılı kutlanacaksa; hicret hâlâ anlaşılamamış demektir.
Hicret, yeni bir yıl demek değildir; yeni bir yön, yeni bir öncelik, yeni bir duruş demektir.
Çünkü asıl hicret, Mekke’den Medine’ye değil; yanlışın içinden doğrunun iklimine yapılan yürüyüştür.
Ve bu yolculuk, her çağda yeniden başlamalıdır.
“Ben neyi geride bırakıyorum ve ne uğruna nereye yürüyorum?” cevaplanacak soru budur.
Rüştü Kam
AVRUPA
20 dakika önceALMANYA
21 dakika önceGÜNCEL
24 dakika önceALMANYA
4 saat önceALMANYA
4 saat önceALMANYA
4 saat önceALMANYA
4 saat önce