EVLİLİK, GÖREVLER VE SORUMLULUKLAR

ABONE OL
23:38 - 27/05/2022 23:38
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Yaz geldi, COVİD 19 kısıtlamaları da kalkınca evlilikler çoğaldı. Bu aslında sevindirici bir durum. Ancak ben bu yazımda zamanımızda evliliklerin uzun soluklu olmayışının sebepleri üzerinde duracağım. Bir hevesle davullar çalınıyor, horonlar ediliyor, zeybekler oynanıyor, halaylar çekiliyor, bir de bakıyoruz ki, kısa bir süre sonra boşanmanın eşiğine gelinmiş, aileler birbirine girmiş ve son nokta konulmuş. Yazık hem de çok yazık.

Evlilik bir kurumdur, iki ayrı cinsin yaşamlarını kamu otoritesinin önünde şahitlerin huzurunda birbirlerine verdikleri sözle birleştiren kurumdur. Kutsallığı olan bir kurumdur. “Bir ömür boyu aynı yastığa baş koymak” deyimiyle anlatılır evlilik bizim kültürümüzde.  Taraflar söz verirler birbirlerine, “İyi günde kötü günde; sağlıkta ve hastalıkta, yoksullukta ve bollukta, ölüm bizi ayırana kadar seni seveceğime yemin ederim.„ Bu bir yemindir. Bizim kültürümüze ait bir yemin değildir ama bize ait olan “Bir ömür boyu aynı yastığa baş koymak” deyiminin içeriğiyle örtüşen bir yemindir. Aile kurumunun korunması için yapılan bir yemindir. Daha ilk adım atılır atılmaz yapılır bu yemin. Çok önemlidir. Yemin kutsalın üzerine yapılır. Gelenek böyledir. Aile de kutsaldır ve üzerine yemin edilmektedir. Tarafların Allah’ın huzurunda yaptıkları bu yeminlerine uymaları gerekir. Yeni bir aile yapılanmaya başlamıştır. Toplumda yerini alacaktır. Bu ailenin çocukları olacaktır. Sonraki toplumun geleceğini de onlar inşa edeceklerdir. Yeni yapılanan aile gibi onlar da zamanı geldiğinde aile olarak yapılanacaklardır. Bu bir süreçtir. Allah toplum düzeninin böyle kurulmasını arzu etmiştir.

Evlilik sadece cinsellikle izah edilemez. Ancak çağımızda bu çark tersine döndürülmüştür. Evlilikler cinsellik için yapılır hâle gelmiştir. Dolayısıyla kısa sürmektedir. Üç aylık altı aylık bir senelik evliliklere şahit olmaya başladık. Kısa süreli olan bu talihsiz evlilikler çağımızın hastalığıdır. Vebâ gibi. Evet, çağımızın evliliklerinin kısa sürmesi bir hastalıktır. Bulaşıcıdır. Tedavi edilmesi gerekir.

Hastalığın mikropları; egoistliktir, maçoluktur, feministliktir, sorumsuzluktur, sevgisizliktir,  cehalettir, tanrı tanımazlıktır, örften, gelenekten uzaklaşmaktır, şımarıklıktır, maddeciliktir.

Şehir yaşamı ve küreselleşme bu mikropların hızla yayılmasını sağlamış ve evlilik kurumunun yapılanmasını büyük ölçüde değiştirmiştir. Kültürel değerler, gelenekler ve dini inançlar önemini kaybetmeye başlamıştır. Bu değerler evlilikleri etkileyen önemli faktörlerdendir. Aileler, eşler, olup bitenin farkında olmalıdırlar. Hastalar mutlaka tedavi için “gelenek” hastanesine yatırılmalıdırlar.

Gelenek hastanesinde çiftlere, yukarıda isimleri zikrettiğim mikropların panzehri verilmelidir. Panzehrin karışımında bulunması gereken etkin maddeler şunlar olmalıdır:

Eşler birbirlerine empatiyle yaklaşmalıdırlar, olumlu veya olumsuz duygularını açık-seçik, içten ve özgür biçimde paylaşmalıdırlar, bireysel farklılıklarını yok saymamalıdırlar, istenilen neticenin alınması için eşler birbirine ön şartsız yaklaşmalı ve gönüllü olarak işbirliği yapmalıdırlar.

Eşlerin günlük yaşamlarında birbirleriyle şakalaşmaları ve espri yapmaları gerekir. Somurtkanlık, kavga ve birbirini yok sayma sevgiyi zedeler.

Eşler kendilerini merkeze alan kişiler değil de problemleri merkeze alan kişiler olmalıdırlar.

Eşler ailenin geleceği için mutlaka sorumluluk almalıdırlar.

Eşler zaman zaman birbirlerini ödüllendirmeli ve birbirlerini takdir etmelidirler. Sevgilerini birbirlerine mutlaka göstermelidirler; hediyeleşerek göstermelidirler, yemeğe giderek, sinemaya, tiyatroya giderek, geziye giderek göstermelidirler. Ama mutlaka göstermelidirler.

Eşler ailelerinin olumsuz yönde yaptıkları yönlendirmelerin tesirinde kalarak, birbirlerini incitmemelidirler. İçinden çıkıp geldikleri aileler de yeni yapılanmaya başlayan tecrübesiz evlilere destek olmalıdırlar, onların yaşamlarını kontrol altına almaya çalışmamalıdırlar. Eşler senin ailen benim ailem tartışmasına girmemelidirler. Evde parasal konular hiçbir zaman merkeze konmamalıdır. Senin paran benim param gibi tartışmalar ailenin dengesini bozar.

Evlilik eşlere huzur vermesi gereken bir kurumdur. Huzuru sağlamanın şartı da eşler arasında yeşerecek olan sevgi ve merhamet duygusudur. İnsanın kendisine huzur verecek bir eşe ihtiyacı vardır. Fıtrat böyledir.

İnsan türlü türlü nimete sahip olsa da kendisine huzur ve mutluluk verecek bir eşe, hayat arkadaşına ihtiyaç duyar. Bu onun fıtratında var olan bir ihtiyaçtır. Zira yalnızlık Allah’a mahsustur.

Evlilikte huzurun kaynağı ise sevgi ve muhabbettir. Burada dikkat edilmesi gereken bir şey de bu iki duygunun eşler arasında beraber bulunması gerektiğidir. Ne sevgisiz bir merhamet ne de merhametsiz bir sevgi evlilikte huzurun kaynağı olabilir. Bu duygulardan birinin olmadığı bir ilişki, bir tarafı diğer tarafa karşı adaletsiz, hatta bazen zorba durumuna düşürebilir. Medyada ya da çevremizde gördüğümüz eşlerin, birbirlerine sözlü, psikolojik ve hattâ fiziksel olarak uyguladıkları şiddetin en önemli sebeplerinden biri merhametin olmamasıdır. Bu durumdaki çiftlerle konuşulduğunda dikkat çeken en önemli şeylerden biri “aslında ben eşimi çok seviyorum” ifadesidir. Sevgi varsa o zaman eksik olan merhamettir. Hem sevmek hem de şiddet uygulamak olmaz.

Peygamberimiz ne güzel buyurmuştur: “Merhamet edin, merhamet olunasınız. Affedin, af olunasınız. Yazıklar olsun o laf ebesi olanlara. Yazıklar olsun o günahlarına bilerek devam edip, istiğfar etmeyenlere.“

Başka bir hadiste de şöyle buyurur Efendimiz: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.”

Eşlerin gerek birbirlerine karşı gerekse ailelerine karşı sorumlulukları ve görevleri vardır. Görevler sorumluluk anlayışıyla yerine getirilmelidir. Bu sayede,  hem huzur kaynakları olan yuvalarını hakkıyla muhafaza etmiş, hem de dünya ve ahiret mutluluğunu kazanmış olacaklardır. Sözü, sözün Sahibi’ne bırakarak yazıma noktayı koyayım:

“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rum, 30/21)

“Onlar sizin için, siz de onlar için birer elbisesiniz.” (Bakara, 187)

Allah yuvalarımızı zamanın virüslerinden, onların tasallutundan uzak bir şekilde; sevginin, huzurun, merhametin ve muhabbetin adresi eylesin…

Rüştü KAM

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.