Erdemoğlu, ”PÜNHAN” isimli ilk kadın koleksiyonunu tanıttı

Erdemoğlu, ”PÜNHAN” isimli ilk kadın koleksiyonunu tanıttı

ABONE OL
17:59 - 16/06/2019 17:59
Erdemoğlu, ”PÜNHAN” isimli ilk kadın koleksiyonunu tanıttı
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 
Erdemoğlu, ”PÜNHAN” isimli ilk kadın koleksiyonunu bir defile ile tanıttı

Ünlü tasarımcı Emre Erdemoğlu, Mercedes Benz Fashion Week Berlin Sonbahar/Kış 2016 kapsamında “Pünhan” adını verdiği, siyah ve beyazın, dore ve lame derilerle buluştuğu İlk kadın koleksiyonunu muhteşem bir defile ile tanıttı.

Mercedes-Benz Fashion Week Berlin Sonbahar/Kış 2016 kapsamında gerçekleşen Emre Erdemoğlu defilesi Berlin’de iş, sanat ve cemiyet hayatının ünlü simalarının katılımıyla gerçekleşti.

Ünlü tasarımcı Emre Erdemoğlu yeni koleksiyonunu defile öncesi Titanic Otel Berlin’de basın camiasına özel bir davet ile tanıttı.
Ulusal ve uluslararası birçok yarışmada ödül sahibi olan başarılı tasarımcı Emre Erdemoğlu’nun 2016 Sonbahar/ Kış Koleksiyonu’nda ağırlıklı olarak sezonun trendleri arasında yer alan özel dokuma kumaşlarla derileri bir arada kullandı. Deri üzerine dore-lame kağıt baskıların ve özel dokuma teknolojik kumaşların dikkat çektiği koleksiyon 120 parçadan oluşuyor.

Koreografisini Öner Evez’in üstlendiği defilenin Stylingini Alexander Kokoskeriya, müzikleri Oben Budak imzası taşıdı. Koleksiyon ayakkabılarını İnci Deri ile çalışan başarılı modacı davetlilerden tam not aldı.

2016 Sonbahar Kış koleksiyonunla Mercedes-Benz Berlin Moda Haftası’nı gündemde tamamladın, bu defileye gelene kadar neler oldu? Markanı nasıl oluşturdun?

Üniversite de öğrenci olduğum yıllarda markamın oluşumuyla ilgili çalışmalara başladım. Üniversite 3. Sınıfta İtalya’da yaptığım defile sonrasında “Most Creative Collection” Ödülüne layık görüldüm ve erkek koleksiyonu hazırlamaya başladım. Üniversite biter bitmez özel sektörde markalara danışmanlık yaptım. Bu süreçte kendi markamı kurup üretim yapmaya ve koleksiyonumu uluslararası platformlarda tanıtmaya başladım. Markalaşma sürecinde yurt dışından aldığım danışmanlıklar, attığımız doğru adımlar markamın kısa sürede büyümesine neden oldu. Enson 2016 A/W “Pünhan” koleksiyonumuzu Berlin Fashion Week’de sunduk. Bizler için son derece keyifli ve gurur verici bir süreç oldu.

Bu Sezon büyük bir sürprizle Emre Erdemoğlu kadınını sundun Berlin Fashion Week’de. Nasildi tepkiler? Erkek giyiminde bu kadar büyük bir ivme yakalamisken, bu radikal değişim seni korkutmadı mı?

Bu ise ilk başladığımda kadın koleksiyonuyla başlamıştım. İlk koleksiyonumu İtalya’da sunmustum. Benim için yeniden kadın koleksiyonu hazırlamak zor olmadi, cok özlemişim aksine çok büyük bir keyifle hazirladim. Kadin koleksiyonumla ilgili çok keyifli projelerim var. Berlin’ in uğuruna inaniyorum. Iyi gelecek.

Yaz koleksiyonun “Penquin” alışık olduğumuz tarzının dışında rahatlığı ve renkleriyle dikkatimizi çekiyor, bu değişimde Berlin’in payı var mı? Önümüzdeki koleksiyonlarda da bu değişimi görecek miyiz, yoksa Berlin’in parlak ve canlı dokusuna ithaf eden bir koleksiyon muydu?

Aslında benim Kış koleksiyonlarım her zaman daha lüx ve parlak tonlardadır. Yaz koleksiyonlarım aksine renkli ve eğlenceli olur. İşin içine baskı ve desen de girince koleksiyon normalin biraz üstünde dinamizm içeriyor. Çıkan sonuç bizleri de heyecanlandırdı. Berlin’den tepkilerde oldukça keyifli geldi. Berlin’deki defile sonunda diğer tasarımcıların işlerini inceledim. Bu kadar renkli, cesur styling çalışması yapan olmamıştı. İnsanlar bu yüzden sevdi koleksiyonu. Önümüzdeki sezonlarda da aynı dinamizmi görebilirsiniz.

Bu sezona iz bırakacak trendler neler?

Sezonun en önemli trendi Print desenler. Bunları cesur renklerle harmanladığınızda ortaya çok dinamik işler çıkıyor. Üzerinde print desen olan her şeyi çok seviyorum. Bu sene file üzerine yaptığım baskı desenlerimle aşk yaşıyorum. Bunları parça boya takımlarla kombin ediyorum. Teknolojik kumaşları deriyle birleştirmeyi-kombinlemeyi seviyorum. Özellikle Kış koleksiyonumda kullandığım parlak deri parçalarımı sezonun en trend parçası olarak görüyorum.

Koleksiyonlarını kavramlar ve hikâyeler üzerine kurguladığını öğrendik; bu süreç nasıl gelişiyor?

Öncelik her zaman hedef kitledir benim için; Oluşturduğum hikâyedeki karakterlerle hedef kitlem arasında bir bağ oluştururum. Bu dengeyi kurmayı başardıktan sonra, “Concept Board”umu hazırlarım. Hazırladığım sezonun temasını belirlemeden önce, anahtar kelimelerimi oluştururum. Bunların anlamlarını, tarihsel boyutundan günümüzdeki yerine kadar araştırmalar yaparım. Anahtar kelimemin sanata, spora, yaşama etkisini araştırırım. Hikâyemin içerisine girecek ana ve ara renkleri belirlerim. Konseptimle ilgili yeterince araştırma yaptıktan sonra ortaya çıkan kimlik yüzümde tebessüm oluşturup beni heyecanlandırıyorsa bu doğru yolda olduğumu gösteriyor zaten… İşte bu yüzden bütün koleksiyonlarımın dili oluyor… Söyleyecek bir şeyleri, anlatacakları oluyor… Hikâye tadında oluyor…

Pünhan’in hikâyesini paylaşır mısın?

Pünhan “Sır” anlamına geliyor. Hepimizin yok mudur bir sırrı? Vardır elbet… Benim de var, sizin de var! Sır gibi sakladığımız asklarimiz, acilarimiz, mutluluklarimiz, anilarimiz…
Bu koleksiyonu “Sır” gibi sakladığım birine ithaf ettim…

Seyahat etmeyi çok sevdiğinizi ögrendik. Nereye seyahat etmeli?

Kesinlikle Los Angeles’ın kuzey sahilleri tercihim olacak. Beverly Hills, dünya üzerinde -tabii ki Türkiye dışında- yaşamak istediğim yerler arasında kesinlikle ilk sırada yer alıyor. Los Angeles’a gitmişken Santa Monica’yı da görmek isterim. Deniz ve sahil aşığı biri olarak ruhuma iyi geleceğini düşünüyorum. Santa Monica sahillerinin kuzeyine doğru gidildiğinde yine muhteşem denizi ve sahiliyle ünlü Malibu da görmek istediğim yerler arasında. Son derece düzenli ve temiz olan ve klasik Amerikan mahallerini andıran bu bölge, güzel mimariye sahip evleriyle de ilgimi çekiyor.

Turkish Leather Brands ve Vogue İtalya’nın işbirliği altında bir koleksiyon hazırladın. Bu proje nasıl gelişti?

Vogue dergisi editörleri eşliğinde, Türk derisi ve aksesuarları kullanılarak, sektörümüzün yetkinliklerini temsil eden deri giysi, ayakkabı ve moda aksesuarlarından oluşan bir kapsül koleksiyon hazırladım. Turkish Leather Brands sponsorluğunda hazırladığım koleksiyonumu Vogue Dergisi Editörleri eşliğinde çok keyifli bir moda çekimine dönüştürdük. Dergide 8 sayfalık bir kampanya çekimiyle Türkiye’nin dokusunu, ruhunu yansıttık. Floransa’da muhteşem bir davetle koleksiyonumuzun lansmanını gerçekleştirdik… Ardından Milano’daki Lineapelle fuarında Türk derisinden yapılan ürünler moda dünyasının beğenisine sunuldu. Başta Duomo di Milano Katedrali’nin dış cephesi olmak üzere İtalya’daki sokaklarda ve en prestijli vitrinlerde Türk derisini tanıtan afişler ve ürünler sergilenmeye başlandı. İtalyan La Rinascente zincirinin en önemli mağazası olan Milano’daki La Rinascente vitrinlerinin tamamen Türk deri ürünlerine ayrıldı. La Rinascente’nin 8 vitrini “A playful Turkish Leather” konseptiyle tasarlandı. Bu vitrinlerden bir tanesinde benim koleksiyonum sergilendi.

Sezonda en fazla dikkatinizi çeken tasarımlar kime ait?

Kadın da kesinlikle Chloe, Klasik bir Chloe tasarımında olması gerektiği gibi tüm koleksiyonda hafiflik ve kolaylık ön plandaydı. Son derece homojen geçişlerin olduğu koleksiyona bayıldım.
Erkek giyimde Dolce & Gabbana’ nın couture koleksiyonu bu sezon en beğendiklerimden. Eğer bir erkek, brokar ceketinin kesimiyle fark yaratmak istiyorsa, Dölce & Gabbana’nın Alta Sartoria Koleksiyonu, terzilik, kalite ve stil bağlamında bir erkek koleksiyonunun gelebileceği en yüksek noktadaydı.

Kendi stilini nasıl tanımlarsın?

Elegance, yenilikçi, dinamik…

Modayı iyi yorumladığını düşündüğün stil sahibi kimler var?

Her sezon koleksiyonlarıma adapte ettiğim karakterler oluyor. Steve Mcqueen, Pee Wee Herman, Freddie Mercury, Clark Gable, Charlie Chaplin bunlardan birkaçı… Ne güzeldirler…

Diyelim ki sil baştan isimsiz bir koleksiyon oluşturacaksın, ilham kaynağın ne olabilirdi? Neyi denemek isterdin?

Uzun süredir ara verdiğim kadın koleksiyonumu nihayet bu sezon projelendirdim. Yakında Emre Erdemoğlu kadınıyla tanıştıracağım sizleri, hikâyesiyle, duruşuyla, renkleriyle oldukça keyifli bir koleksiyon hazırladım. Kadın veya erkek hiç fark etmez, koleksiyon oluşturmanın en mükemmel yolu zengin renk pantonesi, muhteşem bir zevk ve hikâyesidir… Bu adaptasyonu doğru sağladığınızda başarısız olma ihtimaliniz %0’dır…

Yoğun temponda eğitmenliğe devam edebiliyor musun?

Evet, Uzun zamandır Farklı Üniversiteler de ders veriyorum. Bu sezon Bilgi Üniversitesinde devam edeceğim. Kariyer Eğitim Kurumunda da “Koleksiyon hazırlama & Planlama” dersi veriyorum. Genç yeteneklerle birlikte olmak hoşuma gidiyor. Onlarla beyin fırtınası yapmak çok keyifli. Moda tasarımı, markalaşma, koleksiyon hazırlama süreci ile ilgili farklı üniversitelerde dersler veriyorum.

Dünya mutfağıyla aranın iyi olduğunu da duyduk. En sevdiğin tatlar neler?

Mesleğim gereği çok fazla seyahat ediyorum ve Dünya mutfağını çok seviyorum. Dünyaca ünlü şefler arasında lezzetlerini tatma fırsatı bulduğum üç özel ismi tanımanızı isterim. Farklı ülkelerde tanıma fırsatı bulduğum bu başarılı aşçılardan beni en çok etkileyen Massimo Bottura oldu. Bottura’nın amacı geleneksel lezzetleri modern sanat ile bir araya getirmek olmuş. Toplamda 44 ödüle sahip olan Bottura’nın imzası olarak sayılabilecek yemek ise: Ragu ve cetarese soslu spagetti.. Amerika’nın en bilinen aşçılarından bir tanesi olmayı başarmış İsviçreli Daniel Humm, yaptığı renkli yemekler ile kendi kişiliğini yansıtıyor. Daniel Humm’ın göze ve mideye hitap eden imza yemeği ise Lavanta ve ballı kavurma ördek. Dünya üzerindeki en leziz yemeklerdendir…

İngiltere’de yemeklerini tatma fırsatı bulduğum Jamie Oliver’ın imza yemeği olarak kabul edilebilecek yemek ise: Muz yaprağında balık buğulama. Mutlaka hayatınızın bir anında bu üç ismin lezzetlerini keşfetmenizi tavsiye ediyorum.

Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul’u nasıl değerlendiriyorsun; Türkiye’deki tasarımcı ve markalara dünya çapında ivme kazandırıyor mu?

Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul’u ilk yapıldığı günden itibaren takip ediyorum. Bu sezon 8. Defilem olacak İstanbul Fashion Week’de. Çok yol kat ettik. Çok keyifli şu anda. Her şeyin oturduğunu düşünüyorum. Bu sezon Berlin’de yaptım defilemi, buna rağmen benim için hiçbir farkı yoktu. Sadece MBFWİ olarak bakmamak gerekiyor. Bu tat da çok keyifli işler yapılabilir. Moda’da Başkent olmayı hedefliyorsak, Devlet desteklerinin Tük Tasarımcılara ivme kazandıracak projelerinin artması gerekiyor. Devletin, birliklerin desteğiyle yol alabiliyoruz. Bunlar olmadığı sürece tasarımcı bir yerden sonra tıkanıyor. Neden Türk markaları Dünya Markası olamıyor? Bugün en büyük sorunlardan bir tanesi de Türk tasarımcıların Türk Markalarla iş birliği yapamaması. Modada Başkent olabilmemiz için bizim ilk önce kendi iç sorunlarımızı çözmemiz gerekiyor.

Türkiye’deki erkek moda markalarından hangileri yaratıcılıklarını yarıştırabiliyor?

Yaratıcı Bulduğum bir Türk markası yok. Maalesef Türk markaları “Copy-Paste”den bir türlü kurtulamadılar. Farkındaysanız Sokaktaki herkes birbirine çok benziyor. Çünkü alışveriş yaptığınız bütün marklar birbirinden kopyalayarak koleksiyon hazırlıyor. Durum böyle olunca sokak da sizi heyecanlandıracak, ilham verebilecek birine rastlamıyorsunuz. Ticari kaygılar çerçevesinde hazırlanan koleksiyonların ruhu olmuyor… Bu yüzden Tasarımcı markaları çok daha keyifli oluyor..

Senin için: Londra?

Londra… Her sokağı, her mekânı ayrı tat veriyor bana. Nefes almamı sağlıyor… Londra çok keyif aldığım bir şehir. Moda da çok ileride. Designer House’ları mutlaka ziyaret ediyorum. Sanat galerileri, müzeleri ve tarihiyle çok etkiler her seferinde…

FREE SOUL koleksiyonun beğenildiği kadar, gerçek kürk kullanmandan ötürü eleştiri de aldı. Bu tepkiyi bekliyor muydun, nasıl değerlendiriyorsun?

Evet, keyifli bir koleksiyon oldu. Kullanılan kürkleri koyun ve keçi yününü boyatarak yapıyoruz. İnsanlar bazen gerçekten sadece eleştirmiş olmak için eleştiriyor. Bu yünler tekstilde birçok alanda kullanılıyor zaten. Giyimde, ev tekstilinde… Benim kullandığım kürkler av hayvanı değil. Buna ben de son derece karşıyım. Evinde hayvan besleyen birinin av hayvanı kullanma ihtimali olmaz. Bu yüzden tepkilere aldırış etmiyorum.

Bize sürprizlerin var mı?

Sürprizler hep var… Güzel bir markayla iş birliği içerisindeyim. Önümüzdeki sezon koleksiyonumu Milano Moda Haftasında sunacağım. Şuan tamamen Yaz koleksiyonuma yoğunlaştırılmış olmuş durumdayım.15 Mart’ da Los Angeles Moda Haftasında 2017 S/S Koleksiyonumu sunacağım.

Kim……….. tasarımlarını giymeli?

Steve Mcqueen, Pee Wee Herman, Freddie Mercury, Clark Gable gibi stili olanlar tasarımlarımı giymeli…

Kiminle….. alışverişe çıkarsın?

Kimseyle.

Nerede……fark başlar?

Fark detayda başlar.

Ne zaman… durmalı?

Yorulunca durmalı…

ha-ber.com


Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.