Düşman Hukukuyla Yönetilen Bir Ülke!

Düşman Hukukuyla Yönetilen Bir Ülke!

ABONE OL
12:04 - 27/06/2025 12:04
Düşman Hukukuyla Yönetilen Bir Ülke!
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bir ülkede hukuk, bağımsız olması gereken son kale olarak var olmalıydı. Ama artık öyle değil. Hukuk, gücün silahı haline geldi. Mahkemeler, siyasi iktidarın emir eri gibi çalışıyor. Suç, kişiye göre tanımlanıyor. Suçsuzluk ise sadakatle ölçülüyor. Eleştirmek suç, sormak suç, susmak bile bazen suç.

Yasalar artık belli bir kesim için uygulanıyor, diğerleri için esnetiliyor ya da yok sayılıyor. Birileri için adalet; gecikmeden, dosya sırasına bakılmadan jet hızıyla işliyor. Diğerleri için yıllarca süren davalar, sürgünler, hak gaspları, hayatı çürütme politikaları devreye giriyor. Bu, hukuk değil. Bu, düşman hukuku. “Benden değilsen düşmansın” anlayışının resmileşmiş hali.

Siyasi atmosfer, düşmanlaştırma üzerine kurulu. Halkın bir kesimi, iktidar eliyle sürekli diğer kesime karşı kışkırtılıyor. Alevi, Kürt, laik, solcu, muhalif, gazeteci, öğrenci, kadın… Her grup, her dönem “ötekileştirilecek düşman” olarak seçiliyor. Toplumun yarısı “hain”, “terörist”, “bölücü”, “ajan”, “din düşmanı” ilan edilerek sindirilmeye çalışılıyor. Siyasi çıkarlar için her değer feda ediliyor. Vicdan, akıl, hukuk, insanlık… Hiçbiri umurda değil.

İlkesizlik artık sistemin temel taşı. Dün söylediğini bugün inkâr etmek utanılacak bir şey değil, politika haline gelmiş. Dost-düşman ilişkileri, haftalık menfaat takvimine göre değişiyor. Dün göklere çıkarılanlar, bugün yerin dibine sokuluyor. Dün “birlikte yürünülen” yolların sonu, bugün “ihanet” ile tarif ediliyor. Yarın da muhtemelen tekrar barışılacak. Çünkü ortada ilke yok. Sadece çıkar var.

Liyakatin yerini sadakat aldı. Devlet kademelerinde koltuklar artık bilgiye, yetkinliğe, tecrübeye göre değil; kimin daha çok övgü dizdiğine, kimin daha fazla biat ettiğine göre dağıtılıyor. En nitelikli beyinler dışlanıyor, susturuluyor, itibarsızlaştırılıyor. Yerlerine, ahbap-çavuş ilişkisiyle yükseltilmiş yetersizler getiriliyor. O yüzden bu ülkede sorunlar çözülmüyor, sadece erteleniyor. Ve sonra patlıyor.

Ayak oyunları, siyaset değil. Ama burada siyaset bu. Seçimlerin kuralları sürekli değişiyor. Sandık güvenliği sorgulanıyor, medyanın %95’i iktidarın borazanına dönüşmüş. Muhalefet bölünüyor, susturuluyor, itibarsızlaştırılıyor. Devletin imkanları tek bir siyasi kampanyanın hizmetine sunuluyor. Yarış eşit değil, zemin kaygan, kurallar esnek. Ve her seferinde “milletin iradesi” denilerek meşruiyet inşa edilmeye çalışılıyor. Ama bu iradenin nasıl şekillendiğini herkes biliyor.

Toplumu kandırmak ise artık gündelik yönetim stratejisi. Gerçek veriler saklanıyor. Ekonomi “büyüyor” deniyor ama pazarda file boş. “Dünya bizi kıskanıyor” deniyor ama gençler ilk fırsatta yurtdışına gitmenin yollarını arıyor. “Enflasyon düşüyor” deniyor ama et, peynir, ekmek bile alınamaz hale gelmiş. İşsizlik “azaldı” deniyor ama sokakta milyonlarca işsiz var. Bu bir kandırmaca. Ve bu kandırmaca her gün yeniden üretiliyor.

Medya, halkın gözünü bağlamaya yarayan bir perde artık. Gerçeklerin değil, algıların üretildiği bir sektöre dönüştürüldü. Sansür, oto sansür, hedef gösterme, itibarsızlaştırma, karalama… Halk gerçek bilgiye ulaşmasın diye kurulan bu düzen, sadece yalan üretmiyor; aynı zamanda gerçeğin hafızasını da siliyor.

Devletin en temel işlevleri çürümüş durumda. Güvenlik, adalet, eğitim, sağlık… Her biri krizin içinde. Ama konuşmak suç. Şikâyet etmek nankörlük. Sorgulamak teröristlikle eş değer. İnsanlar sessizleşti, sinikleşti, içine kapandı. Çünkü korkutuldular. Çünkü yalnız bırakıldılar. Çünkü her hak talebi bastırıldı. Çünkü devleti yönetenler, halkı düşman belledi.

Kim dost, kim düşman belli değil. Kim haklı, kim haksız seçilemiyor. Kurallar yok, ilke yok, güven yok. Her şey kişiye, güne, duruma göre değişiyor. Sabah doğru olan akşam suç haline geliyor. Dün özgürlük olan, bugün tehdit sayılıyor. Gerçek tamamen buharlaşmış durumda.

İnsanlar artık devlete güvenmiyor. Yargıya güvenmiyor. Seçim sonuçlarına güvenmiyor. Komşusuna bile güvenmiyor. Çünkü sistem, güveni öldürdü. Yerine korku koydu. Şüphe koydu. Sessizlik koydu.

Bu bir yönetim biçimi değil. Bu bir çöküştür. Ve bu çöküş, bilinçli bir tercih olarak inşa edilmiştir.

Hiçbir şey tesadüf değil.

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
Tüm Yorumlar (1)
  • Yunus Uslu

    “Dusman Hukukuyla Yonetilen Bir Ulke!” Bu makale basligi “Bir Tesaduf Degil” Okan bey ben yurtdisinda yerlesigim.Turk basinindan hic bir sey gormuyorum. Sizin bu yazma gucunuz ve bu kadar karamsar yazmaniz bana sadece bir mesaj veriyor. Sizin, aile icinde ve cevrenizde ve de cocuklugunuzda / gencliginizde icinde bulundugunuz ortamda konusulanlarin etkisinden kendinizi kurtaramiyorsunuz. Hayatinizda kaybettiginiz dengeyi bulamiyorsunuz. Bu ifademi ogretmenlik tecrubemle yaziyorum. Samimiyetimle. Ulkede, omrunuz boyunca tebessum edecek hic bir sey bulamiyorsunuz. Bu, omrunuzu “Fuzuli” felsefesiyle yasamak demektir. Hatirlarmisizin Lise Dil Ve Edebiyat derslerinden ” Dertleri Zevk Edindim, Bende Nes’e Ne Arar.” Bu makalenizi okuyan arkadaslarinizdan (Alevi olanlar haric) ne dusunduklerini sorarsaniz ne derler merak ediyorum. Ama tavsiye ederim. Insanlara ve topluma daha olculu ve umut verici, cozumler onerici yazilara ihtiyac var ama yalansiz ve tarafsiz. Sade bir insan dili ile.

    Yanıtla
    +0
    -0


HIZLI YORUM YAP