DEPREMZEDELERE YARDIM KAMPANYASI

ABONE OL
22:53 - 17/02/2023 22:53
3

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

15 Şubat Çarşamba gecesi Türk televizyonlarının hepsinin katıldığı ortak yayında, depremzedelere yardım kampanyası düzenlendi. Birkaç televizyon kanalı, bu yayına katılmadı. Demek ki onlar, kendilerini başka bir ülkede sanıyorlar.

Yardım kampanyasının sunumunu ve yurttaşlarla telefon iletişimini beyazcamın ünlüleri yaptı. Heyecan doruktaydı. Yurdun dört bir yanında ve yurtdışında yaşayan yurttaşlarımız, yardım için yarıştılar. Birçok yurttaşımız da kısa iletilerle elli liralık yardımlarda bulundu. Kumbarasında biriktirdiği son kuruşu depremzedelere bağışlayan çocuklar mı istersiniz, bilgisayar ya da bisiklet almak için biriktirdiği parasını gözünü kırpmadan veren yürekli gençler mi? Hac ve kefen parasını elleri titremeden depremzedelere bağışlayanlar mı? Her yaştan, her sınıftan kişi gücünce katıldı yardım kampanyasına. Bu, ulusal bir seferberlik… Böyle bir zamanda ulustan ayrı düşmek olmaz.

Yardım kampanyasını gece yarısına dek Atacan’la (11) izledik. Telefon elimde birkaç kısa ileti göndermiştim AFAD için. Atacan’ın bundan haberi yoktu. Yanıma geldi: “İkimiz için bağışta bulunur musun?” dedi. Ben de yeniden birkaç ileti gönderdim. Bağış yaptığımızı görünce çok mutlu oldu. Bakışı, duruşu, yürüyüşü değişti. Bana döndü: “Böyle bir günde depremzedelere sırtımızı dönemeyiz.” diyerek koltuğuna oturdu. Oturduğu yerde gözleri buğulu, dudakları titrekti. Yüksek bağışlar geldiğinde yerinden fırlayıp sevinç çığlıkları attı. Küçük büyük bağış yapanların adlarını usunda tutmaya çalıştı. Çoğu zaman birlikte duygulandık. Gözyaşlarımıza egemen olamadığımız anlar oldu.

Bazı kişiler, yardım kampanyasını AKP ile özdeşleştirdi. Bu nedenle parasal yardım yapmadılar. Hatta sosyal medyada yardım kampanyasını karalayan iletiler paylaştılar. Tayyip Erdoğan’a duydukları kin ve öfke halk düşmanlığına dönüştü. Bu kişiler, halkına ve yaşadıkları topraklara giderek yabancılaşmaktalar. Acınası bir durum bu. Damat Ferit ve arkadaşları da İttihat Terakki düşmanlığı yüzünden Atatürk’e ve Kurtuluş Savaşı’na karşı çıktılar. Gidip İngiliz işbirlikçisi oldular (İngiliz işbirlikçisi olmalarında bu durum yalnızca nedenlerden biri.). Demek ki kin ve öfke gibi dizginlenemez duygularla değil; usla davranmak gerek toplumsal konularda. Ulusumuzun en dar zamanında, yıkıntıların altında kalmış yurttaşlarımızın yanında olmamanın mantıklı bir açıklaması olabilir mi?

En çok bağış yapan ilk on bir kuruluştan, dokuzu kamu kuruluşu. Özel kuruluş olarak Cengiz Holding ve Baykar var. İnsan ister istemez soruyor: “Ülkemizin en varsıl kişileri, en büyük holdingleri niye bu kampanyaya katılmadı? Yüz yıldır ülkemiz topraklarından varsıllaşan, halkımız paralarıyla semizleşen bu kişi ve firmalar nerede?”

Birçok varsıl kişi ya da kurum, bu kampanyayı RTE ile özdeşleştirdi. Muhalefetle ters düşmemek adına sessiz kalmayı yeğlediler. Bunların büyük çoğunluğunun şu anda bile deprem bölgesine yardım gönderdiklerini biliyoruz. Deprem bölgesinin yeniden ayağa kaldırılması çalışmalarına da destek vereceklerinden eminim. Ancak böyle bir durumda öne çıkmamak, halka örnek olmamak çok iyi bir davranış değil. Oysa bu kampanyaya onlar bağışlarıyla öncülük etseydi, irili ufaklı birçok firma olağanüstü özverilerde bulunurdu. Kampanya; daha kucaklayıcı, daha geniş kapsamlı olurdu. Kampanyadaki bağışlar, daha da çoğalırdı. Hem iktidara hem de muhalefete şirin görünme anlayışı yüzünden böylesine büyük bir seferberlikte suskun kalmak açıklanamaz.

Ülkemizde birçok kurum ve kuruluşta zamana zaman yolsuzluklar olmakta. Buralarda kötü niyetli, kişisel çıkar peşinde koşan kişiler elbette var. Bağışçılar olarak yapacağımız iş, bu kurum ve kuruluşların harcamalarını denetlemek. Ülkemizde en az yapılan iş, denetim.

En çok bağış yapan kurumların kamu kuruluşları olması, bize yol göstermekte gelecek için. Demek ki her şeyi özel sektöre bırakmak çok yanlış. Kamuculuk, önümüzde güçlü bir seçenek olarak durmakta. Biz ulusça deprem felaketinin de ekonomik sıkıntıların da dış tehditlerin de altından kamuculukla kalkarız. Kamuculukla devletin kaynaklarını doğru ve adil bir biçimde halkın yararına kullanabiliriz. Türkiye’yi düzlüğe çıkaracak politika, kamuculuktur. Atatürk’ün halkçı-devletçi sistemine yeniden dönmek; önümüzdeki en büyük, biricik seçenek. O zaman ne bekliyoruz? Kamuculuğu uygulamak için zaman ve emek yitirilmesine tahammülümüz yok! Bu, böyle biline…

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.