Bir devlet yönetim biçimi olarak demokrasinin yararlı olması ve ülkeyi ileriye götürebilmesi beklenir.
Anayasada “demokrasi” vardır diye kabul edilip, işlemesi beklenilmesine rağmen ülkede birçok “sorun” varsa bunların “nedenleri” doğru bir yöntemle araştırılmalı ve giderilmelidir.
Çok yönlü parçalanma ve güçlerin zayıflaması:
Demokrasinin bazı potansiyel dezavantajlarına dikkat çekmekte ve özellikle toplumun parçalanması ve siyasi sistemin zayıflaması gibi konulara odaklanmakta yarar vardır.
Demokratik sistemlerdeki çoğulculuk ve farklılıkların korunma çabası, zamanla toplumun aşırı derecede parçalanmasına yol açabilir.
Herkesin kendi haklarını ve çıkarlarını savunmaya odaklanması, toplumsal birlik ve bütünlüğü zedeleyebilir.
Bu durum, siyasi kararların alınmasını zorlaştırarak, siyasi sistemin etkinliğini düşürebilir.
Siyasi partilerin bölünmesi, demokrasilerin kaçınılmaz bir sorunu gibi görünse de bu durumun etkileri azaltılabilir ve siyasi istikrar sağlanabilir
Demokrasinin güçlendirilmesi ve sorunlarının çözümü için farklı siyasi, sosyal ve ekonomik mekanizmalar geliştirilebilir.
Aynı siyasi kanattaki grupların farklı partilere veya gruplara bölünmesi, birçok nedenden ötürü o kanadın “genel gücünü” zayıflatabilir:
Farklı partilere bölünme, seçmenlerin oylarının dağılmasına ve tek bir partiye yoğunlaşmasına engel olur.
Bu durum, o siyasi kanatın mecliste veya yerel yönetimlerde yeterli temsil gücüne ulaşmasını zorlaştırır.
Birden fazla partiye bölünme, siyasi mücadelenin etkinliğini azaltabilir.
Farklı partiler arasında rekabet ve çıkar çatışmaları ortaya çıkabilir, bu da ortak hedeflere ulaşmayı zorlaştırır.
Aynı siyasi görüşe sahip insanların farklı partilerde olması, toplumda “karışıklık” yaratabilir.
Seçmenler hangi partiye oy verecekleri konusunda kararsız kalabilir ve bu da siyasi istikrarı “olumsuz” etkileyebilir.
Bölünmüş bir siyasi kanat, iktidara gelmek veya iktidarda kalmak için diğer siyasi güçlerle koalisyon yapmak zorunda kalabilir.
Bu durum, o kanatın kendi politikalarını uygulama özgürlüğünü kısıtlayabilir.
Farklı partilere bölünme, gündemin parçalanmasına ve siyasi tartışmaların farklı konulara dağılmasına neden olabilir.
Bu durum, o siyasi kanatın belirli bir konuda toplu bir güç sergilemesini zorlaştırır.
Bu durumun tarihsel ve güncel örnekleri oldukça fazladır.
Bazı durumlarda, farklı partilere bölünme, siyasi sistemi daha zenginleştirebilir ve demokratik katılımı artırabilir.
Farklı siyasi görüşlerin temsil edilmesi, toplumun çeşitliliğini yansıtması açısından önemlidir.
Aynı siyasi kanattaki grupların parçalanması, o kanatın gücünü zayıflatabilecek ciddi bir sorundur.
Ancak bu durumun etkileri, siyasi sistemin yapısı, toplumun durumu ve diğer birçok faktöre göre değişebilir.
Siyasi partilerin bölünmesi, demokrasilerde sıkça karşılaşılan bir durumdur.
Siyasi partilerin bölünmesinin birçok nedeni olabilir.
Parti içinde farklı ideolojik görüşlere sahip grupların olması, zamanla derinleşen görüş ayrılıklarına ve nihayetinde bölünmeye yol açabilir.
Parti içindeki liderlik mücadeleleri, kişisel çıkarlar ve güç çekişmeleri, bölünmelerin en sık görülen nedenlerindendir.
Seçmenlerin değişen talepleri ve beklentileri, partilerin politikalarını revize etmelerini zorunlu kılabilir.
Bu durum, parti içinde farklı görüşlerin ortaya çıkmasına ve bölünmelere neden olabilir.
Ekonomik krizler, işsizlik gibi sorunlar, parti içindeki farklı gruplar arasında çıkar çatışmalarına yol açabilir ve bölünmelere zemin hazırlayabilir.
Siyasi oyunlar, diğer partilerin müdahaleleri veya dış güçlerin etkisi, parti içindeki dengeleri bozabilir ve bölünmelere neden olabilir.
Parti içindeki demokratik mekanizmaların yetersizliği, şeffaflık eksikliği gibi kurumsal sorunlar da bölünmelere zemin hazırlayabilir.
Siyasetçilerin kısa vadeli çıkarları, parti çıkarlarının önüne geçebilir ve bölünmelere yol açabilir.
Bölünmelerin olumsuz sonuçları vardır:
Bölünmeler, siyasi istikrarı bozarak, ülkenin yönetilmesini zorlaştırabilir.
Seçmenler, sürekli bölünen partilere güvenlerini yitirebilir ve siyasetten uzaklaşabilir.
Bölünmeler, politikaların tutarlılığını bozarak, ülkenin uzun vadeli hedeflerine ulaşmasını engelleyebilir.
Siyasi partilerin bölünmesi, toplumda da bölünmelere yol açabilir ve sosyal uyumu zedeleyebilir.
Demokrasilerde farklı kimliklerin (etnik, dini, cinsiyet vb.) korunması ve temsili önemlidir.
Ancak bu durum, kimliklerin aşırı vurgulanmasına ve toplumsal bölünmelere yol açabilir.
Demokrasilerde özel çıkar grupları oldukça güçlüdür ve kendi çıkarlarını korumak için siyasi sürece müdahale edebilirler.
Bu durum, kamu yararının gözetilmesini zorlaştırarak, siyasi kararların etkililiğini azaltabilir.
Demokrasilerde farklı görüşlerin çatışması kaçınılmazdır.
Ancak bu çatışmaların aşırıya kaçması, toplumun kutuplaşmasına ve siyasi sistemin işleyişini engellemesine neden olabilir.
Demokrasilerde karar alma süreçleri genellikle uzundur ve farklı görüşlerin uzlaşması zor olabilir.
Bu durum, hızlı ve etkili kararlar alınmasını engelleyerek, siyasi sistemin etkinliğini düşürebilir.
Bölünmelerin önlenmesi nasıl sağlanabilir?
Parti içinde demokratik mekanizmaların güçlendirilmesi, üyelerin katılımının sağlanması ve şeffaflığın artırılması, bölünmelerin önlenmesinde önemlidir.
Parti içinde ortak hedeflerin belirlenmesi ve bu hedeflere ulaşmak için birlikte çalışmanın öneminin vurgulanması, birlik duygusunu güçlendirebilir.
Liderlerin “parti çıkarlarını” kişisel çıkarlarının önüne koymaları ve uzlaşma kültürü oluşturmaları, bölünmelerin önlenmesinde önemlidir.
Partilerin, seçmenlerle sürekli iletişim halinde olmaları ve onların taleplerine duyarlı olmaları, bölünmelerin önlenmesinde önemli bir rol oynar.
Bazı toplumlarda demokrasi daha başarılı olurken, bazılarında daha fazla sorun yaşanabilir.
Demokrasinin başarısı, toplumun tarihsel, kültürel ve sosyoekonomik yapısına bağlıdır.
Demokrasinin başarısı, toplumun tüm bileşenlerinin etkileşimi sonucu ortaya çıkan karmaşık bir süreçtir.
Yurttaşların kültürel düzeyi ve bilinçlenmesi bu süreçte önemli bir rol oynasa da, diğer faktörlerin de göz ardı edilmemesi gerekir.
Yurttaşların kültürel düzeyi, aldıkları öğretim ve bilinçlenme düzeyi yüksek ise o toplum demokrasiyi çok daha iyi kavrar ve yönetebilir.
Demokrasi, sadece bir yönetim sistemi değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir.
Bu yaşam biçiminin başarılı olabilmesi, toplumun tüm bireylerinin aktif katılımına ve bilinçli bir şekilde kullanmasına bağlıdır.
Yurttaşların kültürel düzeyi, aldıkları eğitim ve bilinçlenme düzeyi bu bağlamda oldukça kritik öneme sahiptir.
Bu durumun nedenleri ve sonuçları şunlar olabilir;
Yüksek kültürel düzeye sahip bireyler, siyasi süreçleri daha iyi takip edebilir, farklı ideolojileri karşılaştırabilir ve bilinçli seçimler yapabilirler.
Bu durum, temsiliyetin güçlenmesine ve daha iyi yönetişimin ortaya çıkmasına katkı sağlar.
Eğitimli bireyler, eleştirel düşünme becerilerine sahip olduklarından, iktidardaki siyasi güçleri denetleyebilir ve yanlış uygulamalara karşı daha duyarlı olabilirler.
Yüksek bilinç düzeyine sahip bireyler, sivil toplum örgütlerinde aktif rol alarak, demokratik süreçlere doğrudan katılım sağlarlar.
Kültürel zenginlik, farklı görüşlere saygı duymayı ve çoğulcu bir toplum yapısını desteklemeyi kolaylaştırır.
Bu durum, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan hoşgörünün yaygınlaşmasına katkı sağlar.
Eğitimli bireyler, sosyal adaletin önemini daha iyi kavrarlar ve bu yönde taleplerde bulunurlar.
Bu durum, daha eşitlikçi bir toplumun inşasına katkı sağlar.
Ancak, demokrasinin başarısı yalnızca “yurttaşların bilinç” düzeyine bağlı değildir ama yurttaşların düzeyi ve “siyasi kültürü” de son derece önemlidir; çünkü oylarını “doğru” kullanabilmelidirler.
“Güçlü ve bağımsız yargı”, etkin bir meclis ve şeffaf bir yönetim, demokrasinin sağlıklı işleyişi için gereklidir.
Aşırı “ekonomik eşitsizlikler, demokratik süreçleri olumsuz etkileyebilir.
Serbest ve tarafsız bir medya, toplumun doğru bilgiye ulaşmasını sağlar ve demokratik “denetimi” güçlendirir.
Aktif ve güçlü bir sivil toplum, demokratik süreçlere katkı sağlar ve devletin gücünü denetler.
Ülkede parlamenter, anayasal bir hukuk devleti her türlü kuralları ve ilkeleri ile uygulanır olmak zorundadır.
Ayrıca bir bakanlar kurulu ve başbakan seçilebilmelidir.
Güçler ayrımına, bağımsızlığına ve tarafsızlığına uyulmalıdır.
Ülkenin ekonomik modeli ve işlerliliği, sosyal adalet ilkesi ile birlikte güçlü bir sosyoekonomik yapıyı oluşturabilmelidir.
Bu saydığım son özelliklerin yanı sıra devlet “bağımsız, özgür ve egemen” bir yapıda olabilmek için çalışmalıdır.
Dış güçlerin, küresel çıkar gruplarının etkisi ve baskısı altında kalındığı sürece ne yazık ki “özerk” bir devlet olarak demokrasiden yeteri denli yararlanamaz.
“Emperyal” güçler açık ya da gizli yöntemlerle kendi çıkarlarına yönelik kişi ya da grupları, partileri oluşturmada etki yaparlar.
Türkiye ise ne yazık ki kuruluşunun 101. yılında demokrasi açısından bakıldığında, devlet rejimi olarak hiç de iyi ve başarılı bir durumda değildir.
Nedenleri ve olması gerekenler nelerdir, diye sorulduğunda ise bu yazıda bunların birçoğuna değinildiğini göreceksiniz.
Ülkenin siyasi partilerine, muhalefetine ve siyasi kişiliklere inmeden onlardan ve günlük olaylardan, gelişimlerden söz etmeden “geniş bir çerçeve” olarak ele aldığım bu yazı ile herhangi bir siyasi partiyi hedeflemeden durumu açıklamaya çalıştım.
Gönen ÇIBIKCI
ALMANYA
3 saat önceDÜNYA
3 saat önceAFRİKA
4 saat önceGÜNCEL
4 saat önceALMANYA
16 saat önceALMANYA
17 saat önceALMANYA
17 saat önce
“Türkiye ise ne yazık ki kuruluşunun 101. yılında demokrasi açısından bakıldığında, devlet rejimi olarak hiç de iyi ve başarılı bir durumda değildir.” gonen bey siz dunya siyasi tarihini okudunuz mu? Tavsiye ederi okuyun. Ne yazik ki sizin bilginizdeki bosluk burada acikca gorunuyor.