Senarist; oynanacak ya da çekimi yapılacak oyunların metin yazarıdır.
Cumhur İttifakı’nın senaristi kimdir? diye bir soru sorsam, yanıtınız kim olurdu?
Devlet Bahçeli diyenlerin yanıtı doğrudur.
Oynanacak tüm oyunların senaryo yazarı, doğrudan odur.
O yazıyor; başkanından başsavcısına, arada kalan tüm oyuncular oynuyorlar.
Yazılan oyunun sonunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin çökertilmesi var.
Akla gelen her yol denenecek ve belediye çökertilecek.
Oyunun sonunun böyle bitmesi için akla, mantığa, gerçeğe hele hiç uymayan her yola başvuruluyor.
Büyükşehir Belediyesi’nin başkanı ve en yakın çalışma arkadaşları, ilçelerin CHP’li başkanları ve onların en yakın çalışma arkadaşlarını almak yetmiyor senaryoya göre.
Onlara yakın, belediyelerde ve belediyelerin dışında kim varsa, kayınbiradere varıncaya değin gözaltına alınacaklar ve gerekiyorsa da tutuklanacaklar.
Birinci perdesi kapanan oyunun ikinci perdesi bu gözaltılar ve belki de tutuklanmalarla açılacak.
Eşler, ağabeyler, önlerine ve akıllarına kim gelirse…
Kim bilir; belki de senaryoda sıra çocuklara, analara, babalara, ninelere, dedelere, onların yakın arkadaşlarına, kim varsa artık; onlara gelecek…
Onlardan alacaklar istedikleri bilgileri ve senaryoya onları yazacaklar.
Senaryo gereği; denilecek ki onlara,
“Bakın, sizden istediklerimizi söylemezseniz, yıllarca hapis yatarsınız. Rüşvet ve yolsuzluk konusunda bizim sizden istediklerimiz şunlar, şunlar, şunlardır. Bunları söylemezseniz eşlerinizi, çocuklarımızı, torunlarınızı en erken 20 yıl sonra görebilirsiniz! Hadi bakalım, ötün!“
Tek tek alınacaklar gizli, sorgu ve itiraf odalarına. Sandalyeye oturtulacaklar.
Karşılarında bir perde ya da bir ekran,…
Büyük Birader havasıyla sorar gibi yapacaklar, „Konuş! “komutuyla perdedeki ya da ekrandakileri okutacaklar itiraf diye…
Korkutmayı başarırlarsa bu insanları, onlar da komuta uyarak okuyacaklar orada yazılanları bildikleri şeyler diye…
Olmadık şeyler söyletecekler insanlara.
Bunlar bilinmeyen şeyler de değiller hani.
12 Martlarda, 12 Eylüllerde, işkence odalarında yaşattılar insanlara bunları.
Bu senaryonun amacı Türkiye’de bambaşka bir yönetimi kurmak ve ülkeyi o yöntemle yönetmektir.
Bunlar 12 Mat yöntemlerini de, 12 Eylül yöntemlerini de aratan bir uygulamayla yazıyorlar senaryolarını.
Genç anaları alıyorlar gözaltına, çocuklarının başında kimse kalmasın diye.
Ailenin kutsallığı falan hiç ırgalamıyor senaristi.
Almış ardına yandaş basından ahlâk düşkünü ne kadar goygoycu varsa; dolu dizgin, çalakalem, habire, debire yazıyor.
Her gün yeni bir durum yaratıyor senarist…
Goygoycularıyla birlikte, ağızlarında salyalarla önlerine gelene saldırıyorlar.
İş artık senaristin de, goygoycularının da boylarını aştı.
Köre; „Kör parmağım gözüne! “aşamasındalar.
Bir nedeni olsa gerek bu gözü dönmüşlüğün. Hem de çok önemli bir nedeni…
İmamoğlu dosyası boş çıktı. Diploma iptali dayanaktan yoksun…
Bu durumda gözaltına aldıkları ya da tutukladıkları kim varsa bırakmak zorunda olduklarını da görüyorlar.
Görüyorlar da, bırakamıyorlar.
Senarist senaryoya ekleme yaparak İstanbul’un emin ellere teslim edilmesini istedi.
Bu ekleme; „İBB’ye kayyım atayın!“ olarak yorumlandı.
Senaristin tüm yolları kayyıma çıkıyor.
Nedendir acaba bu gözü karartma?
Yanıt kolay!
Saray, İstanbulsuz yapamaz. Sarayda para suyunu çekti.
Evdeki hesap; „İBB’yi ele geçirirsem kaynağın başına yeniden otururum.“ üzerine yapılıyor.
İstanbul ele geçerse; enflasyon düşer, pahalılık önlenir, yoksulluk gidebilir, emekliler mutlu edilir, en düşük ücret artırılır. Ülkede mutluluk ve refahın kapısı ardına kadar açılır.
Hesapları bu…
İster inanın, ister inanmayın!
Evdeki hesap bu…
Evdeki hesap, çoğu zaman çarşıdakine uymasa da…
ALMANYA
5 saat önceGÜNCEL
8 saat önceALMANYA
9 saat önceALMANYA
9 saat önceALMANYA
10 saat önceALMANYA
12 saat önceALMANYA
12 saat önce