Atatürk; tüm sevdiklerine “çocuk!” diye hitap etmeyi alışkanlık haline getirmiş, hangi yaşta olursa olsun bu sözü, iltifat olarak görülmüştür.
17 Ekim 1922 tarihinde Bursa’da kendini karşılayan çocuklara aşağıdaki şekilde seslenerek nasıl bir gençlik istediğini belirtmiştir: “Küçük hanımlar, küçük beyler, Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.”
***
17 Ekim 2022 Atatürk’ün Bursa’da çocuklara seslenişin yüzüncü yılı idi.
Acaba hatırlayan, o günkü sözlerini bir değerlendiren olacak mı diye çok merak ettim ve bekledim.
Sonuç ortada…
Aradan geçen süreçte o zamanlar geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığı olarak görülen, memleketi ışığa boğacak kadar önemli bulunan ebeveynlerin maalesef hiçte bekleneni vermediği ortada… Kendilerinden çok şey beklenen ebeveynler ne yazık ki yine kendilerinin ne kadar önemli olduklarının farkına varamamışlar. Çok çalışmaları gerekirken acaba ne yapmışlar? Medeniyeti, geleceği nasıl algılamışlar ki, ülkemiz bugün bir sürü gereksiz sorunla uğraşıp, özgürlük ve kardeşlik türküsünü yeniden söylemek zorunda kalıyor.
Kurduğu Cumhuriyetin yıldönümünde bile adı anılmayan, kabri yüzbinlerce insanın akınına uğradığı halde yok sayılmaya çalışılan, makamında oturanların bile neredeyse “kerhen” ilgilendiği bir obje gibi gördüğü, fikir ve düşüncelerini yaşatan gençleri “dindar” olmadıkları için dışladığı günlere geldik.
***
Anlaşılan o dur ki, biz hala “Çocuk!” olarak kalmış ve hiç büyümemişiz.
Bu dahi insanın yüz sene sonrasını görerek gençliğe emanet ettiği Cumhuriyet döneminde bile çocukça korkularımız, kişisel çıkarlarımız, kaba güce olan tutkumuz, haklı ile haksızı ayırt etmekten uzak anlayışımız ile yaşamımız devam ediyor.
Büyüyemiyor, büyümüyor, büyütülmüyoruz. Çocuk olarak kalmaya devam ediyoruz. Halk sokaklardan ekmek de toplasa, Pazar artıkları ile geçinse de, okullar ilim ve irfan yuvası olacağı yerde hacı-hoca takımı ile doldurulsa da; büyümüyor, büyüyemiyoruz.
Mülteci adı altında yüzbinler yurdumuzun dört bir yanına işgal kuvvetleri gibi yayılırken sesimiz çıkmıyor, fabrikalarımız, markalarımız yabancılara teslim ederken itiraz bile etmiyor, sanki yeni bir Sevr antlaşması imzalanmış gibi milletçe teslim olmaya, beceriksiz yöneticilerin elinde oyuncak olmaya devam ediyoruz.
***
Ölümünün, Türk çocuklarından (Bugünkü çocukların Anası-Babası-Dedesi olanlardan) neler beklediğini Bursa’da 100 yıl önce belirtmiş olan Atatürk’ün Aziz hatırası önünde tazimle, minnetle eğiliyor; bu dünya yaşamımızın sonuna doğru yürüyen bir neslin temsilcileri olarak satırlarımı onun şu sözleri ile bitirmek istiyorum :
“Kudret ve kabiliyetten mahrum olanlara iltifat olunmaz. İnsanlık; adalet ve yiğitlik çağrısını bütün bu niteliklere sahip olduğunu ispatlayanlar için talep edebilir”
Günümüze ne kadar yakışıyor değil mi?
Ne dersin Çocuk!
Taner TÜMERDİRİM