Cumhuriyet Halk Partisi, son yıllarda, özellikle de 2023 seçimlerinden sonra Türkiye siyasetinde yeniden merkezî bir aktör haline gelmeye başladı. Özellikle yerel seçimlerdeki başarısı, belediyelerde kurumsallaşan sosyal politikalar ve halkla doğrudan temas kuran başkan profilleri, partinin tabanını genişletmesini sağladı. Ancak bu yükseliş sadece iç politik aktörler için değil, aynı zamanda küresel çıkar çevreleri için de ciddi bir rahatsızlık kaynağı haline geldi. CHP’nin bu ivmesinin kesilmesi için hem içeriden hem de dışarıdan organize bir dizi baskı, bölme ve itibarsızlaştırma girişimi başlatıldı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP’nin yereldeki yüzü ve halkla doğrudan kurduğu iletişim sayesinde özellikle genç ve kararsız seçmen üzerinde büyük bir etki yarattı. Ancak bu yükselişin önü ilk olarak yargı eliyle kesilmeye çalışıldı. İmamoğlu’na verilen siyasi içerikli ceza, sadece kişisel bir saldırı değil, aynı zamanda CHP’nin halkla bağ kurabilen temsilcilerini devre dışı bırakma hamlesiydi. Bu durum, sadece Türkiye iç siyasetinde değil, küresel ölçekte de yankı buldu. Çünkü İmamoğlu’nun yükselmesi, iktidarın manevra alanını daraltmakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye’nin yeniden Batı ile uyumlu, hukuka dayalı bir rotaya girmesini hızlandırıyordu.
CHP içindeki hizipleşme ve gruplaşmalar, doğal bir siyasal süreç gibi sunulsa da, bu ayrışmaların büyük kısmı bilinçli olarak derinleştirildi. Parti içinde sağduyulu, halkçı çizgide duran isimlerin yerine, medya gücüyle parlatılan, tabandan kopuk figürlerin ön plana çıkarılması bu planın bir parçasıydı. Kurultay sürecinde yaşanan tartışmalar, CHP’nin kurumsal kimliğini zedeleme ve parti içi güveni sarsma amacı taşıyordu. Bu bölünmelerin arkasında sadece kişisel hırslar değil, aynı zamanda Türkiye’nin laik, sosyal devlet ilkesini benimseyen bir iktidara kavuşmasını istemeyen iç ve dış aktörler vardı.
CHP, uzun süredir ilk defa bu denli geniş bir halk desteğine sahip. 2024 yerel seçimleri, bu değişimin açık bir göstergesi oldu. İstanbul ve Ankara gibi kritik şehirlerin ötesinde, Anadolu’nun birçok kentinde CHP’nin oylarını artırması, partinin “sadece bir elit partisi” olmadığını gösterdi. Bu durum, hem mevcut iktidarın meşruiyetini sorgulatmaya başladı hem de uluslararası aktörlerin Türkiye üzerindeki kontrolünü zayıflattı. Özellikle ABD, Ortadoğu’da kendi çıkarlarını koruyabilecek güçlü ama denetlenebilir bir iktidar modeli istiyor. CHP’nin halkçı çizgisi, dış politikasındaki bağımsızlık vurgusu ve sosyal devlet anlayışı, bu modele aykırı düşüyor.
ABD’nin son 20 yılda Türkiye ile olan ilişkilerinde temel prensip; Türkiye’nin NATO çizgisinden sapmaması, İsrail’in güvenliğini tehdit etmemesi ve Suriye-Irak hattında Amerikan çıkarlarını gözetmesiydi. Ancak CHP’nin dış politika vizyonu, bu şablonun dışında yer alıyor. Parti yöneticilerinin Avrupa Birliği ile ilişkileri yeniden canlandırma vaatleri, Türkiye’yi hukuka dayalı bir düzene taşıma çabaları ve özellikle Filistin konusunda açık bir duruş sergilemeleri, Amerikan stratejistleri tarafından dikkatle izleniyor. CHP iktidarı, ABD’nin Ortadoğu’daki oyun planını yeniden şekillendirmesini gerektirecektir. Bu nedenle, partinin önünün kesilmesi, sadece iç siyasetin değil, küresel siyasetin de konusu haline gelmiştir.
Avrupa ülkeleri, Türkiye’nin yeniden demokratikleşmesini, yargının bağımsızlaştığı, özgürlüklerin arttığı bir süreci destekliyor. CHP bu süreci temsil ediyor. Ancak Amerika açısından bu durum bir tehdit. Çünkü Avrupa ile yakınlaşan bir Türkiye, Rusya ile denge politikası kuran, Çin ile bağımsız ekonomik ilişkiler geliştiren bir hat çizebilir. Bu da Amerikan çıkarlarıyla çelişir. Bu nedenle ABD’nin doğrudan ya da dolaylı yollarla CHP’yi zayıflatacak siyasi ve medya operasyonlarına destek verdiği yönündeki iddialar ciddi biçimde değerlendirilmeli.
CHP, Cumhuriyet’in temel değerlerini sahiplenerek halkla bütünleşen bir yola girdi. Bu yol hem mevcut iktidarı hem de Türkiye üzerinde hâlâ söz sahibi olmak isteyen küresel güçleri rahatsız etti. Ancak Türkiye’nin toplumsal hafızası güçlüdür. Halk, kimin ne için mücadele ettiğini zamanla çok net şekilde görür. Bugün CHP’nin maruz kaldığı baskı, aslında Türkiye’nin bağımsızlık ve demokrasi arayışının önüne konan bir barikattır. Bu barikatı aşmak ise sadece partinin değil, tüm yurttaşların ortak görevidir. Çünkü mesele artık bir partinin iktidar olup olmaması değil, Türkiye’nin yönünün neresi olacağıdır: Bağımsızlık mı, bağımlılık mı?
ALMANYA
8 saat önceALMANYA
9 saat önceGÜNCEL
13 saat önceALMANYA
13 saat önceALMANYA
14 saat önceALMANYA
14 saat önceALMANYA
16 saat önce