CESARETLE YIKACAĞIZ ONLARIN DUVARLARINI

ABONE OL
11:26 - 23/10/2020 11:26
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bugün pazar.

2020 yılının ekim ayındayız. Ayın dördü.

Şunun şurasında 88 gün kaldı 2021 yılına.

Hani bir şiirinde; “Bugün pazar, bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar” diyor ya Nazım.

Bugün pazar. Ama; güneşli bir gün de değil.

Nazım’ın “Güneşli günler göreceğiz çocuklar” umudundan da çok uzaktayız bu güneşsiz pazar gününde.

Ne güneşli bir gündeyiz, ne de umudumuz var güneşin fethine dair.

“Parasını kaybeden zarar eder. Arkadaşını kaybeden daha çok zarar eder. Cesaretini kaybeden her şeyini kaybetmiş demektir.” diyor Cervantes.

Gerçi Almanya’da, dünyanın tuzu kuru ülkelerinden birinde yaşıyoruz ama; Türkiye açısından baktığımızda, paramızı çoktan kaybettik.

O açıdan baktığımızda arkadaşlarımızı da kaybettiğimizi söylemek yalan olmaz.

Bir bakın yakın çevremize. Sınır komşumuz olan hangi ülkeyle arkadaşız?

Salt sınır komşularımızla değil, sınırlarımız ötesinde kaç arkadaş ülkeden söz edebiliriz ki?

Cesaretimizi kaybettik mi?

Dilim de varmıyor demeye ama; (şimdilik) hayır!

Cesaretimizi kaybetmedik daha.

Onu kaybetmediğimize göre, her şeyimizi kaybetmiş de sayılmayız bu durumda.

Ama; cesaretimizi ve her şeyimizi kaybetmemek için birlik ve beraberliğe, her zamankinden daha çok gereksinimimiz olduğu günlerdeyiz.

Yumurta kapının ağzında!

Ülke; her alanda, ülkemiz üstünde siyasî ve ekonomik hesapları olan emperyalizmin oltasındaki balıktır 70 yılı da aşan bir zamandan bu yana.

Oltasına takıldığımız bu balık avcıları(!)nın müziğine göre dans ediyoruz o günden bugüne.

Siyasetimizi de, ekonomimizi de onlar belirliyorlar.

Bunu çok da kolay yapıyorlar, çünkü; ülke içinde kişisel çıkarlarını bu balık avcılarının ülke üstündeki çıkarlarıyla birleştiren işbirlikçileri bulmakta hiç zorlanmıyorlar.

İplerini ellerine geçirdikleri bu işbirlikçi hainlere her istediklerini yaptırabiliyorlar.

Müzikleriyle dans etmesini istedikleri ülkelerde ilk yapılacak işin, ülkedeki işbirlikçiler aracılığıyla, ülkenin eğitim kurumunu ele geçirmek olduğunu çok iyi biliyorlar.

Önce o kurumu geçirdiler ellerine. 70 yıldır onlar belirliyorlar eğitim kurumunu ülkemizin.

Yerleşik duruma getirdikleri sistemleriyle diledikleri insan tipini yetiştiriyoruz ülkemizde.

Bu alanda dünya sıralamasının en alt sıralarında olduğumuz bir gerçektir ne yazık ki!

Sonra ülkenin ekonomik sistemini işlerine gelen biçime sokarlar bu balık avcıları.

Üreten değil, sürekli tüketen bir ülke konumundasınızdır artık.

Sizi orada tutmak için tüm üretim alanlarınızı yerle bir ederler.

Orada çakılıp kalmanız için savunma sisteminizi de çökertirler.

Ne karada, ne havada, ne de sularda isminiz okunur.

Ülkenizin her köşesi bu balık avcılarının gözetim ve denetimi altındadır.

Ulus yokluk ve yoksunluk içindedir.

Bütün durum ve koşullar çok elverişsizdirler, nereden baksanız.

Cesaretiniz de kırılmak üzeredir.

Ancak; dik durmak ve teslim olmamak için cesur olmak da bir zorunluluktur.

Bir türkümüzün dediği gibi:

“Sabahın bir sahibi var.

Sorarlar bir gün, sorarlar.

Biter bu dertler, acılar.

Sararlar bir gün, sararlar.”

Sabahın sahibi biz olacağız.

Yapılanların hesabını soracağız.

Tüm acılarımız bitecek.

Yaralarımızı kendimiz saracağız.

Cesaretle yıkacağız onların duvarlarını.

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.